AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Hoş Geldin!

Bize kaydolarak topluluğumuzun diğer üyeleriyle tartışabilir, paylaşabilir ve özel mesaj gönderebilirsiniz.

Şimdi Kaydolun!

Türkiye'deki linyit yatakları Nelerdir.Nerelerdedir.Özellıkleri Depoları.Kömur

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
Türkiye'deki linyit yatakları Nelerdir.Nerelerdedir.Özellıkleri Depoları.Kömur

1. GİRİŞ
70’li yılların ortalarında rüzgar ve dalga enerjisi, biomas ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının araştırılması için yapılan bütün çalışmalara rağmen, kömür dünyanın bir numaralı yakıtı olarak giderek azalan ve pahalılaşan petrolün yerini alabilecek en kuvvetli aday olma özelliğini her zaman korumuştur. Kaynaklarının çok çeşitli ve büyük olmasının yanı sıra diğer yakıtlara kıyasla daha ucuz olması nedeniyle kömür uzun vadede önemli avantajlara sahiptir. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda kömür talebinde meydana gelen düşüşten sonra kömüre yeniden önem verilmeye başlanması, kömürle ilgili çeşitli araştırmalar yapılmasına yol açmıştır. Bunların en önemlilerinden biri de kısaca WOCOL diye bilinen “Dünya Kömür Araştırmasıdır”. Söz konusu araştırmaya göre bu yüzyılın sonlarına doğru kömür talebinde çok büyük bir artış olacaktır.
Son yıllarda ekonomide meydana gelen durgunluk ile enerji tasarrufu ve sanayideki yapısal değişiklikler sonucunda enerji talebinde eğilimlerinde de değişiklikler olmuştur. Dolayısıyla geçici etkileri kalıcı etkilerden ayırt etmek son derece zorlaşmıştır. Yine de 1970’li yılların ortalarında kömür kullanımının arttırılması gerektiği yolunda öne sürülen görüşler hala geçerliliğini korumaktadır. Kömür sanayiindeki gelişme sadece son iki yıldır durgunluğa göre değil de daha uzun bir perspektif içinde ele alınacak olursa, geleceğe iyimser gözlerle bakmaya devam edebilir.











2. KÖMÜRÜN OLUŞUMU
Yerkabuğu içinde oluşan kömür, çok büyük bir enerji kaynağıdır. 320 milyon yıl önce yeryüzünde ilk bitkilerin gelişmesinden kısa süre sonra, kömür damarları oluşmaya başladı. Karbon devrinin son çağlarında dünyadaki bütün kömürün % 80’i turba tabakaları halinde bulunuyordu. Kalınlığı 0,6 ile 2,5 m arasında değişen ve 12 ile 50 m derinlikte bulunan kömür damarları, işletilebilir yatakları oluşturdu. Günümüzde Kuzey Amerika’nın orta ve doğu bölgeleri, İskoçya, İngiltere, Galler bölgesi, Fransa, Almanya ve Polonya’da yer alan yataklar kuşağı, BDT’den geçerek Çin’e kadar uzanır.
Kömür yatakları giderek ağırlaşan tortul kütleler altına gömülürken, su ve öteki uçucu maddeler, karbon, oksijen ve hidrojen bileşiği olan kömürden ayrılır. Bitkisel madde, yani selüloz, yüksek nitelikli kömür haline gelmeden önce, turba, linyit, taşkömürü evrelerinden geçer. Kömürleşme süreci boyunca, bileşiklerin fiziksel özellikleri de değişir. Turba, henüz bitki kalıntısı niteliğini bütünüyle taşıyan bir maddedir; linyit az çok sertleşmiş, ama tutarsız bir kütledir; taşkömürü, sert ve kırılgandır; antrasite taşkömüründen daha sert ve daha kırılgan bir nitelik gösterir. Kömürün antrasit haline dönüşmesi için, çok derinde olması zorunludur; yerin basıncı yada çevredeki erimiş kayaçlardan gelen yüksek sıcaklık, bu oluşuma yardımcı olabilir. Antrasit oluşumunu izleyen bir gelişme evresi daha vardır ve bu evrede arı karbon olan grafit ortaya çıkar. Grafit, oluşması için yüksek basınç ve sıcaklık isteyen bir maddedir; bu koşulların yer kabuğunun çok derin tabakaları altında bulunması nedeniyle, söz konusu kömür türüne ancak derin ocaklar açılarak ulaşılabilir.
Alloktan Oluşum Kuralı (Deltalar Kuramı): Kömürlerin bitkisel artıklarının tatlı veya acı sulu göller veya denizlerin oluşturduğu tortullaşma bölgelerine taşınarak çökelmesiyle oluştuğunu açıklayan kuramdır. Kömür damarlarının kalınlıkları az yayılımları sınırlıdır.
