SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
Osmanlılarda Vakıf Sistemi
Osmanlı Devleti ’nde toplumun bazı ihtiyaclarının karşılanması zenginlerin kurdukları vakıflara bırakılmıştı Kişilerin sahip oldukları mallarının tamamını veya bir kısmını halkın yararına sunmasına vakıf denir
Tarihin seyri icinde vakıflar sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, sanat, mimari, ulaşım ve bayındırlık alanında onemli rol oynamıştır Osmanlı Devleti ’nde başta padişahlar olmak uzere hanedan uyeleri, yuksek dereceli devlet gorevlileri ceşitli vesilelerle vakıflar kurmuşlardır Boylece devlet bircok hizmeti para harcamadan yerine getirebilmiştir
Vakıflar yoluyla:
Fethedilen topraklarda Turklere yerleşme imkanı sağlanmıştır
Anadolu ve Rumeli ’deki şehir, kasaba ve koylerin buyumesi ve bayındır hale getirilmesinde buyuk rol oynamıştır Kurulan imaret, medrese, cami, mescit vb yapılarla belde ve semtlerin oluşması sağlanmıştır
Devletin egemen olduğu bolgelerde ulaşım, haberleşme ve taşımacılık alanlarında canlı bir hayatın oluşması icin yol yapımında vakıflar calışmalar yapmıştır Ayrıca yollar kervansaraylar ve hanlarla desteklenmiştir
Vakıflar, butun eğitim ve sağlık kurumlarının finansmanı icin en onemli kaynak olmuştur
Taşınmaz malların vakfedilmesiyle bir yandan tesis edilen kurumların gelirleri karşılanmış bir yandan da bu nakit fonları donemlerinin kredi kaynağı olarak kullanılmıştır Vakıflar, devletin askeri yukunu de hafifletmiştir
Vakıflar ticaret hayatının gelişmesi, Kolaylaşması, ortak giderlerin karşılanmasında ve sosyal yardımlaşmada etkili olmuştur
Yonetim ve adalet teşkilatındaki bozulmalara paralel olarak vakıflar da etkinliklerini kaybetmeye başlamıştır II Mahmut tarafından 1836′da Evkaf Nezareti kurularak butun vakıflar bu bakanlığa bağlanmıştır
Osmanlı Devleti'nde Vakıf Sistemi
Osmanlı'da devlet, vatandaşın canını, malını korumak, asayişi sağlamak, sınırları muhafaza etmek, devlet duzenini ne bahasına olursa olsun her şeyden ustun tutmak, bu duzeni ilgilendiren her turlu yuksek menfaati sağlamakla mukelleftir
Bayındırlık eseri yaptırmakla, vatandaşı okutmakla, onun ibadetine yarayan yapılar inşa etmekle ve bu gibi şeylerle mukellef değildi Yalnız askerin uzerinden gectiği yollar, kopruler, barındığı kaleler ve kışlalar, silahlandığı fabrikalar ve emsali şeyler vardı
Peki, bu kadar cami, mektep, ceşme, imaret, hastane ve benzerlerini kim yaptırdı? Hemen hic birini devlet değil! Şahıslar yaptırdı Asırlarca ayakta durmalarını kim sağladı ve bugun ayakta durmalarını kim sağlıyor? Gene şahıslar!
Ya şahıslar yaptırmazsa? Boyle bir şey olmamıştır ve şahsın yaptırdığı cami, okul ve benzerleri, klasik Osmanlı duzeninde kafi gelmiştir
Yaptıranların başında padişahların gelmesinden tabii bir şey yoktur ve bu husus hic yadırganmaz Zira devletin en zengin adamı daima padişahtır (Son iki padişah, V ve VI Mehmed haric)
Vakıf bir cami, mescid, medrese yaptırmak, kuru bina ortaya koyup, buyurun ibadet edin, okuyun demek değildi Muazzam bir işti Yapılan binanın asırlarca yaşaması icin tedbir almak demektir Buyuk camilerde ve medreselerde, imaret ve hastanelerde, yuzlerce gorevli ve muhtacı asırlar boyu durumlarına uygun şekilde beslemek demekti Bunun icin, gelir getirici, bol gelir getirici mallar vakfedilir: Ciftlikler, hanlar, hamamlar, evler ve akla gelen her şey
Akıl Almaz Vakıflar
II Bayezid devri (14811512) muelliflerinden Cantacasin, klasik eserlerinde o devir icin şoyle der ( s 2078) : Kucuğu ve buyuğu ile Turk ileri gelenleri (seigneurs Turcaz), cami ve hastane yaptırmaktan başka bir şey duşunmezler Onları zengin vakıflarla techiz ederler Yolcuların konaklaması icin kervansaraylar inşa ettirirler Yollar, kopruler, imaretler yaptırırlar Turk buyukleri, bizim senyorlerimizden cok daha hayır sahibidirler, son derece misafir severler Turk, hristiyan ve yahudileri memnuniyetle misafir ederler Onlara yiyecek, icecek ve et verirler Bir Turk, karşısında yemek yemeyen bir adamla Hristiyan ve Yahudi bile olsa yemeğini paylaşmamayı cok ayıp sayar
D'Ohsson'a gore bu derece hayırseverliğin menşei İslam dinidir Şoyle der (VI, 302) : Kur'an, Turkleri, dunyanın butun milletlerinin en hayır ve en insan severi haline getirmiştir
Vakıf Tam Olarak Neydi Ve Nasıl İşliyordu?
