Rönesansın Felsefeye ve Sanata Getirdiği Yenilikler Nedir?

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
Rönesansın Felsefeye ve Sanata Getirdiği Yenilikler Nedir?

Rönesans felsefesi, 14. yüzyıl sonlarından başlayıp 16. yüzyıl ortalarına kadar geçen dönemde, özellikle de 15. yüzyılda ortaya çıkan çok yönlü felsefi gelişmeleri adlandırır. Rönesans felsefesi, genel olarak felsefe tarihinde bir geçiş dönemi felsefesi olarak kabul edilir. Bilimde ve düşünce alanında yeni gelişmeler meydana gelmeye başlamış, ortaya çıkan yeni perspektifler ve bilgiler rönesans felsefesini, ortaçağ düşüncesiyle yeni çağ düşüncesi arasında köprü rolünü oynamaya yöneltmiştir.

Tanım ve genel çerçeve

Rönesans anlam olarak yeniden doğuş anlamına gelmektedir. Avrupa'da gerçekleşmiş olan bir olaydır, ancak özellikle Batı Roma'nın sürdürücüsü olan Latin bölümünün, bu gelişmeleri sağladığı söylenebilir, yoksa Doğu Roma'nın rönesansın gelişiminde doğrudan bir etkisi ya da rolü olmamıştır. Batı kültürü ve Batı felsefesi bu dönemde bir anlamda yeniden doğmuştur.
İlkçağda ve ortaçağdaki düşüncelerin bir tekrar incelenmesi ya da tekrar değerlendirilmesi değil, çok daha kapsamlı bir anlamda o zamana kadar tartışılagelen konuların tamamen yeni bir biçimde ortaya konulmaları, önceki çağlardan çok farklı bir insan tipinin ortaya çıkması ve düşünceler geliştirmesi sözkonusudur. Rönesans felsefesi aynı zamanda bir geçiş dönemi felsefesi olduğu için önceki çağlar ile daha sonra iyice belirginleşecek olan yeniçağ düşüncesi arasında bir köprü işlevi de görmüştür; böylece önceki tartışmalar yeni formlar ve içeriklerle yeni gelişmelere aktarılmıştır. Rönesans coşkulu, parçalı ve yaratıcı yeniliklerle dolu bir dönemdir.


Tarihsel olarak rönesansın başlangıcını kesin bir şekilde belirlemek güçtür; bu noktada bir çok saptamalar vardır. Genel olarak bunun için 1517'deki reformasyon'nun başlamasına işaret edilmektedir. Rönesansa etki eden gelişmelerin 14. yüzyılın sonlarından itibaren görmek mümkündür. Bu dönem kilisenin gücünü hem ekonomik hem de düşünsel anlamda kaybetmeye başladığı bir dönemdir. Ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeler belirli bir şekilde felsefi gelişmeleri etkilemiş ve bu dönemde yeni sıçramalar göstermiştir.


Dinsel otoritenin zayıflamasına paralel olarak rönesansta felsefe, kendini bağımsızlaştırmaya başlamıştır; bunu da deneyi ve aklı öne çıkararak yapmaya çalışmıştır. Böylece ortaçağdaki kapalı düşünce biçimi açılmaya ve parçalı bir görünümle çoğullaşmaya başlamıştır. Felsefe din adamlarının etkisinden çıkıp farklı konumlara sahip yazarlar ve düşünürlerin ilgi alanında yer almaya başlamıştır. Kurulan üniversiteler bu bakımdan önemli bir rol oynamıştır. Rönesans felsefesi buna bağlı olarak farklı düşüncelerin, felsefe sorularını farklı yollardan değerlendiren felsefe eğilimlerinin varolmasını sağlamıştır. Bu yönelimlerin ortak bir paydası varsa, o da skolastik felsefeye karşı koymak olarak belirtilebilinir.


Skolastik felsefe inanç ile bilgi ya da din ile felsefe arasındaki ilişkinin belirlenmesi konularında açık olmayan bir yol izlemiş, ve bunları birbirlerine indirgemeye yönelmiştir. Orta Çağın sonlarına doğru bu yaklaşım iyice cözülmeye başlamış ve din-felsefe ilişkisi birbirinden uzaklaşmaya yönelmiştir. Felsefe giderek bağımsızlaşacak ve rönesansta kendi başına bir güç kazanacaktır. Özellikle bu kopuşta nominalizmin etkisini belirtmek gerekir. Doğrunun çift nitelikliliği, bilgi bakımından doğru olmayan bir şeyin inanç bakımından doğru olabileceği düşüncesi bu dönemde temelendirilmiştir. Böylece inanç ile bilginin sınırları kesin olarak birbirinden ayrıştırılmış olunmaktadır. Skolastiğin son dönemleri bu anlamda rönesans felsefesinin oluşmasının ipuçlarını verir.