Otoktan Kuramı: Kömür oluşumunun esasını teşkil eden bitkisel kalıntıların yerinde kömürleşmesidir. Bu duruma göre taşınma olayı söz konusu değildir. Geniş yayılımlı ve kalın damarlıdır.
Kömür oluşumu, limrik ve paralik havzalarda olabilir. Paralik yatakların sahile yakınlığı az ve denize bağlılığı vardır. İrili ufaklı teknelerden oluşur. Kapsadıkları kömür damarlarının düzensiz, yer yer kesintili ve mercek şeklindedir.
Limnik yatakları ise kıta içindeki kuvvetle oluşurlar. Büyük teknelerde oluşan kömürün kalınlığı fazladır. Birçok havzada kömür havzanın ortasında oluşur. Bu tip yataklara santral tip yataklar adı verilir. Havzanın kenarında çökelmiş yataklar ise marjinal tipe girer.
Türkiye’de paralik ve limnik havzalara rastlanmaktadır. Paralik oluşuma örnek olarak Ağaçlı linyitleri gösterilebilir. Limnik yataklarına Soma’yı örnek verebiliriz.
Bataklıklarda ve ormanlık alanlarda akarsular vasıtasıyla gelen organik maddelerin sığ göllerde birikerek kömürleşmeye başlaması (A), yer hareketleri ile tortulların su yüzüne çıkması, (B) akarsuların aşındırdığı kesimlerde kömür damarlarının yüzeylenmesi (Şekil-1).
Kömürün, jeolojik devirlere bakıldığında, çoğunlukla Birinci Jeolojik Zaman’ın (Paleozoik) Karbonifer devrinde ve Üçüncü Jeolojik Zaman’da (Tersiyer) oluştuğu görülmektedir. Karbonifer’de yeryüzünde şimdiki durumla kıyas edilmeyecek derecede zengin bir orman örtüsü gelişmiş ve günümüzde ot halinde bulunan eğreltilere benzeyen dev ağaçlar yetişmiştir. Bu dönemde çok fazla olan organik prodüktiviteden oluşan çeşitli organik artıklar, karasal karbonifer arazilerinde taşkömürü-antrasit yatakları şeklinde bulunmaktadır. Üçüncü Jeolojik Zaman’ın Miyosen-Pliyosen (Neojen) döneminde de zengin orman örtüsünün varlığına bağlı olarak linyit kömürleri oluşmuştur. Örneğin ülkemizde, Soma neojen göl havzası civarında tropikal ormanları andıran gür ve çok yoğun bir orman örtüsü yaygın duruma gelmiştir. Bu ormandan taşınan ve bataklık ortamlarında yetişen bitki artıklarının göl ortamında birikmesi sonucu, çok zengin ve kaliteli olan Soma linyitleri oluşmuştur.
3. KÖMÜRÜN GENEL ÖZELLİKLERİ
3.1. Kömürün Fiziksel Özellikleri
Gözeneklilik: Gözeneklilik teriminden, gözeneklerin işgal ettiği hacim yüzdesi anlaşılır. Kömürün gözenekliliğinin fazla olması halinde depolandığında, atmosferik oksijenle temas yüzeyi artacağından oksitlenmelere yol açabilir. Bu nedenle gözeneklilik ekonomik önem taşır.
Kömürün diğer fiziksel özellikleri ise; gaz eme, plastiklik, özgül ağırlık, mikrosertlik ve refleksiyondur.
3.2. Kömürün Kimyasal Özellikleri
Hidrojenasyon, koklaşma, nem, uçucu madde, sabit karbon, kül, kükürt, hidrojen, oksijen, azot ve kalori değer miktarlarının tayini kimyasal özelliklerdir.
3.3. Kömürün Petrografik Özellikleri
Kömürleri oluşturan makroskopik ve mikroskobik yapı maddeleri yunlardır;
Maseroller: Kömürlerin elementer petrografik yapı maddeleridir. 10 çeşit maserol vardır. Bunlar; kollimit, pelinit, sparonit, rezinit, füzinit, alginit, mikrinit, sömifünizit, skleromittir.
Maserol Grupları: Petrografik özellikleri birbirine benzeyen maseroller maserol grupları olarak adlandırılır. Bunlar; vitrinit, ekzinit ve inertinittir.
Mikrolitotipler ve Litotipler: Kömürlerde mikroskopla saptanan maserollerin birleşmesinden oluşmuş, kalınlığı en az 50 mikron dolayında olan katmanlar mikrolitotip adını alırlar. Yedi tane mikrolitotip vardır. Vitrit, vitrinertit, klarit, dura-klarit, klaro-durit, durit, füzit. Mikroskobik olarak görünen mikrolitotiplerin bileşiminden oluşan katman ve kısımlar ise litotiptir.