Her vakfın uc ana unsuru vardırBagıs, bu bagısın urettıgı duzenlı ve devmlı uzun surelı gelır ve son olarak bellı bır amac ,ki bu saglıktan egıtıme ve beledıye hızmetlerıne ,yukarıda adı gecen alanların herhangı bırınde olabılırDolayısıyla her vakıf ,bır bıreyın kamusal bır amaca yonelık gonullu zengınlık transferını ıcermektedırtarıhte zengın bır bırey yakın cevresınde zorunlu bır ıhtıyac gordugu zaman ,bu sorunla ugrasmak uzere bır vakıf kurmus ve bu da ademı merkezı bır karar verme bıcımıne ımkan vermıstırBu tur kararlar ,gercek sorunlara daha yakın bıreyler tarafından verılıyor ve yerel kadıdan alınan basıt bır onayla derhal uygulamaya gecebılıyorduVakıfların ademı merkezı karar verme yetısı vakıfların yerel sorunları burokratık merkezı otorıteye kıyasla cok daha hızlı bır sekılde ıyılestırebılmesını saglamıstır
Ancak karar vermedekı bu esneklıgın ,kurucu tarafından konulan kosulların İslam hukuku tarafından mutlak ve degıstırılmesı cok zor gorulmesı nedenıyle altı oyulmus olabılırKurucular ,onlar oldukten sonrada yerınde kalacak kurallar belırleyebılıyorlar ve sonrakı yuzyıllarda bambaska sorunlarla kasılasan mutevellıler ıse kurucula tarafından belirlenen bu kuralları degıstırmek konusunda hıcbırsey yapamıyorlardı
Zengin Osmanlılar ,vakıfları esas olarak dini bir motivasyonla kuruyorlardıBu motivasyon buyuk olasılıkla Hz Muhammed ’in bir hadisine dayanmaktadırBuna gore ,bır musluman hayatta uc şeyi basarırsa oldukten sonra dahi sevap kazanır: insanlara yararlı bilgi ,arkasından dua eden dini butun cocuklar ve yuregınde hayırseverlıkVakıfların bu uc kosulu da bırlestırdıgı ıddıa edılmıstırDolayısıyla ,vakıfkurmak ahırette kurtulus elde etmenın bır aracı olarak gorulmus ve Muslumanları sasırtıcı sayıda sosyal ıhtıyaca cevap vermek uzere bırbırınden olabıdıgınce farklı vakıflar kurmaya ıtmıstır
Vakıf kurmak icin bir diğer gerekce , mulkiyet haklarının korunmasıydıKlasık donem boyunca ,Osmanlı elitleri tam anlamıyla mulkiyet hakkına sahip olmamıs ve musadere tehlikesi ile karsı karsıya kalmıstırDevlet musaderesi ancak 1830larda Tanzimat reformları ile sona ermiştirO zamana dek ,yonetici elitin bir uyesi mulkunu ancak vakfa donuşturerek ,yani Allah ’ın mulkiyetine gecirerek koruyabilirdiBir mulkun Allah ’ın mulkune donusturulebilmesi icin ,olmazsa olmaz şart ise ozel mulk statusunde olmasıydıSon olarak sosyal prestij kazanmakta bir diğer motivasyondu
Vakıflar ,birkac farlı şekilde sınıflandırılabilirBunların biri bağışın tipine goredir;yani vakfın malvarlığının gayrimenkul veya menkul olmasıdırİlki oldukca basittir ve kira getiren bir mulkun bağışlanması icerirVakfolunan mulkten elde edilen yıllık kira geliri gayrimenkul vakfının belirlenen amacını finanse ederOnemli miktarda yıllık gelir getiren boylesi bir malvarlığına sahip bir vakıf ,yuzyıllar boyu işlevini surdurebilir
Sadece nakit sermaye ile de vakıf kurmak mumkundurBu tur vakıflar para vakıfları adıyla adlandırılıyorlardı ve Anadolu ile Rumeli gibi Turklerin yoğun oldukları Osmanlı bolgelerinde cok populerlerdiBu durumda bağışlanan nakit yatırıma donuşturuluyor ve elde edilen gelir vakfın belirlenen amaclarına akıtılıyorduYıllık gelirin bir kısmı ,enflasyona karşı koruma amacıyla ,esas sermayeye ekleniyorduBursa ’daki para vakıflarının yaklaşık %20 sinin bir yuzyıldan fazla hayatta kaldığı gozlemlenmiştir Para vakıflarının gayrimenkul vakıflarına gore goreceli dayanıklılığını incelemek ilginc olurdu,ancak boyle bir araştırma henuz yapılmamıştır
