SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
tasavvuf felsefesi,tasavvuf felsefesi nedir,tasavvuf felsefesi hakkında bilgi
Tasavvuf, İslam inancında Allah'a ulaşmanın yollarından biridir Başka bir deyişle, insanın akıl yoluyla erişemediği ilahi hakikatlere ve gayb alemine ait hakikatlere sezgiyle ulaşma yoludur
TASAVVUF FELSEFESİ
Koklerinin Eflatun (Platon)'da aranması gereken Tasavvuf felsefesine gore evren tek bir varlıktır Bu tek varlık Tanrı'dır Ezeli ve ebedi olan, yani sonsuzdan gelip sonsuza giden Tanrı zaman ve mekan (yer) varolmadan once vardır, hep varolacaktır Bu tek varlığa, Tanrı'ya, Vucudi Mutlak denir Vucudi Mutlak, yani Tanrı, butun guzellikleri, iyilikleri, olgunlukları da icerir, onun icin de, aynı zamanda, Cemali Mutlak, Husni Mutlak, Hayri Mutlak, Kemali Mutlak'tır Tanrı onceleri kendi evreninde, guzelliğin gorkemiyle cevresine ışık sacmaktaydı Ama bu guzelliği gorecek yoktu Oysa guzellik gorunmek ister Tanrı da gorunmek, Tecelli etmek istemiş, bir aynaya bakar gibi, Ademi Mutlak'a, yani yokluğa bakmış, Kunemrini vermiştir Kun, yani ol deyince evren oluşmuştur Demek ki bu evrende gorulen her şey Vucudi Mutlak'ın Ademi Mutlak'a yansımasıdır, yani evren Tanrı'nın yoklukta yansıyan goruntusudur Oyleyse insan da Tanrı'nın goruntusunden bir parcadır, Tanrı'dan bir parcadır Tanrı o aynadan yuz cevirince, ki aslında o ayna da bir kuruntu, bir hayaldir, butun evren yok olacaktır Yani Vucudi Mutlak Ademi Mutlak'a bakmadığı anda bu hayal alemi, goruntunun aynadan siliniyi gibi silinecek, o ayna bile yok olacak, yalnızca Tanrı kalacaktır
Şoyle bir soru geliyor akla: Evren butun guzellikleri, iyilikleri, olgunlukları iceren Tanrı'nın goruntusuyse, yeryuzunde gorduğumuz bunca cirkinlik, kotuluk, ciğlik nasıl oluşmuş?
Tasavvuf filozofları şoyle diyorlar: Her şey kendi karşıtıyla belirir Evrendeki tek varlığın, Tanrı'nın Tecellisi, gorunmesi icin bile, Ademi Mutlak'a bakarak Kunemrini vermesiyle oluşan goruntude, hem Vucudi Mutlak'ın, yani varlığın, hem de Ademi Mutlak'ın yani yokluğun, izleri, ozellikleri vardır Demek ki evrende, dunyada, insanda varlık ile yokluk, gercek ile hayal, iyilik ile kotuluk, guzellik ile cirkinlik, olgunluk ile ciğlik birlikte bulunur Kotuluk olmasa iyilik anlaşılamaz, bilinemezdi Ama iyilik, guzellik, olgunluk gibi nitelikler gercektir Tanrı'nın nitelikleridir, sonsuzdan gelip sonsuza giderler Kotuluk, cirkinlik, ciğlik gibi nitelikler ise hayaldir, gecicidir, Ademi Mutlak'ın, yani yokluğun nitelikleridir Gercek niteliklerin, iyiliğin, guzelliğin, olgunluğun, Tanrı'nın niteliklerinin belirmesi icin gecici olarak oluşturulmuşlardır
Burada insanın nasıl yaşaması gerektiği konusu cıkıyor ortaya: İnsan bu fani alemde, yani olumlu dunyada, nasıl yaşamalı?