Kömürde bulunan mineral maddeler ise; kil (illit, serisit), karbonatlar (siderit, dolomit) sülfürler (makrosit, pirit, galen), oksitler (limonit, hematit) ve kuvarstır.
4. KÖMÜR ÇEŞİTLERİ
Bitki örtüsünün türüne, kömürün yaşına, sıkışma miktarına ve yerkürenin hareketine göre kömürün karakteri de değişik olmaktadır.
4.1. Linyit
Bileşiminde % 60 ile 73 oranında karbon bulunan kahverengi veya siyah fosil kömür; tozu kahverengidir.
Linyitin oluşum süreci taşkömürününkine benzer; linyit, bataklıklardaki bitki kalıntılarının bozuşması, sonra da yavaş yavaş alüvyon çökeltileriyle örtülmesi sonucu oluşur. Taşkömürü yataklarının büyük bir kısmı Birinci zamandan kalmadır; oysa linyit yatakları, genellikle, çok daha yenidir (İkinci ve Üçüncü zaman). Bitki kalıntılarını kömüre dönüştüren fiziko kimyasal olayların gerekli etkime süresi, taşkömürü için uzun, linyit için daha kısadır. Linyitin birçok çeşidi olmakla birlikte hepsinin ortak özelliği, bileşimlerinde yüksek oranda su (ortalama % 20 ile % 60’ın üstünde) ve uçucu maddeler (% 15’ten fazla, hatta % 60’ın üstünde) bulunmasıdır. Isı değerleri, kilogram başına 7.000 kaloriye ulaşmaz. Genellikle bir ton linyitin 0,3 ton taşkömürüyle eşdeğerli olduğu kabul edilir. Bu özellikleri, birçok linyit yatağının neden işletilmediğini ve hala bazı ülkelerde linyit rezervlerinin neden değerlendirilmediğini açıklar. Dünyadaki linyit rezervlerinin yaklaşık olarak 1.700 milyar ton olduğu sanılmaktadır.
Bununla birlikte, yatakların az derinde oluşu ve üzerindeki katmanların kolayca kaldırılabilmesi, linyit yataklarının açık havada işletilmesine imkan verir. Bu şartlar taşkömürüne oranla linyitin maliyetini düşürür ve iktisadi alanda linyit üretimini çekici hale getirir. Ayrıca termik santrallerde linyitten yararlanılması ucuza iletilebilen bir enerjinin üretilmesini sağlar. Uçucu madde bakımından zengin olması, linyitin kimyasal sanayinin başlıca hammaddesi haline gelmesini sağlamıştır. Nihayet yeni teknik buluşlar, linyitten taşkömürü yapmak ve dökme demir sanayiinde linyitten yararlanma imkanını yarattı.
4.1.1. Linyitlerin Renklerine Göre Sınıflandırılması
Sarımtırak Linyitler
Bu linyitlerde odun nesci seçilebilecek kadar bariz olup ateşte odu gibi çıtırdayarak yanarlar. Yeşile kaçar sarı renktedirler. Özgül ağırlıkları 600 kg/m3, ısıl değerleri ise 2.500 Kcal/kg civarındadır. Bileşimlerinde ise % 60 karbon, % 5 hidrojen, % 30-40 oksijen ve azot bulunur.
Esmer Linyitler
Bu linyitlerde odun nesci sarımtırak linyitler kadar bariz değildir, esmer görünüşlü, oldukça keşif olup kolayca toz haline gelebilirler. Hafifçe yağlı olurlar, kükürt ihtiva etmezler fakat rutubetli olurlar. Umumiyetle oldukları gibi mahrukat olarak kullanılırlar, oldukça fena yanar ve az ısı çıkarırlar, ısıl değerleri 3.000 ile 5.000 Kcal/kg civarındadır. Alçak sıcaklıkta karbonizasyon ile % 6 ile 7 katran verirler ve ısıtıldıktan sonra kolayca briket haline gelirler.
Siyah Linyitler
Bu linyitler daima kükürt ihtiva ederler; özgül ağırlıkları 750 kg/m3 olup ısıl değerleri 5.000 ile 6.000 Kcal/kg civarındadır. Bileşimleri ise genellikle şöyledir:
Karbon % 70
Hidrojen % 5-6
Oksijen ve Azot % 22-25
Kükürt % 3
Toprak Linyitleri
Bu linyitler koyu esmer mat renkli olur, ekseriyetle pek fazla “pirit” ihtiva ederler.
4.2. Taşkömürü
En değerlisidir. Linyitten yüksek oranda karbon, az su ve oksijen, önemli oranda gaz içerir.