Bir diğer kategorilendirme yonetime goredir; yani, yonetim işlevinin asıl kurucu ve onun vasileri tarafından mı , yoksa devlet tarafından mı yurutulduğune goredirikincisi ile,kurucu ve vekillerin artık hayatta olmadığı ve vakfın devlet tarafından ele alınıp ,idare edildiği vakıflar kastedilmektedirCumhuriyet Turkiyesi ’nde hayatta kalan vakıfların coğu ikinci turdedirBunlar arasında gayrimuslim vakıfları başka bir kategori oluşturur1974 yılında bu vakıfların mulkleinin coğuna Vakıflar Genel Mudurluğu taraından el konlmuş,ancak bu , vakıflar ve VGM arasında hala suregiden hukuki bir surece yol acmıştır
ANAKİT VAKIFLARI
Bu kategoriler arasında herhalde en onemlisi para vakıflarıdırpara vakıflarının kurulması ve yaygınlaşması ,Osmanlı İmparatorluğu ’nda tam olarak sorunsuz olmamıştırBu vakıflara karşı birkac sebepten dolayı guclu bir muhalefet oluşturmuşturtartışmanın bir yuzyıldan fazla surduğunu ve en sonunda Şeyhulislam Ebussuud Efendi tarafından verilen bir fetva ile izin verilen ve farklı Osmanlı sultanları tarafından onaylanan para vakıflarının ,muhalefete rağmen yaygınlaştığını soylemekle yetinelimPara vakıflarının Osmanlı İmparatorluğu ’nda hayatta kalması İslam dunyasının diğer yerlerinde de benimsenip yaygınlaşmalarına da yol actıHindistan Muslumanlarının onderliğinde ,bugun once Hindistan ve Pakistan ,ayrıca İran,Mısır ve Lubnan gibi pek cok başka İslam ulkesinde de yasal kabul edildilerUzak Doğu ’daki Malezya ’da bile,nakit fonlar ve banka hesaplarıyla vakıf kurmak mumkundur
Bir para vakfının işleyişi şoyledir: maddi acıdan iyi durumda bir kişi belli bir amac icin nakit vakfedince ve bunu yerel kadıya kaydettirince vakıf kurulmuş olurVakfedilen nakit daha sonra ipotek olarak evlerini gosteren kimi kişilere kredi olarak borc verilirBu borclulardan herhangi birine bakarsak ,borclunun evinin mulkiyetinin gecici olarak para vakfına devredildiğini goruyoruzBorclu borcunu geri odediğinde ,mulkiyet ona geri donerdi
Osmanlı para vakıflarının bir diğer başarısızlığı yatırım portfoyleriyle ilgilidirKurucularının risk almayışlarının yuzunden ,bu vakıfların sadece kaya sağlamlığında bir ipotek ile tuketim sermayesi sağladıkları iddia edilmiştir
İster tuketim ister girişimci kredisi şeklinde kullanılsın ,bu tur yatırımlardan elde edilen getiriler vakfın asıl amacı icin harcanmaktaydı1585 te Bursa para vakıflarının toplam harcamalarının %40 ı eğitime ayrılmışken ,bu yuzdenin uc yuzyıl sonra 1823te %7 ye duştuğu gosterilmiştirFonlar yoksulları desteklemeye yonlendirilmiştirGercektende 1667de Bursa daki toplam vakıf harcamalarının ancak cok cuzi bir kısmı yoksullara aş olarak ayrılmışken ,bu oran 1823de %20 ye cıkmıştırbu karşılaştırmalar kendi başlarına ilginc olmakla beraber ,bunun sadece Bursa ’daki sosyal değerler acısından bir değişimi yansıttığının bilincinde olmalıyızDaha genel sonuclara varmadan once ,boyle uzun donemli dinamik incelemelerin başka Osmanlı şehirleri icinde yapılması gerekmektedir
BGAYRİMENKUL – EMLAK VAKIFLARI
Emlak vakıfları daha basit işlemekteydiSermayelerinin ya dukkanlar ,hamamlar yada baksa tur kira oluşturan emlak olduğu şehir merkezlerinde ,yada ekilebilir arazi şeklinde olduğu kırsal alanlarda vakfedilirdiikinci durumda,soz konusu arazi ortakcılık ile işletilirdi
Sık sık cıkan yangınlar ve yıkıcı depremler şehir merkezlerindeki emlak vakıfları icin onemli bir tehlike oluşturuyorduBoyle bir durumda vakıf işlemez duruma geliyordubulunan cozume İCATEYN deniyorduİCATEYN cift kira demektibu sistemde bir felaket durumunda ,kiracı muaccele adı verilen ve binayı tamir etmeye yetecek buyuklukte toplu bir para oduyor ve aynı zamanda vakfa duzenli olarak yıllık kirasını odemeyede devam ediyordu
