SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
Proteinler, amino asitlerin zincir halinde birbirlerine bağlanması sonucu oluşan büyük organik bileşiklerdir Proteinler, açlık anında en son tüketilirler Kimyasal sindirimleri midedebaşlar
Proteinler, amino asitlerin yapıtaşlarından oluşan polimerlerdir Her proteinin kendisine has özelliklerinin olmasını sağlayan özel amino asit dizilimleri vardır Proteinlerin işlevlerinin çoğu, kendisini oluşturan amino asitlerin özelliklerinin tayin edilmesiyle anlaşılabilir İnsandan virüse proteinlerin oluşumunda en çok kullanılan 20 çeşit amino asit vardır
Bu zincirde bir amino asitin karboksil grubunun bir diğerinin amino grubuna bağlanmasıyla oluşan bağ peptit bağı olarak adlandırılır Her proteindeki amino asit dizisinin sırası birgen tarafından tanımlanır ve genetik kod ile kodlanmıştır Genetik kod 22 standartamino asit tanımlasa da proteinlerdeki amino asitler çevrim sonrası değişimle kimyasal olarak değişikliğe uğrar Bu değişimler ya proteinin işlev görmeye başlamasından önce gerçekleşir ya da kontrol mekanizmalarının parçası olarak, proteinin işlevini değiştirmek için olur Proteinler belli işlevleri yerine getirmek için beraberce de çalışabilirler ve bazıları bir araya gelip kararlı kompleksler oluşturabilir
Polisakkaritler, nükleik asitler ve yağlar gibi biyolojik makromoleküllere benzer şekilde, proteinler de canlı organizmaların temel bileşenlerindendir ve hücrelerin içindeki her süreçte yer alırlar Çoğu protein, biyokimyasal tepkimelerde katalizör işlevi olan enzimlerdir ve metabolizma için yaşamsal bir role sahiptir Başka proteinlerin ise yapısal veya mekanik işlevleri vardır: örneğin hücre iskeletindeki proteinler, hücrenin şeklini koruması için bir iskele görevi yaparlar Proteinler hücre haberleşmesi, bağışıklık yanıtı, hücre tutunması vehücre bölünme döngüsünde yer alır
Protein, beslenmemizin önemli bir parçasıdır Hayvanlar her amino asiti sentezleyemediklerinden, temel (esansiyel) aminoasitleri gıda yoluyla almak zorundadırlar Sindirimdehayvanlar yedikleri proteini serbest amino asitlere parçalayıp bunlarla yeni proteinler sentezler
Proteinsözcüğünün kaynağı, Yunanca'nın birincil öneme sahipanlamını taşıyan πρώτα (prota) sözcüğüdür Bu isim, proteinleri 1838'de ilk tanımlayan Jöns Jakob Berzeliustarafından verilmiştir 1926'da James B Sumner'in üreaz enziminin bir protein olduğunu göstermesine kadar, proteinlerin canlılar için ne derece önemli olduğu tam anlaşılmamıştır Yapısı çözülen ilk proteinler arasında insülin ve miyoglobin bulunur ki, insülin için Sir Frederick Sanger 1958'de, miyoglobin için de Max Perutz ve Sir John Cowdery Kendrew 1962'de Nobel Kimya Ödülü kazanmıştır Her iki protein de kırınım analizi ile üç boyutlu yapıları çözümlenen ilk proteinlerdendir
Proteinler genlerde kodlanmış bilgiye dayanarak amino asitlerden inşa olurlar Her proteinin, kendisini kodlayan gendeki nükleotit dizisi tarafından belirlenen, kendine has bir amino asit dizini vardır Genetik kod, kodon olarak adlandırılan üç nükleotitlik dizinlerden oluşan bir kümedir, her üç nükleotitli kombinasyon bir amino asite karşılık gelir, örneğin ATG metionine kaşılık gelir DNA dört nükleotitten oluştuğu için tüm kodonların sayısı 64'tür, dolayısıyla genetik kod bir miktar tekrar içerir ve bazı amino asitler birden fazla kodon tarafından belirlenir