4.3. Antrasit
Sert ve parlaktır. Saf karbon içeriği yüksektir.
4.4. Turba
Çamurlu öl ve bataklıklarda, çeşitli bitki artıklarının yığılması ile çok yakın bir geçmişte yani birkaç bin yıl önce oluşmuş bir kömür çeşididir. Yumuşak olan ve bitki kalıntıları bulunduran bu kömürlerin su ve uçucu madde içeriği yüksek ve bileşik karbon miktarı düşüktür.
5. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KÖMÜRÜN TARİHÇESİ
Kömürün ilk defa nerede ve nasıl kullanıldığı hakkında kesin bilgimiz olmamakla beraber, kömürün Çin’deki Mançurya’da bakırı ergitmek için M.Ö. 110 yıllarında kullanıldığı ve porselenlerin pişirilmesinde faydalanıldığı belirtilmektedir. Buradan anlaşılacağı gibi insanların ısınması amacıyla kömürün çok önceleri kullanıldığına kesin gözle bakılabilir.
16. yy’ın başlarından itibaren kömürlerin kökeni ve oluşumuyla ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmıştır. Agricola (1544), kömürün petrolün katılaşmasından oluştuğunu ileri sürmüş, daha sonra Scheuchzer (1778) kömürün bünyesinde bulunan bitki kalıntılarını teşhis etmiştir. Hutton (833) ve Linkin (1838) mikroskopla yaptıkları çalışmalar ve Gümbel’in 1838’de yayınladığı bitkilerin mikroskobik yapıları üzerindeki etütleri ile kömürün kökeni aydınlatılmıştır.
1750’li yıllarda başlayan Sanayi Devrimi’nde kömür enerji kaynağı olarak buharlı makinelerin çalıştırılmasında kullanılmıştır. Sanayinin gelişmesinde de büyük katkıları olmuştur. ABD’de sanayi kömür yataklarının varlığıyla gelişme göstermiştir.
5.1. Türkiye’de Linyit Kömürünün Tarihçesi
Linyitin memleketimizde büyük miktarda kullanılması ilk defa 1914-1918’de Büyük Harp sırasında düşünülmüş ve başta Soma linyitleri olmak üzere, Anadolu’nun birçok bölgelerinde linyit işletmeleri kurulmuştur. Bu arada, Ağaçlı-Çiftalan Linyit Havzasında da muntazam bir işletme faaliyete geçerek ve 1917 senesinde üretim yılda 650 tona kadar yükselmiştir.
Mütareke yıllarında, linyit işletmelerinde bir durgunluk olmuş ve işler olduğu gibi bırakılmıştır.
Kısa bir duraklamadan sonra, Soma işletmesi yeniden faaliyete geçmiş ve bunu 1927 senesinde, Çeltik Havzasındaki üretim faaliyeti takip etmiştir. Bunlardan bir iki sene ara ile Tavşanlı, Değirmisaz, Yerköy ve Gerenez linyit ocakları, özel teşebbüslerle, verimli sayılabilecek çalışmalara başlamışlardır. O senelerin kömür ihtiyacına paralel olarak bu hal, 1935 senesine kadar devam etmiştir.
Maden zenginliklerimizin bilimsel esaslara dayanılarak inceleme ilk defa, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü tarafından yapılmış ve linyit yatakları işletme değerlerine göre bir sınıflamaya öre tutularak, durum ilgili bakanlığa 1939 yılında sunulmuştur.
Çeşitli arama ruhsatnameleri ve çeşitli özel teşebbüs işletmeleri tarafından, ilkel ve gayri fenni bir şekilde çalışmakta olan Değirmisaz, Tunçbilek ve Soma işletmelerinden, evvela 16 Şubat 1938 tarihinde Değirmisaz Linyit İşletmesi, Etibank Genel Müdürlüğü tarafından, devlete bağlı olarak, hakiki işletmecilik esasları ile kurulmuş; buna 18 Mayıs 1938 senesinde Tunçbilek linyit İşletmesi katılmış, 23 Eylül 1939 tarihinde de Soma Linyit İşletmesinin imtiyazı devir alınmak suretiyle bu camiaya dahil olmuştur. 1 Ocak 1940 tarihinde, üç işletme birleştirilerek, Etibank Mahdut Mes’uliyetli Garp Linyitleri İşletmesi Müessesine devredilmiştir.
Garp Linyitleri Müessesesi, 31.08.1957 tarihinden itibaren, 01.09.1957 gün ve 6974 sayılı kanun ile yeni teşekkül eden Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna geçmiştir.
Yukarıda ismi geçen üç işletmeye ilaveten, Seyitömer Havzası da 01.06.1960’da, müessesenin bir mıntıkası olarak işletmeye açılmış ve 22.08.1960 tarihinden itibaren linyit istihsaline başlanmıştır.