Evrende, dunyada, insanda kalıcı varlık nitelikleriyle, gecici varlık nitelikleri birlikte bulunduklarına gore, insan kalıcı niteliklere sarılıp gecici niteliklerden arınmaya calışmalıdır Kalıcı nitelikler, yaşarken de onu Tanrı'ya yaklaştırır, gecici nitelikler ise onu Tanrı'dan uzaklaştırır, Tanrı ile kullarının arasına girer İnsanın yeryuzundeki kotuluklerden, cirkinliklerden, ciğliklerden arınması, nefsini yenerek benliğini oldurmesiyle, kendisini Tanrısal aşka vermesiyle sağlanabilir Dunyadaki gecici niteliklerden arınmayan, kendini Tanrısal aşka vermeyen bir kimsenin, gokten inen butun kitapları okusa da, namazını niyazını yerine getirse de, Tanrı'ya ulaşması olanaksızdır
Ama bu hicbir zaman dunyayı onemsememek anlamına gelmez Dunya Tanrı'nın goruntusudur Dunyadaki guzellikler, iyilikler, olgunluklar Tanrı nitelikleridir Bunları da sevmelidir İnsan dunyada yaşarken de sevmeli, sevilmelidir Tanrısal aşka giden yolda, Mecazi Aşk'ın, yani insansal aşkın da yeri, onemi vardır, ama bu aşkla fazla oyalanmak yolun sonuna ulaşmayı geciktirebilir İnsansal aşk Tanrısal aşk yolunda cabucak gecilmesi gereken bir koprudur O kopru gecilince yolcunun gozleri acılır Tanrısal aşkın ışığında gerceğe ulaşır Artık ne yana baksa Tanrı'nın guzelliğini gorur, her yanı Tanrı ile kuşatılmıştır Gozlerini kendine cevirir, orada da Tanrı vardır Tanrı'nın varlığına erişmiştir Boylece insan Fenafillah, sonra da Bekabillah derecesine erişmiş olur Daha otesi yoktur
İnsan Tanrı yoluna, tarikata girdikten sonra, davranışlarıyla ceşitli mertebelerden gecer Hazaratı Hams denen bu beş mertebenin (Hazreti Gaybi Mutlak, Alemi CeberUd, Alemi Me'ekUd, Alemi Şehaded, Alemi İnsanı Kamil) sonuncusu butun obur mertebeleri de kapsar Tasavvuf felsefesinde insana verilen onem, İnsanı Kamil'de doruğuna varır Bu mertebe Tanrı ile bir olmanın, Fenafillah, Bekabillah mertebesinin eşiğidir
Yaşarken Tanrı varlığında erimiş, Tanrı ile bir olmuş bazı sofiler bu durumları anlatmak icin Enel Hak(ben Tanrı'yım) derler Mezhep catışmalarında, SunniŞii cekişmelerinde bu soz yuzunden canını vermiş Tasavvuf uluları vardır X Yuzyılda İranlı Hallacı Mansur bu yuzden asılmış, XV Yuzyıl başında Bağdatlı Seyyid Nesimi bu yuzden diri diri derisi yuzulerek oldurulmuştur
Tasavvuf felsefesinde insana verilen onemi anlamak icin Devir Kuramı'ndan da soz etmek gerekir Burada devir, devremek, donmek anlamına geliyor Bu Donuş Kuramına gore, varlıklar Alemi Gayb'dan Alemi Şuhud'a indiklerinde, yani yokluk dunyasından varlık dunyasına indiklerinde, once cansız varlık, sonra bitki, sonra hayvan, sonra da insan biciminde gorunurler Varlık insan mertebesine yukselince, gerceği bilmek, aslına kavuşmak ozlemi duyar, derece derece yukselerek İnsanı Kamil olur, Tanrı'ya, yani aslına kavuşur Alemi Gayb'dan Alemi Şuhud'a inmeye Seyri Nuzul denir Cansız varlıktan yukselip Tanrı'ya ulaşmak ise Seyri Uruc'tur Bu iniş cıkışa, Tanrı'dan inip Tanrı'ya yukselmeye de Devir denir
Gorulduğu gibi insan Tasavvuf felsefesinde cok onemli bir yer tutmaktadır Tanrı en cok insanda belirmiş, onda yoğunlaşmıştır İnsan evrenin gozbebeği, en değerli varlığıdır Hicbir ayrım yapmadan butun insanlar aynı değeri taşır Din, mezhep, ırk, renk, yoksul, zengin ayrımı yoktur Yalnızca Tanrı yolundaki derecelerine gore daha değerli sayılan, daha yuksek mertebelere cıkmış insanların ustunluğu vardır
Şoyle bir soru geliyor akla: Sevgiye, aşka, gonul bağlılığına dayanan bir felsefe nicin Tanrı ile insan arasına birtakım başka insanlar, din adamları sokuyor?
