AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Hoş Geldin!

Bize kaydolarak topluluğumuzun diğer üyeleriyle tartışabilir, paylaşabilir ve özel mesaj gönderebilirsiniz.

Şimdi Kaydolun!

Sezaryeni Kim Buldu

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
Sezaryen nedir
Sezaryeni hakkında bilgi


Sezaryen kelimesinin gercek kaynağı ve ilk kez ne zaman ve nerede yapıldıığı konusunda kesin bir bilgi mevcut değildir Sezaryen kelimesinin orta cağda Latince kesmek anlamına gelen caedare'den geldiği ve bu şekilde doğan bebeklerin caesones olarak adlandırıldığı tahmin edilmektedir Bir başka iddia da kelimenin kokeninin milattan once 8 yuzyıla kadar uzandığıdır Bu yıllarda Roma'da gecerlil olan lex regis adı verilen yasanın zamanla lex cesarea olarak değiştiği rivayet edilir Yasa hamile bir kadın olduğunde karnının acılarak bebeğin cıkartılmasını ve bu sayede anne ve bebeğin ayrı ayrı gomulmesini emretmekteydi Konu ile ilgili pekcok spekulasyon yapılmasına rağmen Galen, Hipokrat ve Soranus gibi antik donem hekimleri karın yolu ile doğum konusunda gunumuze herhangi bir bilgi ulaştırmamışlar ve bu tur bir işlem tarif etmemişleridir 1581 yılında Francois Rousset ilk kez sezaryen doğumlar ile ilgili yazılar yazmış ve kendisine ulaşan mektupların ışığında 14 tane sezaryen tanımlamıştırBununla birlikte kendisi ne bir sezaryen gercekleştirmiş ne de buna tanıklık etmiştir17 yuzyılın ortalarından başlayarak doğum hekimleri tarafından abdominal doğumlar daha sık bildirilmeye başlanmıştır O donemlerde hekimlerin abdominal doğum yaptırmalarının karşısındaki en buyuk engel anestezi ve enfeksiyonlardı 1846'da dietil eter adı verilen anestezik maddenin kullanıma girmesi donum noktalarından biri olarak kabul edilebilir Kralice Viktorya'nın 1853 ve 1857'de iki cocuğunu bu şekilde dunyaya getirdiği bilinmektedir Anestezi alanındaki bu devrime rağmen enfeksiyon kontrolunun sağlanamaması ve işlem sonrası anne olum oranlarının cok yuskek seyretmesi sezaryenin sadece cok ozel durumlarda yapılması gereken bir ameliyat konumundan kurtulmasına engel olmuştur Sezaryenin kısıtlayıcı faktorlerinden biri de cerrahi teknik yetersizliklerdi İlk başlarda cerrahlar kestikleri rahimi tekrar dikmekten cekindikleri icin fazla miktarda kanama olmakta ve bu kan kaybı nedeniyle anne olumleri sıkca gorulmekteydi Hatta bazı cerrahlar sezaryen sonrasında kanama ve enfeksiyonu kontrol altına alabilmek icin rahimin tumuyle alınmasını onermekteydiler 1882 yılında Max Sanger sezaryende kesilen rahimin gumuş ya da ipek ipliklerle dikilmesinin başarılı olabileceğini ileri surdu ve kendisinin 17 hastasından 8'inin bu şekilde hayatta kaldığını bildirdi Rahim duvarlarının dikilmesi ile kanamaya bağlı olumler azaltılmasına rağmen karın zarı iltihabının onune gecmekte cok buyuk guclukler vardı 1907'de karın zarını acmadan sezaryen yapılabileceği fikri ileri atıldı Bu yaklaşım karın zarı iltihabı riskini daha azaltmaktaydı 1912 yılında Konig rahimi diklemesine kestiği klasik insizyonunu tanımladı Bu sayede uterusun alt kısımları karın zarı ile ortulebiliyordu 1926'de Kerr uterusun alt kısmından enlemesine kesilmesinin daha az risk taşıdığını ileri surdu Gunumuzde yapılan hemen hemen tum sezaryen amaliyatlarında Kerr'in 1926 yılında tanımladığı ve kendi adı ile anılan kesi kullanılmaktadır 1928'de Alexander Fleming'in penisilini keşfetmesi ile enfeksiyonlar ile mucadelede de onemli aşamalar kaydedildi ve sezaryen operasyonları daha guvenli hale geldi Zaman icerisinde hem cerrahi hem de anestezi tekniklerindeki değişimler, ilac sektorundeki buluşlar ve dikiş malzemeleri gibi pekcok faktorun etkisi ile sezaryen gunumuzde son derece guvenli ve kolay bir ameliyat haline gelmiştir
 
Geri
Üst