6. DÜNYADA BAZI ÖNEMLİ LİNYİT HAVZALARI
6.1. ABD ve Kanada Linyit Havzaları
ABD ve Kanada’da dünya rezervlerinin % 52’sini ihtiva eden linyit yatakları bulunmaktadır. Bu büyük linyit basenleri Avrupa kıtasında bulunanlara nazaran daha az işletilmekte ve dolayısıyla daha az tanınmaktadır. ABD’nin en önemli linyit yataklarından biri Kuzey Dokata ve Montana devletleri arasında paylaşılmış olan havzada verilmiştir.
6.2. Almanya Linyit Yatakları
Toplam rezervlerinin 40 milyar tonu aştığı tahmin edilen Almanya linyit yatakları stratigrafik olarak şöyle sınıflandırılabilir:
Eosen: Saksonya, Thüringen, Brunschwig, Aşağı Hesse ve Yukarı Ren vadisi yatakları;
Oligosen: Alpin kıvrımlarının önünde çökelmiş basenlerdir. Yukarı Ren ve Aşağı Main vadisi jizmanları;
Alt Miosen: Aşağı Ren vadisi basenleri;
Üst Miosen: Almanya’nın doğu ve kuzeydoğusunda bulunan, Doğu Saksonya’da, Süddetler’in kıyısında görülen linyitler, Lusace, Silezya, Pomeranya ve Oberpflaz yatakları;
Pliyosen: Ren vadisinde bulunan linyitler.
Yukarıda yaşlarına göre ayrılan yataklardan bazılarının ayrıntılı olarak incelenmesi yararlı olacaktır.
6.2.1. Saksonya ve Thüringen Linyitleri
Elbe ırmağının Saale ve Mulde kolları arasında bulunan bu linyit havzası, 100 km uzunlukta ve takriben 50 km genişliktedir.
Havzada linyitli formasyonların stratigrafik ayırımı, alttan üste doğru şöyledir:
Taban: Trias yaşlı kayaçlardan ibaret olup, yatağın güneybatısında Paleozoik’e dahil edilen kristalin şistlerden meydana gelmiştir.
Eosen: “Eski linyit formasyonları”nı teşkil eden tabakalarla temsil olunur. Bu eski formasyonlarda iki damar bulunmaktadır. Alt damar, basenin güneyinde 12-14 m kalınlığa ulaşır. Ortalama kalınlığı 5-6 m’yi bulan üst damar, alt damardan daha az bir alana yayılmıştır. Bu iki damar güneyde takriben 6 m kalınlık gösteren bir sediman ile ayrılırlar; kuzeyde ise birleşerek tek bir damar hasıl ederler.
Havzanın batısında uçucu madde oranı çok yüksek, bitümlü, sarı veya kahverengi kalınlığı 1,5-2 m civarında olan bir “Schwelkohle” bankı vardır. Bu bank, yatay olarak, bilhassa Leitz şehri civarında işletilen piropisitlere geçer.
Oligosen: Karasal formasyonlardan ibaret olup, prodüktif bir formasyona sahip olmadığından, ekonomik değeri haiz değildir.
Miosen: “Üst linyitleri” kapsayan formasyondan müteşekkildir. Leipzig şehrinden sonra görülmeye başlar. Üst linyitler ekonomik yönden ehemmiyetsiz olup, az miktarda işletilmektedir. Burada marnlarla ve Miosen yaşlı kumlarla örtülü 6 ile 15 m kalınlıkta bir damar bulunmaktadır.
Kuaterner: Buzul formasyonları ihtiva eder. Bazen üst linyitlerin hemen üstüne, bazen ise bu damarların tavan formasyonundan sonra gelir. Buzulların hareketi, üst damarda, daha önce tektonik bahsinde incelenen oldukça mühim deformasyonlara yol açmıştır. Bu deformasyonlara (kıvrımlara) özellikle Borna şehri civarında rastlanır.
Açık olarak işletilen Saksonya ve Thüringen linyitlerinin karakteristikleri şöyledir:
- “Eski linyitler”de: % 54 su, % 4 kül (orijinal kömürde), % 21-30 uçucu madde vardır.
- Üst linyit damarlarında: % 44 su, % 8-12 kül (orijinal malzemede) ve % 23 civarında uçucu madde bulunmaktadır.
6.2.2. Senftenberg Linyit Yatakları
Miosende teşekkül etmiş olan Senftenberg linyit yataklarında marnlı ve kumlu çökellerle birbirinde ayrılmış iki damar bulunmaktadır:
a. Alt Damar: Ortalama olarak 12 m kalınlıktaki bu damar aktif olarak işletilmektedir.
b. Üst Damar: Alt damardan daha az yayındır. Bazı bölgelerde işletilmektedir. Kalınlığı 30 ile 35 m arasında oynar. Bu üst damarda, Saksonya linyitlerinde olduğu gibi buzulların etkisinde meydana gelen kıvrımlar görülür.