Kırsal vakıflara gelince ,bunların karşılaştıkları en onemli sorun meşruiyete dairdiHerhangi bir vakfın olmazsa olmaz şartı,esas sermayesinin ozel mulk statusunde olmasıdırEkilebilir toprakların %90 ının devlet kontrolunde olduğu Osmanlı İmparatorluğunda bu doğal olarak aşılması zor bir sorun oluşturuyordu Cunku ; devlet mulkiyetinde olan topraklar ,ozel kişiler tarafından vakfedilemez
Vakıfların 19yuzyılda karşı karsıya kaldıkları saldırı ,oncekilerden farklıdırCunku vakıflar aslen devlet tarafından tahammul gosterilen ve merkezileşme –ademi merkezileştirme dalgalarına kapılan rakip ara gruplar arasındayken ,19yuzyılda diğer grup ve kurumlarla beraber ,tamamıyla merkezi devletin iradesi altına alındılarBu yuzden 19yy merkezileşmesini başka bir ademi merkeziyetcilik izlemediBu olay sadece Osmanlı İmparatorluğunda değil 16yy dan beri Avrupa devletlerinde de boyleydi
Bu donemde batılı somurgeciler ,kontrol ettikleri ulkelerde arazi sahibi olmak istiyorlardıVakıf toprakları satılıp alınamadığı icin,kurum,somurgeci hırslar onundeki en buyuk engel olarak ortaya cıktıOsmanlı iki yonden baskı altındaydı:bir yandan devletler arası rekabet ve onun hep artan finansal talepleri tarafından ezildiğinden ,gelire muhtactı ve diğer yandan Batı,Fransız devrimi oncesinde ve sonrasında gelişmiş olan kendi değerlerinı kabul ettirmek icin yılmaz bir baskı uygulamaktaydı Osmanlı sultanları,bu baskıya dayanamamış ve merkezileşme politikasını benimsemişlerdir
2Abdulhamid tarafından İslam dini kuruluşların merkezi kontrolune verilen onem ,bu kurumlara harcanan miktarda acıkca yansımaktadırBu miktar toplam harcamaların %5896 sını oluştururken ,arkasından okullar %821, yollar ve kopruler gibi alt yapı yatırımları%729, yoksul yardımı%489 ve felaket yardımları%262 geliyordu
Bu merkezileşme politikalarının etkisi vakıf sayılarından acıkca gorulebilir18yy da Osmanlı İmparatorluğunda yaklaşık 20000 vakıf varken Cumhuriyet e miras kalanların sayısı sadece 5859 taneydi Vakıf sayısındaki bu carpıcı duşuşun , genel bir ekonomik kriz değil, devlet politikaları tarafından bicimlenen kurumsal cercevede yaşanan bir değişim yuzunden olduğunu iddia etmek mumkundurCumhuriyet ile birlikte, merkezileşme politikası devam etti ve eğitimle ilgili tum vakıfların gelir ve malvarlıkları eğitim bakanlığına devredildiIcareteyn sistemindeki eski kiracılar,vakıf emlakının ortak sahipleri yapıldılar ve Cumhuriyet devleti tarafından vakfın emlakını satın almak icin guclu bir şekilde desteklendiler Vakıf mulkiyet haklarında asıl dramatik donuşum ise 1954 yılında tum Osmanlı para vakıflarının dağıtılarak el konulan sermayeleri ile Vakıflar Bankası nın kurulması olayında yaşandı
Bu gelişmelerin cumhuriyet filantropisi uzerindeki etkileri acıktır: Once Osmanlı, sonra da Cumhuriyet tarafından vakıf sistemi uzerinde artan baskılar ve ademi merkezi klasik filantropiden hizmetlerin devlet tarafından sağlanmasına olan donuşum, sosyal duzenin sorumluluğunun devletten beklenmesi neticesini doğurduKimi İslam ulkeleri ve esas olarak Mısır , devrim oncesi İran ve Pakistan da benzer politikalar izleyerek, Birinci Dunya Savaşı sonrasında kendi vakıf sistemlerini yıktılar Bu politikaların gercek sonuclarının anlaşılması icin, vakıf sisteminin ekonomiye katkısının tum boyutlarıyla anlaşılması gerekmektedir
Osmanlı Devleti ’nde toplumun bazı ihtiyaclarının karşılanması zenginlerin kurdukları vakıflara bırakılmıştı Kişilerin sahip oldukları mallarının tamamını veya bir kısmını halkın yararına sunmasına vakıf denir
Tarihin seyri icinde vakıflar sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, sanat, mimari, ulaşım ve bayındırlık alanında onemli rol oynamıştır Osmanlı Devleti ’nde başta padişahlar olmak uzere hanedan uyeleri, yuksek dereceli devlet gorevlileri ceşitli vesilelerle vakıflar kurmuşlardır Boylece devlet bircok hizmeti para harcamadan yerine getirebilmiştir