DNA'da kodlanmış genler önce RNA polimeraz gibi bir protein tarafından transkripsiyon yoluyla bir ön mesajcı RNA (premRNA) molekülünün sentezlenmesi şeklinde okunurlar Çoğu canlı sonra bu premRNA'yı çeşitli transkripsiyon sonrası değişim biçimleriyle (posttranscriptional modification) işlemden geçirip olgun mRNA oluştururlar, bu da protein sentezi için ribozom tarafından bir şablon olarak kullanılır Prokaryotlarda mRNA üretildikten hemen sonra kullanılabilir veya bir ribozom tarafından bağlanılır Buna karşın ökaryotlar mRNA'yı hücre çekirdeğinde imal ettikten sonra onu çekirdek zarından sitoplazmaya aktarırlar, protein sentezi orada yer alır Prokaryotlarda protein sentezi ökaryotlardan dah hızlıdır ve saniyede 20 amino asiti bulabilir
Bir proteinin bir mRNA şablonundan sentezlenmesine translasyon denir Ribozoma yüklenen mRNA dizinindeki her kodon, üçer nükleititlik birimler yani kodonlar olarak okunur Bu işlemde o kodona karşılık gelen amino asiti taşıyan bir taşıyıcı RNA molekülünde bulunan antikodon ile mRNA'daki kodon baz eşleşmesi yoluyla eşleştirilir Aminoasil tRNA sentetaz adı verilen enzim tRNA moleküllerine doğru amino asidi yükler Bu sentez sırasında Uzamakta olan polipeptide doğan zincir (İngilizce nascent chain) denir Proteinler hep Nterminus'tan Cterminus'a doğru uzarlar
Sentezlenen bir proteinin büyüklüğü dalton birimi (atom kütlesi ile eş anlamlıdır) veya ondan türemiş kilodalton (kDa) ile ifade edilen moleküler kütlesiyle ölçülebilir Büyüklüğünü belirtmenin bir diğer yolu onu oluşturan amino asitlerin sayısıyladır Maya proteinleri ortalama 466 amino asit uzunluğunda ve 53 kDA ağırlığındadır En büyük proteinler kas sarkomerinde bulunan titinlerdir, bunların moleküler kütlesi neredeyse 3000 kDA ve toplum uzunluğu yaklaşık 27000 amino asittir
Proteinler, amino asitlerin yapıtaşlarından oluşan polimerlerdir Her proteinin kendisine has özelliklerinin olmasını sağlayan özel amino asit dizilimleri vardır Proteinlerin işlevlerinin çoğu, kendisini oluşturan amino asitlerin özelliklerinin tayin edilmesiyle anlaşılabilir İnsandan virüse proteinlerin oluşumunda en çok kullanılan 20 çeşit amino asit vardır
Bu zincirde bir amino asitin karboksil grubunun bir diğerinin amino grubuna bağlanmasıyla oluşan bağ peptit bağı olarak adlandırılır Her proteindeki amino asit dizisinin sırası birgen tarafından tanımlanır ve genetik kod ile kodlanmıştır Genetik kod 22 standartamino asit tanımlasa da proteinlerdeki amino asitler çevrim sonrası değişimle kimyasal olarak değişikliğe uğrar Bu değişimler ya proteinin işlev görmeye başlamasından önce gerçekleşir ya da kontrol mekanizmalarının parçası olarak, proteinin işlevini değiştirmek için olur Proteinler belli işlevleri yerine getirmek için beraberce de çalışabilirler ve bazıları bir araya gelip kararlı kompleksler oluşturabilir
Polisakkaritler, nükleik asitler ve yağlar gibi biyolojik makromoleküllere benzer şekilde, proteinler de canlı organizmaların temel bileşenlerindendir ve hücrelerin içindeki her süreçte yer alırlar Çoğu protein, biyokimyasal tepkimelerde katalizör işlevi olan enzimlerdir ve metabolizma için yaşamsal bir role sahiptir Başka proteinlerin ise yapısal veya mekanik işlevleri vardır: örneğin hücre iskeletindeki proteinler, hücrenin şeklini koruması için bir iskele görevi yaparlar Proteinler hücre haberleşmesi, bağışıklık yanıtı, hücre tutunması vehücre bölünme döngüsünde yer alır
