SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
- Konu Yazar
- #1
M.Ö.çağlarda zamanın ölçülmesiM.Ö. 7. yüzyılda, Roma Takvimi'nde 1 yıl 10 ay ve 304 gün olarak kabul edildi. Söylentiye
göre bu belirlemeyi, Roma'nın kurucusu Rumulus yapmıştır. Bu takvimde birinci ay Maritus
idi ve ayların isimleri şöyleydi: Martius(31 gün), Aprilis (30 gün), Maius (31 gün), Iunius (30
gün), Quintilis (31 gün), Sextilis (30 gün), September (30 gün), Oktober (31 gün),
November (30 gün), December (30 gün). Roma'nın ikinci kralı Numa Pompilis (M.Ö. 716-
673) döneminde, 1 yıl 12 ay ve 365 gün olarak kabul edildi ve 10 aya Ianuaris ve Februarius
ayları eklendi. Yılın başlangıcı Ianurius olarak benimsendi.
M.Ö. 6. yüzyılda, Roma'nın beşinci Kralı adına Etrüsk'lü astronom Tarquinius Priscus
(M.Ö. 616-579) tarafından 12 aylık takvim yeniden düzenlendi ve Roma’nın "Devlet Takvimi"
(resmî takvim) adını aldı.
M.Ö. 432 yılında Meton adlı astronom, Ay yılı ile Güneş yılı arasındaki ayarlamayı 19 yıllık
periyodik (Metonik Dönem) bir kurala bağladı. Buna göre, 19 yıllık süre içerisinde, Ay
takvimine 7 ay ilave edilmeliydi. M.Ö. 323’te takvimin başlangıcı olarak, İskender’in ölüm
tarihi olan 323 tarihi belirlendi. Yine M.Ö. 323-30 yıllarında Roma İmparatorluğu 7 günlük
haftaya 7 gezegenin adlarını verdi: Dies Solis, Dies Lunae, Dies Martis, Dies Mercurii, Dies
Iouis, Dies Veneris, Dies Saturni.
M.Ö.311 yılında ise, Suriye hükümdarlarından ve Selevkler hanedanın kurucusu olan I.
Selevkos’un Gazze tarafındaki başarısı takvim başlangıcı ve sene başı Teşrîn-i Evvel olarak
kabul edildi. Böylece Suriye taraflarında bu takvim (Selevkos Takvimi ya da Süryanî Takvimi)
kullanılmaya başlandı.
M.Ö. 238 yılında da III. Ptolemy’nin emriyle Euergetes Seler, 4 yılda bir, Mısır yılına 366. gün
eklemeyi önerdi. M.Ö. 45’te Julius Sezar, Sosigenes’i takvimi düzenlemekle görevlendirdi.
Sosigenes, 1 yılı 12 ay ve 365 1/4 (365,25) gün olarak kabul etti ve 4 senede oluşan 1
günlük farkı da her 4 senede bir Şubat ayına ekledi. Böylece her 4 senede bir 1 yıl 366 gün
olarak kabul edildi ve bu senelere de Ekli Yıl (Kebise Sene) adı verildi. Ayların adedi yeniden
belirlendi ve yılbaşı Mart ayından 1 Ocak gününe alındı. Böylece Jülyen Takvimi ortaya
çıkmış oldu.
Antik uygarlıklar gün, ay ve yıl gibi geçen geniş zaman dilimlerini akılda tutmak için takvimler
geliştirdi. İlk zaman ölçen aletler Antik Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Gündüz, gölge saati
adı verilen basit güneş saati kullandılar.
Saat, iki tahta çubuktan oluşuyordu; birinin üzerinde saati gösteren bir kadran bulunuyorken
diğeri bunun üzerine gölge düşürüyordu. Gece gökyüzündeki yıldızların konumlarını gözlüyor
ve ayrıca; su saati kullanıyorlardı. Suyun bir kaptan diğerine aktarılması sağlanıyordu. Alttaki
kabın içinde, su aktıkça geçen zamanı gösteren bir ölçek bulunuyordu. Güneş ve su saatleri
daha sonra Yunanistan, Roma ve nihayet Avrupa’da kullanılmıştır. Bunlar Orta Çağ’ın ilk
yıllarında kullanılan üç zaman göstericisinden iki tanesidir.Üçüncüsü; zamanın geçişini, iki
cam ampulün arasında akan kum ile ölçen kum saatiydi.