Vakıflar yoluyla:
Fethedilen topraklarda Turklere yerleşme imkanı sağlanmıştır
Anadolu ve Rumeli ’deki şehir, kasaba ve koylerin buyumesi ve bayındır hale getirilmesinde buyuk rol oynamıştır Kurulan imaret, medrese, cami, mescit vb yapılarla belde ve semtlerin oluşması sağlanmıştır
Devletin egemen olduğu bolgelerde ulaşım, haberleşme ve taşımacılık alanlarında canlı bir hayatın oluşması icin yol yapımında vakıflar calışmalar yapmıştır Ayrıca yollar kervansaraylar ve hanlarla desteklenmiştir
Vakıflar, butun eğitim ve sağlık kurumlarının finansmanı icin en onemli kaynak olmuştur
Taşınmaz malların vakfedilmesiyle bir yandan tesis edilen kurumların gelirleri karşılanmış bir yandan da bu nakit fonları donemlerinin kredi kaynağı olarak kullanılmıştır Vakıflar, devletin askeri yukunu de hafifletmiştir
Vakıflar ticaret hayatının gelişmesi, Kolaylaşması, ortak giderlerin karşılanmasında ve sosyal yardımlaşmada etkili olmuştur
Yonetim ve adalet teşkilatındaki bozulmalara paralel olarak vakıflar da etkinliklerini kaybetmeye başlamıştır II Mahmut tarafından 1836′da Evkaf Nezareti kurularak butun vakıflar bu bakanlığa bağlanmıştır
Osmanlı Devleti'nde Vakıf Sistemi
Osmanlı'da devlet, vatandaşın canını, malını korumak, asayişi sağlamak, sınırları muhafaza etmek, devlet duzenini ne bahasına olursa olsun her şeyden ustun tutmak, bu duzeni ilgilendiren her turlu yuksek menfaati sağlamakla mukelleftir
Bayındırlık eseri yaptırmakla, vatandaşı okutmakla, onun ibadetine yarayan yapılar inşa etmekle ve bu gibi şeylerle mukellef değildi Yalnız askerin uzerinden gectiği yollar, kopruler, barındığı kaleler ve kışlalar, silahlandığı fabrikalar ve emsali şeyler vardı
Peki, bu kadar cami, mektep, ceşme, imaret, hastane ve benzerlerini kim yaptırdı? Hemen hic birini devlet değil! Şahıslar yaptırdı Asırlarca ayakta durmalarını kim sağladı ve bugun ayakta durmalarını kim sağlıyor? Gene şahıslar!
Ya şahıslar yaptırmazsa? Boyle bir şey olmamıştır ve şahsın yaptırdığı cami, okul ve benzerleri, klasik Osmanlı duzeninde kafi gelmiştir
Yaptıranların başında padişahların gelmesinden tabii bir şey yoktur ve bu husus hic yadırganmaz Zira devletin en zengin adamı daima padişahtır (Son iki padişah, V ve VI Mehmed haric)
Vakıf bir cami, mescid, medrese yaptırmak, kuru bina ortaya koyup, buyurun ibadet edin, okuyun demek değildi Muazzam bir işti Yapılan binanın asırlarca yaşaması icin tedbir almak demektir Buyuk camilerde ve medreselerde, imaret ve hastanelerde, yuzlerce gorevli ve muhtacı asırlar boyu durumlarına uygun şekilde beslemek demekti Bunun icin, gelir getirici, bol gelir getirici mallar vakfedilir: Ciftlikler, hanlar, hamamlar, evler ve akla gelen her şey
Akıl Almaz Vakıflar
II Bayezid devri (14811512) muelliflerinden Cantacasin, klasik eserlerinde o devir icin şoyle der ( s 2078) : Kucuğu ve buyuğu ile Turk ileri gelenleri (seigneurs Turcaz), cami ve hastane yaptırmaktan başka bir şey duşunmezler Onları zengin vakıflarla techiz ederler Yolcuların konaklaması icin kervansaraylar inşa ettirirler Yollar, kopruler, imaretler yaptırırlar Turk buyukleri, bizim senyorlerimizden cok daha hayır sahibidirler, son derece misafir severler Turk, hristiyan ve yahudileri memnuniyetle misafir ederler Onlara yiyecek, icecek ve et verirler Bir Turk, karşısında yemek yemeyen bir adamla Hristiyan ve Yahudi bile olsa yemeğini paylaşmamayı cok ayıp sayar
D'Ohsson'a gore bu derece hayırseverliğin menşei İslam dinidir Şoyle der (VI, 302) : Kur'an, Turkleri, dunyanın butun milletlerinin en hayır ve en insan severi haline getirmiştir
Vakıf Tam Olarak Neydi Ve Nasıl İşliyordu?