Tasavvuf felsefesine gore, insan kişisel cabalarıyla gecici niteliklerden arınıp Tanrı'ya ulaşamaz, bir yol gostericiye, bir Murşidi Kamil'e bağlanması gerekir Yani bir tarikata girecek, sıkı kurallara uyacaktır Tarikata girmenin toreni vardır Kurallara uymayanlar duşkunlukcezasına carptırılır, bir sure aforoz edilirler
Tanrı'ya kavuşmak icin tutulacak yolun ceşitli anlayışlara gore değişiklikler gostermesi yuzunden ceşitli tarikatlar doğmuştur
TarikArapca'da yoldemek, ama tarikatşu anlamı yuklenmiş: Tasavvufa dayanan, bazıları İslamlıktan onceki Turk dininin, yani Şamanlığın kalıntılarını yaşatan, bazıları da İslam şeriatının katılığını yumuşatmak amacını guden, birtakım ayrımlara karşın İslam dininden kopmayan, ceşitli dinsel oğretiler Mevlevi Tarikatı, Bektaşi Tarikatı, Nakşi Tarikatı gibi
İslam şeriatının katılığını yumuşatmaktan soz ediliyor, oysa tarikatların da sıkı kuralları bulunduğunu soylemiştik Aradaki ayrımı gostermek icin, sıkı kuralları olan AleviBektaşi Tarikatı'nın tarikata kabul edilenlerden neler istediğini ozetleyelim: Once bir şeyhe bağlanılacak, yalan soylemek, haram yemek, zina etmek, eliyle koymadığını almak, gozuyle gormediğini anlatmak, adam cekiştirmek yok, sozde durulacak, iyilik edilecek, vefalı olunacak, başkalarının ayıpları gorulmeyecek, her sınıftan insan, yoksul zengin, mevkili mevkisiz, eşit tutulacak, dunyaya, dunya malına gonul verilmeyecek, tarikat sırları ne olursa olsun acıklanmayacak Bu kurallara uymayanlarla belli bir sure kimse konuşmaz, yardım etmez Yani duşkunlukcezasına carptırılırlar
Tarikatların Tasavvuf felsefesine uygun duşmeyen yanları yok mudur?