Bu özerkleşme süreçlerinin bir parçası olarak birey öne çıkmış, felesefe de insan düşüncesinde sorun olan her şeyin irdelendiği bir disiplin olarak yeniden ele alınmaya başlanmıştır. Parçalı, renkli, monolitik olmayan rönesans düşüncesi böylece ortaya çıkmıştır.
Reformasyon

Rönesans felsefesi, felsefe dünyasındaki gelişmelerin yanı sıra yeni bir din, devlet, hukuk ve toplum düşüncesi de getirmiştir. Bu yeni gelişmeler özellile din alanında olmak üzere bir reformasyon hareketi olarak meydana gelmiştir. Reformasyon bir din hareketi olarak doğmuştur, Martin Luther'in başlattığı süreç Protestanlığı yaratcak ve 30 yıl savaşları olarak bilinen olayları meydana getirecektir. Reformasyon da özellikle Alman mistisizminin belirleyici bir rolü de vardır. Reformasyon, bu anlamda ortaçağda katolik klilisesine karşı gelişen tepkinin bir sonucudur, kaynağı mistisizm olan bir hareketle yükselmiş ancak buna bağlı kalmayarak giderek mistisizmden uzaklaşmış, yeni bir din görüşü altında sistemleştilmiş ve kurumlaşmıştır. Reformasyon bu anlamda daha geniş sonuçlar doğuracak olan din de yenilenme hareketidir.
Hümanizm



Hümanizm, rönesans felsefesinin gündeme getiridiği en önemli sorunun insan sorunu olmasına bağlı olarak gündeme giren bir yönelimdir. İnsanı temel alan ve onun ne olduğunu, bu dünyadaki yerinin ve anlamının ne olduğunu gündeme getiren eğilim bu anlamda hümanizmdir. Bir başka anlamda da hümanizm, antikçağ felsefesinin kaynaklarına ve anlaşılmasına yöneliş ve onların yeniden bir değerlendirilmesi girişimi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak hümanizm esas ve yaygın anlamda, yeni meydana gelen modern insanın yeni dünya görüşü ve yaşam anlayışı olarak anlam kazanmıştır. Rönesans özellikle İtalya'da meydana gelen güçlü bir akım olmuştur; aynı şekilde hümanizm de ilk olarak ortaya çıkar. Hümanizm bu anlamda bir gerçek insanFrancesca Petrarca hümanist düşüncenin ilk atalarındandır. Bireyselliği ve hümanizmi ile en önemli isimlerden biri ise Michel de Montaigne'dir. Ayrıca hümanist düşüncenin ünlü ve kurucu isimlerinden biri olarak Erasmus'u da anmak gerekir. arayışıdır ya da insanı gerçek olarak temellendirme arayışı. Bireysellik bu akımda önemli bir öğedir. Şair
Restorasyon dönemi felsefi akımlar

Platonizm

Aristotalizm

Atomizm

Kuşkuculuk

Rönesans düşünürleri

Erasmus

Nikolas Kopernikus

Thomas More

Francis Bacon

Machiavelli




Rönesans Sanatı


15. ve 16. yüzyıllar arasında Avrupa’da bilim, sanat ve kültür alanında “yeniden doğuş” olarak tanımlanan Rönesans’ın damgasını vurduğu bir dönem oldu. Ortaçağ sanat dünyası içinde tohumları atılan ve çeşitli etkenlerle büyüyen Rönesans sanatı birden ortaya çıkmamıştır. Bu oluşuma toplumsal yapı içinde gelişen olay ve düşüncelerin etkisi olmuştur.



Bu dönemde özellikle İtalya’da hemen hemen her kent kendi sanat anlayışını ve üslubunu geliştirdi, kendi sanatçılarını yetiştirdi. Önce İtalya’da, Floransa kentinde filizlenen Rönesans, zamanla öteki kentlerde ve ülkelerde de etkisini gösterdi.


Ortaçağ içinde Avrupa’da kilise ile aynı görüşte olmayan insanların olduğu saptanmaktadır. Toplumda farklı din görüşüne sahip insanların olması dinin insan aklı terazisinde ölçülüp değerlendirildiğini gösterir. Ayrıca bu fark gittikçe büyüyerek insanın kendi eleştirisine önem vermesiyle sonuçlanmıştır, insanın kendi eleştirisine önem vermesiyle Rönesans

Rönesans döneminde mimaride “Ufku sistemli bazikal Gotik yapı, merkezli yapıya dönüştürülüyordu.” Ortaçağın dikey Gotik biçimi yerine yatay biçimi, sonsuzluk yerine ölçü, çok parçalılık yerine sakin, dünyevi yapı tarzı ortaya çıkıyordu.





Roma St.Pietro Kilisesi Rönesans merkezi yapıya ait bir örnektir.

Floransa’yı yeni düşüncelerin ve gelişmelerin merkezi yapan mimar Filippo Brunelleschi ve heykelci Donetello’ydu. Masaccio’nun yapıtlarıyla bu yeni gelişmeler kısa sürede resme de yansıdı. Rönesans’ın resim sanatına en büyük katkılarından biri perspektif kurallarının saptanması ve bu sayede resimlerde derinlik duygusunun verilebilmesiydi.

Resimlerde matematikçilerden öğrendiği perspektif kurallarını uygulayan Masaccio, aynı zamanda ışıkla ilgili çalışmalar yaptı. Tabloların da, ışık en yakın pencereden geliyor ve üzerine vurduğu tüm figürleri sarıyormuşçasına, doğal ve ferah bir atmosfer yaratmayı başardı. Anatomi biliminden yararlanarak insan vücudunu gerçekçi bir biçimde çizdi.
 
Geri
Üst