Her vakfın uc ana unsuru vardırBagıs, bu bagısın urettıgı duzenlı ve devmlı uzun surelı gelır ve son olarak bellı bır amac ,ki bu saglıktan egıtıme ve beledıye hızmetlerıne ,yukarıda adı gecen alanların herhangı bırınde olabılırDolayısıyla her vakıf ,bır bıreyın kamusal bır amaca yonelık gonullu zengınlık transferını ıcermektedırtarıhte zengın bır bırey yakın cevresınde zorunlu bır ıhtıyac gordugu zaman ,bu sorunla ugrasmak uzere bır vakıf kurmus ve bu da ademı merkezı bır karar verme bıcımıne ımkan vermıstırBu tur kararlar ,gercek sorunlara daha yakın bıreyler tarafından verılıyor ve yerel kadıdan alınan basıt bır onayla derhal uygulamaya gecebılıyorduVakıfların ademı merkezı karar verme yetısı vakıfların yerel sorunları burokratık merkezı otorıteye kıyasla cok daha hızlı bır sekılde ıyılestırebılmesını saglamıstır
Ancak karar vermedekı bu esneklıgın ,kurucu tarafından konulan kosulların İslam hukuku tarafından mutlak ve degıstırılmesı cok zor gorulmesı nedenıyle altı oyulmus olabılırKurucular ,onlar oldukten sonrada yerınde kalacak kurallar belırleyebılıyorlar ve sonrakı yuzyıllarda bambaska sorunlarla kasılasan mutevellıler ıse kurucula tarafından belirlenen bu kuralları degıstırmek konusunda hıcbırsey yapamıyorlardı
Zengin Osmanlılar ,vakıfları esas olarak dini bir motivasyonla kuruyorlardıBu motivasyon buyuk olasılıkla Hz Muhammed ’in bir hadisine dayanmaktadırBuna gore ,bır musluman hayatta uc şeyi basarırsa oldukten sonra dahi sevap kazanır: insanlara yararlı bilgi ,arkasından dua eden dini butun cocuklar ve yuregınde hayırseverlıkVakıfların bu uc kosulu da bırlestırdıgı ıddıa edılmıstırDolayısıyla ,vakıfkurmak ahırette kurtulus elde etmenın bır aracı olarak gorulmus ve Muslumanları sasırtıcı sayıda sosyal ıhtıyaca cevap vermek uzere bırbırınden olabıdıgınce farklı vakıflar kurmaya ıtmıstır
Vakıf kurmak icin bir diğer gerekce , mulkiyet haklarının korunmasıydıKlasık donem boyunca ,Osmanlı elitleri tam anlamıyla mulkiyet hakkına sahip olmamıs ve musadere tehlikesi ile karsı karsıya kalmıstırDevlet musaderesi ancak 1830larda Tanzimat reformları ile sona ermiştirO zamana dek ,yonetici elitin bir uyesi mulkunu ancak vakfa donuşturerek ,yani Allah ’ın mulkiyetine gecirerek koruyabilirdiBir mulkun Allah ’ın mulkune donusturulebilmesi icin ,olmazsa olmaz şart ise ozel mulk statusunde olmasıydıSon olarak sosyal prestij kazanmakta bir diğer motivasyondu
Vakıflar ,birkac farlı şekilde sınıflandırılabilirBunların biri bağışın tipine goredir;yani vakfın malvarlığının gayrimenkul veya menkul olmasıdırİlki oldukca basittir ve kira getiren bir mulkun bağışlanması icerirVakfolunan mulkten elde edilen yıllık kira geliri gayrimenkul vakfının belirlenen amacını finanse ederOnemli miktarda yıllık gelir getiren boylesi bir malvarlığına sahip bir vakıf ,yuzyıllar boyu işlevini surdurebilir
Sadece nakit sermaye ile de vakıf kurmak mumkundurBu tur vakıflar para vakıfları adıyla adlandırılıyorlardı ve Anadolu ile Rumeli gibi Turklerin yoğun oldukları Osmanlı bolgelerinde cok populerlerdiBu durumda bağışlanan nakit yatırıma donuşturuluyor ve elde edilen gelir vakfın belirlenen amaclarına akıtılıyorduYıllık gelirin bir kısmı ,enflasyona karşı koruma amacıyla ,esas sermayeye ekleniyorduBursa ’daki para vakıflarının yaklaşık %20 sinin bir yuzyıldan fazla hayatta kaldığı gozlemlenmiştir Para vakıflarının gayrimenkul vakıflarına gore goreceli dayanıklılığını incelemek ilginc olurdu,ancak boyle bir araştırma henuz yapılmamıştır