Antik uygarlıklar yaşamlarını düzene sokmak için bu hareketlerden faydalanırdı.
Babilliler, MÖ 2400’lerde yılı 12eşit parçaya ve günü 24 saate ayırmışlardı. Babilliler ve
onlardan ayrı olarak Mısırlılar, yıl uzunluğu 365gün ve 6saat olarak hesaplamışlardır. Bu; 365
gün, 6saat, 41 dakika, 59 saniye olan gerçek uzunluğa çok yakındır.
Takvimler; günü ayı ve yılı takip etmek için düzenlenmekteydi. Tatiller ve festivallerin
belirlenmesi, tohum ekimi ve hasat zamanı gibi işlerin planlanması için kullanılmaktaydı. MÖ
46 da kullanılmaya başlayan Julian takvimi , Roma imparatoru Julius Casear’ın talimatıyla
hazırlanmıştır.
Takvimin başlangıç tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İlk takvimin nerede, ne zaman ve kim
tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, takvimi ilk kez kullananların Sümerler
olduğu sanılır. Günümüzden binlerce yıl önce yaşamış olan Sümerler, yılı 30 günlük 12 aya
bölmüş; bir günün de, 24 saat olduğunu hesaplamışlardı.Onlara göre, bir yıl 360 gün idi.
Mezopotamya’da devlet kurmuş olan Babilliler ile Asurlular da buna benzer bir sistemi
benimsemişlerdi. Mezopotamyalılar tarıma ve güneşe bağlı takvim kullanıyorlardı. Bu
takvime göre, altışar aylık yaz ve kış dönemlerini içeren iki mevsim vardı.
Mısırlıların kullanmış oldukları takvim de, güneş esas alınmakla birlikte, tarıma dayanıyordu.
Eski Mısır’da, M.Ö. 1300 yıllarında Nil nehrinin taşma, durulma ve kuraklık dönemlerinin
Sirius yıldızının güneşten hemen önce doğma zamanı ile bağlantıları tespit edilmiş, buradan
da tarım takvimlerine ulaşılmıştı.
Onlara göre, yıl 30 günlük 12 aya bölünmüş, ancak buna 5 gün ilave edilerek bir yıl 365 gün
olarak kabul edilmişti. Mısırlılar bir yıl içinde üç mevsim olduğunu düşünüyorlardı.
Bu mevsimler Nil nehrinin hareketlerine göre düzenlenmişti. Yılın ilk günü olan 15
Temmuz’da başlayan mevsim ‘Taşma Mevsimi’, 15 Kasım - 15 Mart tarihleri arasındaki
dönem ‘Kış Mevsimi’ ve 15 Temmuz’a kadar devam eden süre ise ‘Yaz Mevsimi’ idi.
Mezopotamyalılar ile Mısırlılarda, başka milletlerin daha sonraları belirlemiş olduğu Milat ve
Hicret gibi takvimin belli bir başlangıcı yoktu. Takvim her kralın başa geçmesiyle yeniden
başlıyordu.
Fenikeliler, Yunanlılar, Çinliler ve Hintliler gibi diğer kavim ve devletlerin de kendilerine
mahsus takvimlerinin olduğu bilinmektedir. Bunların çoğu, esas olarak güneş ve ay gibi
gökyüzü cisimlerinin hareketlerine dayanılarak düzenlenmiş takvimlerdi.
Türklerin de İslâm dinini kabul etmeden önce ‘On iki Hayvanlı Türk Takvimi’ adını taşıyan
millî bir takvimleri vardı. Ayrıca bazı ilkel toplumlarda, ağaçların çiçek açması, göçmen
kuşların hareketleri gibi daha başka tabiat olaylarının da esas alındığı takvimler yapılmıştı.