Alt ve üst damarlar arasında kalınlığı 30 metreden 60 metreye kadar gidebilen kumlu ve marnlı seviyeler bulunmaktadır.
6.2.3. Ren Vadisi Linyit Havzaları
Damarların kalınlığı ile meşhur olan bu yataklar bütün Ren vadisi boyunca dizilmişlerdir. Ville şehri yakınında, Köln’ün batısında Alt Miosen yaşlı linyit damarlarının kalınlığı yüz metreyi geçmektedir. Bir çökme çukurunda teşekkül etmiş olan bu yatak kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanmakta ve faylarla sınırlanmaktadır.
Bonn ve Krefeld şehirleri arasında, Ren nehrinin batı kıyısında, uzunluğu 45 km, genişliği ise 5-6 km olan diğer bir havzada birçok yatak işletilir. Burada ortalama damar kalınlığı 30 ile 40 m arasında değişmektedir. Kum ve çakıllardan ibaret olan örtü tabakası ise 9-18 m kalınlığındadır.
6.3. Fransa Linyit Havzaları
İhtiva ettikleri rezerv bakımından Almanya yataklarından daha az önemli olan Fransa linyit jizmanlarını, stratigrafik pozisyonlarına göre aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:
a. Batonien: Larzac (Aveyron) ve Trevezel (Comtat);
b. Orta Kretase: Sarladais (Dordogne), ile d’Aix, Sougraigne (Aude), Bagnols-sur-Cèze ve Saint-Lou;
c. Üst Kretase: Fuveau (Bouches-du-Rhône) ve Piolene (Gard);
d. Eosen: Saint-Chinian, Minervois, Uzès ve V
n
jean;
e. Oligosen: Manosque, Alès ve Armissan;
f. Miosen: Lac d’Annecy, La Tour-du-Pin (Isère) ve Estavan;
g. Pliosen-Kuaterner: Laluque, Larquiès, Hostens, Arjuzanx ve Voglans.
Yukarıda işaret edilen yataklar arasında Fuveau ve Manosque havzaları en büyük ekonomik değere sahiptir.
6.3.1. Fuveau Baseni
75 km uzunluğunda ve 15-20 km genişliğinde olan bu linyit havzasında damarları ihtiva eden seviye Mestrihtien yaşlı olup, kırmızımsı marnlardan ibarettir. Kalınlığı 0,80 ile 3,10 m arasında oynayan bir alt damar ve 0,20 ile 1,10 m arasında değişen bir üst damar vardır.
Fuveau linyiti siyah ve parlak bir görünüşe sahip olup, taşkömürünü andırır. Nitekim, kimyasal özellikleri taşkömürüyle linyit arasındadır: % 8-9 su, % 30-39 uçucu madde, % 34-43 sabit karbon, % 6-20 kül ve % 3 kükürt ihtiva eder. Orijinal ısı değeri 4.500-6.800 Kcal/kg’dir.
Basenin toplam rezervi, son olarak yapılan çalışmalara göre 120.000.000 tondur.
6.3.2. Manosque Baseni
Batı-güneybatı-doğu-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan ve Luberon antiklinali ile ikiye ayrılan Manosque havzasında önemsiz birkaç yatak ihtiva eden Üst Eosen’den sonra göl kökenli bir Oligosen gelmektedir.
Jurasik ve Kretase yaşlı kalkerlerle çevrilmiş olan gölsel Oligosen’de iyi gelişmiş ve üç seviyeden ibaret önemli bir linyit yatağı vardır.
a. Alt Linyit Seviyesi: Toplam kalınlığı 4-6 metreyi bulan 5-6 adet damar ihtiva eder.
b. Orta Linyit Seviyesi: Ortalama kalınlığı 0,60 m dolayında olan birçok ince damardan meydana gelmiştir;
c. Üst Linyit Seviyesi: Toplam kalınlığı 0,50-1 m arasında değişen değişik seviyedeki damarlardan ibarettir.
Alt linyit seviyesinde görülen damarların kalitesi yüksektir (yağlı linyit).
6.4. Moskova Karbonifer Baseni
Moskova şehrinin güneyinde, doğu-batı doğrultusunda Smolensk şehrinden aşağı yukarı Riazhsk’a kadar uzanan Moskova baseninde Karbonifer yaşlı sedimanlar Devonien tabakaları üzerine konkordan olarak gelir. Basen, fasiyes değişikliklerine dayanılara ikiye ayrılabilir:
- Oka eşiğinin batısında kalan esas Moskova havzası;
- Oka ve Volga civarında Karbonifer tabakalarının aflörman verdiği doğu havzası.