Bir diğer kategorilendirme yonetime goredir; yani, yonetim işlevinin asıl kurucu ve onun vasileri tarafından mı , yoksa devlet tarafından mı yurutulduğune goredirikincisi ile,kurucu ve vekillerin artık hayatta olmadığı ve vakfın devlet tarafından ele alınıp ,idare edildiği vakıflar kastedilmektedirCumhuriyet Turkiyesi ’nde hayatta kalan vakıfların coğu ikinci turdedirBunlar arasında gayrimuslim vakıfları başka bir kategori oluşturur1974 yılında bu vakıfların mulkleinin coğuna Vakıflar Genel Mudurluğu taraından el konlmuş,ancak bu , vakıflar ve VGM arasında hala suregiden hukuki bir surece yol acmıştır
ANAKİT VAKIFLARI
Bu kategoriler arasında herhalde en onemlisi para vakıflarıdırpara vakıflarının kurulması ve yaygınlaşması ,Osmanlı İmparatorluğu ’nda tam olarak sorunsuz olmamıştırBu vakıflara karşı birkac sebepten dolayı guclu bir muhalefet oluşturmuşturtartışmanın bir yuzyıldan fazla surduğunu ve en sonunda Şeyhulislam Ebussuud Efendi tarafından verilen bir fetva ile izin verilen ve farklı Osmanlı sultanları tarafından onaylanan para vakıflarının ,muhalefete rağmen yaygınlaştığını soylemekle yetinelimPara vakıflarının Osmanlı İmparatorluğu ’nda hayatta kalması İslam dunyasının diğer yerlerinde de benimsenip yaygınlaşmalarına da yol actıHindistan Muslumanlarının onderliğinde ,bugun once Hindistan ve Pakistan ,ayrıca İran,Mısır ve Lubnan gibi pek cok başka İslam ulkesinde de yasal kabul edildilerUzak Doğu ’daki Malezya ’da bile,nakit fonlar ve banka hesaplarıyla vakıf kurmak mumkundur
Bir para vakfının işleyişi şoyledir: maddi acıdan iyi durumda bir kişi belli bir amac icin nakit vakfedince ve bunu yerel kadıya kaydettirince vakıf kurulmuş olurVakfedilen nakit daha sonra ipotek olarak evlerini gosteren kimi kişilere kredi olarak borc verilirBu borclulardan herhangi birine bakarsak ,borclunun evinin mulkiyetinin gecici olarak para vakfına devredildiğini goruyoruzBorclu borcunu geri odediğinde ,mulkiyet ona geri donerdi
Osmanlı para vakıflarının bir diğer başarısızlığı yatırım portfoyleriyle ilgilidirKurucularının risk almayışlarının yuzunden ,bu vakıfların sadece kaya sağlamlığında bir ipotek ile tuketim sermayesi sağladıkları iddia edilmiştir
İster tuketim ister girişimci kredisi şeklinde kullanılsın ,bu tur yatırımlardan elde edilen getiriler vakfın asıl amacı icin harcanmaktaydı1585 te Bursa para vakıflarının toplam harcamalarının %40 ı eğitime ayrılmışken ,bu yuzdenin uc yuzyıl sonra 1823te %7 ye duştuğu gosterilmiştirFonlar yoksulları desteklemeye yonlendirilmiştirGercektende 1667de Bursa daki toplam vakıf harcamalarının ancak cok cuzi bir kısmı yoksullara aş olarak ayrılmışken ,bu oran 1823de %20 ye cıkmıştırbu karşılaştırmalar kendi başlarına ilginc olmakla beraber ,bunun sadece Bursa ’daki sosyal değerler acısından bir değişimi yansıttığının bilincinde olmalıyızDaha genel sonuclara varmadan once ,boyle uzun donemli dinamik incelemelerin başka Osmanlı şehirleri icinde yapılması gerekmektedir
BGAYRİMENKUL – EMLAK VAKIFLARI
Emlak vakıfları daha basit işlemekteydiSermayelerinin ya dukkanlar ,hamamlar yada baksa tur kira oluşturan emlak olduğu şehir merkezlerinde ,yada ekilebilir arazi şeklinde olduğu kırsal alanlarda vakfedilirdiikinci durumda,soz konusu arazi ortakcılık ile işletilirdi
Sık sık cıkan yangınlar ve yıkıcı depremler şehir merkezlerindeki emlak vakıfları icin onemli bir tehlike oluşturuyorduBoyle bir durumda vakıf işlemez duruma geliyordubulunan cozume İCATEYN deniyorduİCATEYN cift kira demektibu sistemde bir felaket durumunda ,kiracı muaccele adı verilen ve binayı tamir etmeye yetecek buyuklukte toplu bir para oduyor ve aynı zamanda vakfa duzenli olarak yıllık kirasını odemeyede devam ediyordu