Gene AleviBektaşi Tarikatı'nın bir kuralını ornek verelim: Teberra ve tevella onemli bir kuraldır Teberra Hazreti Ali'ye uymayanlara sevgi gostermemektir Tevella ise bunun tam tersi, Hazreti Ali'ye uyanlara sevgi beslemektir Bu kural Tasavvuf felsefesinin mezheplerin ustune cıkan, insan anlayışına aykırıdır
Birtakım cekişmelerin, yaşam koşullarının getirdiği bu gibi ayrılıklara karşın, tarikatlar genel olarak Tasavvuftan kaynaklanırlar, bu felsefenin cercevesindedirler
Her tarikatta insanlara Tanrı'ya ulaşmanın yollarını gosteren şeyhler vardır Şeyh İnsanı Kamil, Murşidi Kamil'dir Bir tekke kurar, kendine bağlananlara Tanrı'ya giden yolu gosterir, gezici dervişleriyle oğretisini yaymaya calışır
Yaptığımız bu kısa ozetlemeden anlaşılacağı gibi, Tasavvuf yalnızca bir din felsefesi değil, aynı zamanda, bir yaşam bicimi onerisidir
Alıntı
Tasavvuf, İslam inancında Allah'a ulaşmanın yollarından biridir Başka bir deyişle, insanın akıl yoluyla erişemediği ilahi hakikatlere ve gayb alemine ait hakikatlere sezgiyle ulaşma yoludur
TASAVVUF FELSEFESİ
Koklerinin Eflatun (Platon)'da aranması gereken Tasavvuf felsefesine gore evren tek bir varlıktır Bu tek varlık Tanrı'dır Ezeli ve ebedi olan, yani sonsuzdan gelip sonsuza giden Tanrı zaman ve mekan (yer) varolmadan once vardır, hep varolacaktır Bu tek varlığa, Tanrı'ya, Vucudi Mutlak denir Vucudi Mutlak, yani Tanrı, butun guzellikleri, iyilikleri, olgunlukları da icerir, onun icin de, aynı zamanda, Cemali Mutlak, Husni Mutlak, Hayri Mutlak, Kemali Mutlak'tır Tanrı onceleri kendi evreninde, guzelliğin gorkemiyle cevresine ışık sacmaktaydı Ama bu guzelliği gorecek yoktu Oysa guzellik gorunmek ister Tanrı da gorunmek, Tecelli etmek istemiş, bir aynaya bakar gibi, Ademi Mutlak'a, yani yokluğa bakmış, Kunemrini vermiştir Kun, yani ol deyince evren oluşmuştur Demek ki bu evrende gorulen her şey Vucudi Mutlak'ın Ademi Mutlak'a yansımasıdır, yani evren Tanrı'nın yoklukta yansıyan goruntusudur Oyleyse insan da Tanrı'nın goruntusunden bir parcadır, Tanrı'dan bir parcadır Tanrı o aynadan yuz cevirince, ki aslında o ayna da bir kuruntu, bir hayaldir, butun evren yok olacaktır Yani Vucudi Mutlak Ademi Mutlak'a bakmadığı anda bu hayal alemi, goruntunun aynadan siliniyi gibi silinecek, o ayna bile yok olacak, yalnızca Tanrı kalacaktır
Şoyle bir soru geliyor akla: Evren butun guzellikleri, iyilikleri, olgunlukları iceren Tanrı'nın goruntusuyse, yeryuzunde gorduğumuz bunca cirkinlik, kotuluk, ciğlik nasıl oluşmuş?
Tasavvuf filozofları şoyle diyorlar: Her şey kendi karşıtıyla belirir Evrendeki tek varlığın, Tanrı'nın Tecellisi, gorunmesi icin bile, Ademi Mutlak'a bakarak Kunemrini vermesiyle oluşan goruntude, hem Vucudi Mutlak'ın, yani varlığın, hem de Ademi Mutlak'ın yani yokluğun, izleri, ozellikleri vardır Demek ki evrende, dunyada, insanda varlık ile yokluk, gercek ile hayal, iyilik ile kotuluk, guzellik ile cirkinlik, olgunluk ile ciğlik birlikte bulunur Kotuluk olmasa iyilik anlaşılamaz, bilinemezdi Ama iyilik, guzellik, olgunluk gibi nitelikler gercektir Tanrı'nın nitelikleridir, sonsuzdan gelip sonsuza giderler Kotuluk, cirkinlik, ciğlik gibi nitelikler ise hayaldir, gecicidir, Ademi Mutlak'ın, yani yokluğun nitelikleridir Gercek niteliklerin, iyiliğin, guzelliğin, olgunluğun, Tanrı'nın niteliklerinin belirmesi icin gecici olarak oluşturulmuşlardır
Burada insanın nasıl yaşaması gerektiği konusu cıkıyor ortaya: İnsan bu fani alemde, yani olumlu dunyada, nasıl yaşamalı?