Moskova baseninde görülen stratigrafi üniteler şunlardır:
a. Alt Turnesien: Upa kalkerleri, killer, konglomera ve kalkerler, Çernısin kalkerlerinden ibarettir. Kalkeristik fosil Spirifer centronatus’tur;
b. Üst Turnesion-Alt Viseen: Kömür damarları ihtiva eden Lepidodendron ve ficoides’li ve şistlerden müteşekkildir.
c. Torta ve Üst Viseen: Productus giganteus, Archaeodiscus ve Endothyra ihtiva eden kalkerlerle temsil olunur.
d. Moskovien: İçinde fosil olarak Spirifer mosquensis bulunan Moskova kırmızı şist ve grelerinden meydana gelmiştir.
e. Alt ve Orta Uralien: Productus cora, Fusulina verneuilli ve Fusulina longissima’lı dolomitik Gzel kalkerlerinden ibarettir.
Havzada, iki esas olmak üzere toplam kalınlığı 25 metreden 35 metreye kadar çıkabile 5-10 damar mevcuttur. Ortalama filon kalınlığı 2 m olup, bazen 8 metreye kadar yükselir.
Kömür ortalama % 20-30 kül, % 32 su ve % 45 uçucu madde ihtiva etmesi ve 4.000-5.000 Kcal/kg’lik bir kalorifik değer taşıması sebebiyle linyit grubuna girer.
Havzanın merkezi kısmında birkaç boghead tabakası vardır. Bunların uçucu madde oranı % 78 dolayındadır.
1937 yılında yapılan hesaplamalara göre, Moskova Karbonifer baseninde 12 milyar ton rezerv bulunmaktadır.
7. TÜRKİYE’DE LİNYİT YATAKLARI, REZERVLERİ VE ÜRETİMİ
Türkiye’de yaklaşık 8 milyar ton linyit rezervi bulunmaktadır. Avrupa ülkeleri arasında (Eski SSCB hariç) beşinci sıradadır. 1998 yılında 62.940.647 ton kamu kesimi tarafından 3.527.955 ton özeli kesim olmak üzere 66.498.603 ton üretim yapılmıştır. Bunun önemli bir bölümü elektrik üretiminde kullanılmıştır.
Ülkemizde, düşük değerli, yani nem ve kül içeriği yüksek ısıl değeri düşük linyitlerden, yüksek değerli linyitlere kadar çok çeşitli linyit kömürü bulunmaktadır. Ortalama nem içeriği % 41,8 dolaylarındadır.
Tablo 1: Türkiye’nin Linyit Kimliği

REZERV 8.143 milyar ton
Görünür Rezerv Oranı % 65
Ortalama Isıl Değeri 1.800 Kcal/kg
Rutubet % 42
Kül % 21,5
Kükürt % 1,9
1998 Yılı Üretimi 66,5 milyon ton
Ortalama Kamu Üretimi % 87
Kaynak: 1999-2000 Türkiye’de Linyit Yatakları ve Potansiyeli Semineri.
7.1. Türkiye Linyit Kömürlerinin Nitelikleri
Türkiye’nin linyit kömürü rezervleri 8.143 milyar ton civarındadır. Sınırlı olan bu miktarın en iyi bir biçimde değerlendirilmesinde temel faktör bunların niteliğidir. Bu nedenle linyit kömürlerimizin sahip olduğu kim özellikler aşağıda belirtilmiştir.
Isıl Değeri
Ülkemiz kömürlerinin ısıl değeri 1.100-5.500 Kcal/kg arasında değişmektedir. Bunların ısıl değerine göre % dağılımları tabloda verilmiştir.
Tablo 2: Linyitlerimizi Isıl Değerine Göre Dağılımı

Isıl Değeri Aralığı (Kcal/kg) Toplam Rezervde % Payı
1.000-2.000 53,5
2.000-3.000 12,6
3.000-4.000 20,3
4.000 ve yukarısı 13,6
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Bu değerlendirmede Elbistan linyitleri de dikkate alınmıştır. Elbistan dışında kalan linyit rezervlerimizin % 67’si 3.000 Kcal/kg’nin üzerinde bir ısıl değerine sahiptir.
Nem Durumu
Türkiye linyit kömürlerinin nem oranları genel olarak diğer ülkelerinkinden yüksektir. Bu değer, diğer ülkelerin kömürlerinde % 15 ve daha düşük olduğundan bu linyitler ülkemizdekilerden daha değerli kabul edilmektedir. Linyit kömürlerimizin nem içeriklerine göre % dağılımları tabloda verilmiştir.