Kırsal vakıflara gelince ,bunların karşılaştıkları en onemli sorun meşruiyete dairdiHerhangi bir vakfın olmazsa olmaz şartı,esas sermayesinin ozel mulk statusunde olmasıdırEkilebilir toprakların %90 ının devlet kontrolunde olduğu Osmanlı İmparatorluğunda bu doğal olarak aşılması zor bir sorun oluşturuyordu Cunku ; devlet mulkiyetinde olan topraklar ,ozel kişiler tarafından vakfedilemez
Vakıfların 19yuzyılda karşı karsıya kaldıkları saldırı ,oncekilerden farklıdırCunku vakıflar aslen devlet tarafından tahammul gosterilen ve merkezileşme –ademi merkezileştirme dalgalarına kapılan rakip ara gruplar arasındayken ,19yuzyılda diğer grup ve kurumlarla beraber ,tamamıyla merkezi devletin iradesi altına alındılarBu yuzden 19yy merkezileşmesini başka bir ademi merkeziyetcilik izlemediBu olay sadece Osmanlı İmparatorluğunda değil 16yy dan beri Avrupa devletlerinde de boyleydi
Bu donemde batılı somurgeciler ,kontrol ettikleri ulkelerde arazi sahibi olmak istiyorlardıVakıf toprakları satılıp alınamadığı icin,kurum,somurgeci hırslar onundeki en buyuk engel olarak ortaya cıktıOsmanlı iki yonden baskı altındaydı:bir yandan devletler arası rekabet ve onun hep artan finansal talepleri tarafından ezildiğinden ,gelire muhtactı ve diğer yandan Batı,Fransız devrimi oncesinde ve sonrasında gelişmiş olan kendi değerlerinı kabul ettirmek icin yılmaz bir baskı uygulamaktaydı Osmanlı sultanları,bu baskıya dayanamamış ve merkezileşme politikasını benimsemişlerdir
2Abdulhamid tarafından İslam dini kuruluşların merkezi kontrolune verilen onem ,bu kurumlara harcanan miktarda acıkca yansımaktadırBu miktar toplam harcamaların %5896 sını oluştururken ,arkasından okullar %821, yollar ve kopruler gibi alt yapı yatırımları%729, yoksul yardımı%489 ve felaket yardımları%262 geliyordu
Bu merkezileşme politikalarının etkisi vakıf sayılarından acıkca gorulebilir18yy da Osmanlı İmparatorluğunda yaklaşık 20000 vakıf varken Cumhuriyet e miras kalanların sayısı sadece 5859 taneydi Vakıf sayısındaki bu carpıcı duşuşun , genel bir ekonomik kriz değil, devlet politikaları tarafından bicimlenen kurumsal cercevede yaşanan bir değişim yuzunden olduğunu iddia etmek mumkundurCumhuriyet ile birlikte, merkezileşme politikası devam etti ve eğitimle ilgili tum vakıfların gelir ve malvarlıkları eğitim bakanlığına devredildiIcareteyn sistemindeki eski kiracılar,vakıf emlakının ortak sahipleri yapıldılar ve Cumhuriyet devleti tarafından vakfın emlakını satın almak icin guclu bir şekilde desteklendiler Vakıf mulkiyet haklarında asıl dramatik donuşum ise 1954 yılında tum Osmanlı para vakıflarının dağıtılarak el konulan sermayeleri ile Vakıflar Bankası nın kurulması olayında yaşandı
Bu gelişmelerin cumhuriyet filantropisi uzerindeki etkileri acıktır: Once Osmanlı, sonra da Cumhuriyet tarafından vakıf sistemi uzerinde artan baskılar ve ademi merkezi klasik filantropiden hizmetlerin devlet tarafından sağlanmasına olan donuşum, sosyal duzenin sorumluluğunun devletten beklenmesi neticesini doğurduKimi İslam ulkeleri ve esas olarak Mısır , devrim oncesi İran ve Pakistan da benzer politikalar izleyerek, Birinci Dunya Savaşı sonrasında kendi vakıf sistemlerini yıktılar Bu politikaların gercek sonuclarının anlaşılması icin, vakıf sisteminin ekonomiye katkısının tum boyutlarıyla anlaşılması gerekmektedir