Takvim hesaplamalarında başlangıç olarak daha çok her milletin yaşadığı önemli olaylar
kabul edilirdi. Mesela, Mısırlılar Nil nehrinin taşmasını, Eski Romalılar Roma şehrinin
kurulduğu M.Ö. 753 tarihini veya Roma’da konsüllerin seçildikleri günü takvim başlangıcı ve
dolayısıyla ‘yılbaşı’ sayarlardı
göre bu belirlemeyi, Roma'nın kurucusu Rumulus yapmıştır. Bu takvimde birinci ay Maritus
idi ve ayların isimleri şöyleydi: Martius(31 gün), Aprilis (30 gün), Maius (31 gün), Iunius (30
gün), Quintilis (31 gün), Sextilis (30 gün), September (30 gün), Oktober (31 gün),
November (30 gün), December (30 gün). Roma'nın ikinci kralı Numa Pompilis (M.Ö. 716-
673) döneminde, 1 yıl 12 ay ve 365 gün olarak kabul edildi ve 10 aya Ianuaris ve Februarius
ayları eklendi. Yılın başlangıcı Ianurius olarak benimsendi.
M.Ö. 6. yüzyılda, Roma'nın beşinci Kralı adına Etrüsk'lü astronom Tarquinius Priscus
(M.Ö. 616-579) tarafından 12 aylık takvim yeniden düzenlendi ve Roma’nın "Devlet Takvimi"
(resmî takvim) adını aldı.
M.Ö. 432 yılında Meton adlı astronom, Ay yılı ile Güneş yılı arasındaki ayarlamayı 19 yıllık
periyodik (Metonik Dönem) bir kurala bağladı. Buna göre, 19 yıllık süre içerisinde, Ay
takvimine 7 ay ilave edilmeliydi. M.Ö. 323’te takvimin başlangıcı olarak, İskender’in ölüm
tarihi olan 323 tarihi belirlendi. Yine M.Ö. 323-30 yıllarında Roma İmparatorluğu 7 günlük
haftaya 7 gezegenin adlarını verdi: Dies Solis, Dies Lunae, Dies Martis, Dies Mercurii, Dies
Iouis, Dies Veneris, Dies Saturni.
M.Ö.311 yılında ise, Suriye hükümdarlarından ve Selevkler hanedanın kurucusu olan I.
Selevkos’un Gazze tarafındaki başarısı takvim başlangıcı ve sene başı Teşrîn-i Evvel olarak
kabul edildi. Böylece Suriye taraflarında bu takvim (Selevkos Takvimi ya da Süryanî Takvimi)
kullanılmaya başlandı.
M.Ö. 238 yılında da III. Ptolemy’nin emriyle Euergetes Seler, 4 yılda bir, Mısır yılına 366. gün
eklemeyi önerdi. M.Ö. 45’te Julius Sezar, Sosigenes’i takvimi düzenlemekle görevlendirdi.
Sosigenes, 1 yılı 12 ay ve 365 1/4 (365,25) gün olarak kabul etti ve 4 senede oluşan 1
günlük farkı da her 4 senede bir Şubat ayına ekledi. Böylece her 4 senede bir 1 yıl 366 gün
olarak kabul edildi ve bu senelere de Ekli Yıl (Kebise Sene) adı verildi. Ayların adedi yeniden
belirlendi ve yılbaşı Mart ayından 1 Ocak gününe alındı. Böylece Jülyen Takvimi ortaya
çıkmış oldu.
Antik uygarlıklar gün, ay ve yıl gibi geçen geniş zaman dilimlerini akılda tutmak için takvimler
geliştirdi. İlk zaman ölçen aletler Antik Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Gündüz, gölge saati
adı verilen basit güneş saati kullandılar.
Saat, iki tahta çubuktan oluşuyordu; birinin üzerinde saati gösteren bir kadran bulunuyorken
diğeri bunun üzerine gölge düşürüyordu. Gece gökyüzündeki yıldızların konumlarını gözlüyor
ve ayrıca; su saati kullanıyorlardı. Suyun bir kaptan diğerine aktarılması sağlanıyordu. Alttaki
kabın içinde, su aktıkça geçen zamanı gösteren bir ölçek bulunuyordu. Güneş ve su saatleri
daha sonra Yunanistan, Roma ve nihayet Avrupa’da kullanılmıştır. Bunlar Orta Çağ’ın ilk
yıllarında kullanılan üç zaman göstericisinden iki tanesidir.Üçüncüsü; zamanın geçişini, iki
cam ampulün arasında akan kum ile ölçen kum saatiydi.