Tablo 3: Linyitlerimizin Nem İçeriklerine Göre Dağılımı.

Nem İçeriği (%) Toplam Rezervdeki % Payı
0-10 1,8
10-15 5,3
15-20 2,1
20-30 20,8
30-40 12
40-50 8
50 ve yukarısı 50
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Kül Durumu
Türkiye linyitlerinin kül içeriği yönünden genel bir değerlendirilmesi tabloda verilmiştir.
Tablo 4: Linyitlerimizin Kül İçeriklerine Göre Dağılımı.

Kül İçeriği (%) Toplam Rezervdeki % Payı
0-10 5
10-20 65
20-30 2
30-40 5
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Tabloda görüldüğü gibi linyitlerimiz oldukça yüksek oranda kül içermektedir. Ancak bu miktarlar kömür hazırlama ve yıkama (lave) işlemleriyle düşürülebilmektedir.
Kükürt Durumu
Ülkemiz linyitlerinde hava kirliliğine neden olan maddelerin başında gelen kükürt içeriklerine göre (organik+inorganik) dağılımı görülmektedir.
Tablo 5: Linyitlerimizin Kükürt İçeriklerine Göre Dağılımı.

Kükürt İçeriği (%) Toplam Rezervdeki % Payı
0-1 1,2
1-2 46,5
2-3 13,5
3-4 2,3
4 ve daha yukarısı 36,5
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Görüldüğü gibi tüm rezervin 1/3’ünden fazlası % 4 ve daha yukarısı (% 8’e kadar) oranda kükürt içermektedir. Bu durum linyitlerimizin kalitesini daha da düşürmektedir.
Linyitleri sert ve yumuşak olarak iki gruba ayırabiliriz. Sert linyitlerin rutubet içeriği genellikle % 20’nin altındadır. Sert linyit türündeki rezervlerimizi yıkayarak kül oranını düşürmek ve böylelikle ısıl değerini yükseltmek mümkündür. Tunçbilek, Soma, Çan linyitleri bu gruba girer.
Rutubet içeriği % 40’ın üzerinde olan linyitler, yumuşak linyit grubuna girmektedir. Elbistan linyitleri dışında kalan linyitlerimizin tozlanma oranı % 30-40 arasında değişmektedir. Ocaklardan alınan kömür, tüketicilere demiryolu veya karayolu taşıtları ile ulaştırılmaktadır. Linyitlerimizin stoklama esnasında yanma özelliği göstermelerinden dolayı yaz aylarında fazla üretim yapılmayıp, sonbahar ve kış aylarında yoğun bir üretim yapılmaktadır.
7.2. Türkiye Linyitlerinin Jeolojik Yaş Bakımından Sınıflandırılması
7.2.1. Üst Kretase ve Eosen’e Ait Linyitler
Büyük Alp ihtivaları bitmeden önce oluşmuş bulunan bu tabakaların çoğu şiddetle katlanmıştır. Kretase tabakaları önemli yataklar taşımamaktadırlar.
Anadolu’da birçok Eosen linyit yatakları bulunmaktadır. Örneğin; Malatya civarında, Kırşehir arasında, Kalecik civarında, Çankırı’nın kuzeydoğusunda bu yataklara rastlanılmaktadır. İşletmeye elverişli yataklar yalnız katlanmanın daha şiddetli olduğu yerlerde muhafaza edilmiş olup silsileler arasındaki havzalarda sıkışmışlardır (Çiçekdağ, Yerköy ve Çeltek linyit havzaları gibi).
7.2.2. Oligosen-Miosen Linyitleri
Bu tabakalar Eosen’e nazaran çok az katlanmış olup en önemli havzaları ihtiva etmektedirler. Oligosen’e ati bahrısomatre tabakaları (Trakya’daki Ağaçlı yatakları), Miosen’e ait tatlı su rüsupları (Batı Anadolu’daki oma, Kütahya, Seyitömer, Değirmisaz, Tavşanlı ve Büyük Menderes vadisindeki Aydın, Gerenez ve Söke yatakları) ve Oligosen’e ait jipsli arazi (ekseriya tatlı su ara tabakalı taşıyan tuzlu ve jipsli rüsuplar) prodüktif kömür tabakaları teşekkülüne ve muhafazasına çok elverişli görülmektedir.
7.2.3. Üst Neojen Linyitleri
Kalkerler, marnlar ve tüfler gibi tatlı su rüsuplarından oluşmuş olup linyit oluşumuna az elverişli görülmektedir. Hakikaten bu tabakalarda tesadüf edilen yatakların çoğunun rezervi ve kömürün kalitesi düşüktür (Ankara civarında Kayı-Bucuk, Ayon ve Erzurum civarındaki bazı yataklar).
 
Geri
Üst