Protein, beslenmemizin önemli bir parçasıdır Hayvanlar her amino asiti sentezleyemediklerinden, temel (esansiyel) aminoasitleri gıda yoluyla almak zorundadırlar Sindirimdehayvanlar yedikleri proteini serbest amino asitlere parçalayıp bunlarla yeni proteinler sentezler
Proteinsözcüğünün kaynağı, Yunanca'nın birincil öneme sahipanlamını taşıyan πρώτα (prota) sözcüğüdür Bu isim, proteinleri 1838'de ilk tanımlayan Jöns Jakob Berzeliustarafından verilmiştir 1926'da James B Sumner'in üreaz enziminin bir protein olduğunu göstermesine kadar, proteinlerin canlılar için ne derece önemli olduğu tam anlaşılmamıştır Yapısı çözülen ilk proteinler arasında insülin ve miyoglobin bulunur ki, insülin için Sir Frederick Sanger 1958'de, miyoglobin için de Max Perutz ve Sir John Cowdery Kendrew 1962'de Nobel Kimya Ödülü kazanmıştır Her iki protein de kırınım analizi ile üç boyutlu yapıları çözümlenen ilk proteinlerdendir
Proteinler genlerde kodlanmış bilgiye dayanarak amino asitlerden inşa olurlar Her proteinin, kendisini kodlayan gendeki nükleotit dizisi tarafından belirlenen, kendine has bir amino asit dizini vardır Genetik kod, kodon olarak adlandırılan üç nükleotitlik dizinlerden oluşan bir kümedir, her üç nükleotitli kombinasyon bir amino asite karşılık gelir, örneğin ATG metionine kaşılık gelir DNA dört nükleotitten oluştuğu için tüm kodonların sayısı 64'tür, dolayısıyla genetik kod bir miktar tekrar içerir ve bazı amino asitler birden fazla kodon tarafından belirlenir DNA'da kodlanmış genler önce RNA polimeraz gibi bir protein tarafından transkripsiyon yoluyla bir ön mesajcı RNA (premRNA) molekülünün sentezlenmesi şeklinde okunurlar Çoğu canlı sonra bu premRNA'yı çeşitli transkripsiyon sonrası değişim biçimleriyle (posttranscriptional modification) işlemden geçirip olgun mRNA oluştururlar, bu da protein sentezi için ribozom tarafından bir şablon olarak kullanılır Prokaryotlarda mRNA üretildikten hemen sonra kullanılabilir veya bir ribozom tarafından bağlanılır Buna karşın ökaryotlar mRNA'yı hücre çekirdeğinde imal ettikten sonra onu çekirdek zarından sitoplazmaya aktarırlar, protein sentezi orada yer alır Prokaryotlarda protein sentezi ökaryotlardan dah hızlıdır ve saniyede 20 amino asiti bulabilir
Bir proteinin bir mRNA şablonundan sentezlenmesine translasyon denir Ribozoma yüklenen mRNA dizinindeki her kodon, üçer nükleititlik birimler yani kodonlar olarak okunur Bu işlemde o kodona karşılık gelen amino asiti taşıyan bir taşıyıcı RNA molekülünde bulunan antikodon ile mRNA'daki kodon baz eşleşmesi yoluyla eşleştirilir Aminoasil tRNA sentetaz adı verilen enzim tRNA moleküllerine doğru amino asidi yükler Bu sentez sırasında Uzamakta olan polipeptide doğan zincir (İngilizce nascent chain) denir Proteinler hep Nterminus'tan Cterminus'a doğru uzarlar
Sentezlenen bir proteinin büyüklüğü dalton birimi (atom kütlesi ile eş anlamlıdır) veya ondan türemiş kilodalton (kDa) ile ifade edilen moleküler kütlesiyle ölçülebilir Büyüklüğünü belirtmenin bir diğer yolu onu oluşturan amino asitlerin sayısıyladır Maya proteinleri ortalama 466 amino asit uzunluğunda ve 53 kDA ağırlığındadır En büyük proteinler kas sarkomerinde bulunan titinlerdir, bunların moleküler kütlesi neredeyse 3000 kDA ve toplum uzunluğu yaklaşık 27000 amino asittir