Evrende, dunyada, insanda kalıcı varlık nitelikleriyle, gecici varlık nitelikleri birlikte bulunduklarına gore, insan kalıcı niteliklere sarılıp gecici niteliklerden arınmaya calışmalıdır Kalıcı nitelikler, yaşarken de onu Tanrı'ya yaklaştırır, gecici nitelikler ise onu Tanrı'dan uzaklaştırır, Tanrı ile kullarının arasına girer İnsanın yeryuzundeki kotuluklerden, cirkinliklerden, ciğliklerden arınması, nefsini yenerek benliğini oldurmesiyle, kendisini Tanrısal aşka vermesiyle sağlanabilir Dunyadaki gecici niteliklerden arınmayan, kendini Tanrısal aşka vermeyen bir kimsenin, gokten inen butun kitapları okusa da, namazını niyazını yerine getirse de, Tanrı'ya ulaşması olanaksızdır
Ama bu hicbir zaman dunyayı onemsememek anlamına gelmez Dunya Tanrı'nın goruntusudur Dunyadaki guzellikler, iyilikler, olgunluklar Tanrı nitelikleridir Bunları da sevmelidir İnsan dunyada yaşarken de sevmeli, sevilmelidir Tanrısal aşka giden yolda, Mecazi Aşk'ın, yani insansal aşkın da yeri, onemi vardır, ama bu aşkla fazla oyalanmak yolun sonuna ulaşmayı geciktirebilir İnsansal aşk Tanrısal aşk yolunda cabucak gecilmesi gereken bir koprudur O kopru gecilince yolcunun gozleri acılır Tanrısal aşkın ışığında gerceğe ulaşır Artık ne yana baksa Tanrı'nın guzelliğini gorur, her yanı Tanrı ile kuşatılmıştır Gozlerini kendine cevirir, orada da Tanrı vardır Tanrı'nın varlığına erişmiştir Boylece insan Fenafillah, sonra da Bekabillah derecesine erişmiş olur Daha otesi yoktur
İnsan Tanrı yoluna, tarikata girdikten sonra, davranışlarıyla ceşitli mertebelerden gecer Hazaratı Hams denen bu beş mertebenin (Hazreti Gaybi Mutlak, Alemi CeberUd, Alemi Me'ekUd, Alemi Şehaded, Alemi İnsanı Kamil) sonuncusu butun obur mertebeleri de kapsar Tasavvuf felsefesinde insana verilen onem, İnsanı Kamil'de doruğuna varır Bu mertebe Tanrı ile bir olmanın, Fenafillah, Bekabillah mertebesinin eşiğidir
Yaşarken Tanrı varlığında erimiş, Tanrı ile bir olmuş bazı sofiler bu durumları anlatmak icin Enel Hak(ben Tanrı'yım) derler Mezhep catışmalarında, SunniŞii cekişmelerinde bu soz yuzunden canını vermiş Tasavvuf uluları vardır X Yuzyılda İranlı Hallacı Mansur bu yuzden asılmış, XV Yuzyıl başında Bağdatlı Seyyid Nesimi bu yuzden diri diri derisi yuzulerek oldurulmuştur
Tasavvuf felsefesinde insana verilen onemi anlamak icin Devir Kuramı'ndan da soz etmek gerekir Burada devir, devremek, donmek anlamına geliyor Bu Donuş Kuramına gore, varlıklar Alemi Gayb'dan Alemi Şuhud'a indiklerinde, yani yokluk dunyasından varlık dunyasına indiklerinde, once cansız varlık, sonra bitki, sonra hayvan, sonra da insan biciminde gorunurler Varlık insan mertebesine yukselince, gerceği bilmek, aslına kavuşmak ozlemi duyar, derece derece yukselerek İnsanı Kamil olur, Tanrı'ya, yani aslına kavuşur Alemi Gayb'dan Alemi Şuhud'a inmeye Seyri Nuzul denir Cansız varlıktan yukselip Tanrı'ya ulaşmak ise Seyri Uruc'tur Bu iniş cıkışa, Tanrı'dan inip Tanrı'ya yukselmeye de Devir denir
Gorulduğu gibi insan Tasavvuf felsefesinde cok onemli bir yer tutmaktadır Tanrı en cok insanda belirmiş, onda yoğunlaşmıştır İnsan evrenin gozbebeği, en değerli varlığıdır Hicbir ayrım yapmadan butun insanlar aynı değeri taşır Din, mezhep, ırk, renk, yoksul, zengin ayrımı yoktur Yalnızca Tanrı yolundaki derecelerine gore daha değerli sayılan, daha yuksek mertebelere cıkmış insanların ustunluğu vardır
Şoyle bir soru geliyor akla: Sevgiye, aşka, gonul bağlılığına dayanan bir felsefe nicin Tanrı ile insan arasına birtakım başka insanlar, din adamları sokuyor?