Antik uygarlıklar yaşamlarını düzene sokmak için bu hareketlerden faydalanırdı.
Babilliler, MÖ 2400’lerde yılı 12eşit parçaya ve günü 24 saate ayırmışlardı. Babilliler ve
onlardan ayrı olarak Mısırlılar, yıl uzunluğu 365gün ve 6saat olarak hesaplamışlardır. Bu; 365
gün, 6saat, 41 dakika, 59 saniye olan gerçek uzunluğa çok yakındır.
Takvimler; günü ayı ve yılı takip etmek için düzenlenmekteydi. Tatiller ve festivallerin
belirlenmesi, tohum ekimi ve hasat zamanı gibi işlerin planlanması için kullanılmaktaydı. MÖ
46 da kullanılmaya başlayan Julian takvimi , Roma imparatoru Julius Casear’ın talimatıyla
hazırlanmıştır.
Takvimin başlangıç tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İlk takvimin nerede, ne zaman ve kim
tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, takvimi ilk kez kullananların Sümerler
olduğu sanılır. Günümüzden binlerce yıl önce yaşamış olan Sümerler, yılı 30 günlük 12 aya
bölmüş; bir günün de, 24 saat olduğunu hesaplamışlardı.Onlara göre, bir yıl 360 gün idi.
Mezopotamya’da devlet kurmuş olan Babilliler ile Asurlular da buna benzer bir sistemi
benimsemişlerdi. Mezopotamyalılar tarıma ve güneşe bağlı takvim kullanıyorlardı. Bu
takvime göre, altışar aylık yaz ve kış dönemlerini içeren iki mevsim vardı.
Mısırlıların kullanmış oldukları takvim de, güneş esas alınmakla birlikte, tarıma dayanıyordu.
Eski Mısır’da, M.Ö. 1300 yıllarında Nil nehrinin taşma, durulma ve kuraklık dönemlerinin
Sirius yıldızının güneşten hemen önce doğma zamanı ile bağlantıları tespit edilmiş, buradan
da tarım takvimlerine ulaşılmıştı.
Onlara göre, yıl 30 günlük 12 aya bölünmüş, ancak buna 5 gün ilave edilerek bir yıl 365 gün
olarak kabul edilmişti. Mısırlılar bir yıl içinde üç mevsim olduğunu düşünüyorlardı.
Bu mevsimler Nil nehrinin hareketlerine göre düzenlenmişti. Yılın ilk günü olan 15
Temmuz’da başlayan mevsim ‘Taşma Mevsimi’, 15 Kasım - 15 Mart tarihleri arasındaki
dönem ‘Kış Mevsimi’ ve 15 Temmuz’a kadar devam eden süre ise ‘Yaz Mevsimi’ idi.
Mezopotamyalılar ile Mısırlılarda, başka milletlerin daha sonraları belirlemiş olduğu Milat ve
Hicret gibi takvimin belli bir başlangıcı yoktu. Takvim her kralın başa geçmesiyle yeniden
başlıyordu.
Fenikeliler, Yunanlılar, Çinliler ve Hintliler gibi diğer kavim ve devletlerin de kendilerine
mahsus takvimlerinin olduğu bilinmektedir. Bunların çoğu, esas olarak güneş ve ay gibi
gökyüzü cisimlerinin hareketlerine dayanılarak düzenlenmiş takvimlerdi.
Türklerin de İslâm dinini kabul etmeden önce ‘On iki Hayvanlı Türk Takvimi’ adını taşıyan
millî bir takvimleri vardı. Ayrıca bazı ilkel toplumlarda, ağaçların çiçek açması, göçmen
kuşların hareketleri gibi daha başka tabiat olaylarının da esas alındığı takvimler yapılmıştı.
Takvim hesaplamalarında başlangıç olarak daha çok her milletin yaşadığı önemli olaylar
kabul edilirdi. Mesela, Mısırlılar Nil nehrinin taşmasını, Eski Romalılar Roma şehrinin
kurulduğu M.Ö. 753 tarihini veya Roma’da konsüllerin seçildikleri günü takvim başlangıcı ve
dolayısıyla ‘yılbaşı’ sayarlardı