Tasavvuf felsefesine gore, insan kişisel cabalarıyla gecici niteliklerden arınıp Tanrı'ya ulaşamaz, bir yol gostericiye, bir Murşidi Kamil'e bağlanması gerekir Yani bir tarikata girecek, sıkı kurallara uyacaktır Tarikata girmenin toreni vardır Kurallara uymayanlar duşkunlukcezasına carptırılır, bir sure aforoz edilirler
Tanrı'ya kavuşmak icin tutulacak yolun ceşitli anlayışlara gore değişiklikler gostermesi yuzunden ceşitli tarikatlar doğmuştur
TarikArapca'da yoldemek, ama tarikatşu anlamı yuklenmiş: Tasavvufa dayanan, bazıları İslamlıktan onceki Turk dininin, yani Şamanlığın kalıntılarını yaşatan, bazıları da İslam şeriatının katılığını yumuşatmak amacını guden, birtakım ayrımlara karşın İslam dininden kopmayan, ceşitli dinsel oğretiler Mevlevi Tarikatı, Bektaşi Tarikatı, Nakşi Tarikatı gibi
İslam şeriatının katılığını yumuşatmaktan soz ediliyor, oysa tarikatların da sıkı kuralları bulunduğunu soylemiştik Aradaki ayrımı gostermek icin, sıkı kuralları olan AleviBektaşi Tarikatı'nın tarikata kabul edilenlerden neler istediğini ozetleyelim: Once bir şeyhe bağlanılacak, yalan soylemek, haram yemek, zina etmek, eliyle koymadığını almak, gozuyle gormediğini anlatmak, adam cekiştirmek yok, sozde durulacak, iyilik edilecek, vefalı olunacak, başkalarının ayıpları gorulmeyecek, her sınıftan insan, yoksul zengin, mevkili mevkisiz, eşit tutulacak, dunyaya, dunya malına gonul verilmeyecek, tarikat sırları ne olursa olsun acıklanmayacak Bu kurallara uymayanlarla belli bir sure kimse konuşmaz, yardım etmez Yani duşkunlukcezasına carptırılırlar
Tarikatların Tasavvuf felsefesine uygun duşmeyen yanları yok mudur?
Gene AleviBektaşi Tarikatı'nın bir kuralını ornek verelim: Teberra ve tevella onemli bir kuraldır Teberra Hazreti Ali'ye uymayanlara sevgi gostermemektir Tevella ise bunun tam tersi, Hazreti Ali'ye uyanlara sevgi beslemektir Bu kural Tasavvuf felsefesinin mezheplerin ustune cıkan, insan anlayışına aykırıdır
Birtakım cekişmelerin, yaşam koşullarının getirdiği bu gibi ayrılıklara karşın, tarikatlar genel olarak Tasavvuftan kaynaklanırlar, bu felsefenin cercevesindedirler
Her tarikatta insanlara Tanrı'ya ulaşmanın yollarını gosteren şeyhler vardır Şeyh İnsanı Kamil, Murşidi Kamil'dir Bir tekke kurar, kendine bağlananlara Tanrı'ya giden yolu gosterir, gezici dervişleriyle oğretisini yaymaya calışır
Yaptığımız bu kısa ozetlemeden anlaşılacağı gibi, Tasavvuf yalnızca bir din felsefesi değil, aynı zamanda, bir yaşam bicimi onerisidir
Alıntı