AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Olguculuk (Pozitivizm) Ne Demek

haberci

Yeni Üye
Katılım
4 Şubat 2025
Mesajlar
51.363
Tepkime puanı
1
Puan
1
Olguculuk (Pozitivizm) Ne Çağırmak
Bilinebilir olanın ve insan için olumlu olanın, doğru olanın sadece olgular olduğunu varsayan eğilim İngiliz düşünürü Hume'la Alman düşünürü Kant'ın temellerini attığı ve 19 yüzyılda Fransız düşünürü Auguste Comte'un biçimlendirdiği bu akım, yaşadığımız çağın değişik nedenlerle nesnel gerçeklikten firar etmek isteyen çok büyük bir bölümünü etkilemiştir 20 yüzyılın tüm idealistleri aracısız ya da dolambaçlı olarak bu akımla ilişkilidir Böylece fazla yanıltıcı yanlar taşır Bilimcilik savına karşın bilimdışıdır, metafiziği yadsımasına karşın, idealizme aleyhinde çıkmasına karşın idealisttir, tanrı anlayışını çürütmesine karşın din önericisidir, açık sözlülük savına rağmen taraflıdır, üçüncü bir yöntem meydana yerleştirme savına rağmen ikinci yöntemi izler
Fransız düşünürü Auguste Comte'a (17981857) tarafından, bilim, olgulara dayanmalıdır İnsan kafasının soyutlamalarından doğmuş olan metafizik, deney ve data alanımızın dışındadır, nesnelerin kendilikleri (kökeni, nedeni, başlıca yapısı, özü N) de bilinemez Bilim, bu gerçekdışıyla bu bilinemezliğin arasındaki alanda, yalnızca duyumlarımızla algıladığımız deney ve gözlemlerin konusu olan olgularla uğraşabilir Daha açık bir deyişle, gözlerimizin önünde olup biten olgular ne ruh ne de özdekle açıklanamazlar, fakat başka olgularla açıklanabilirler
Çevresinde olup bitenleri açıklamaya uğraşan insan düşüncesi, tarih her tarafında üç hal geçirmiştir (üç hal yasası) Teolojik olan birinci halde insan, olayları, kendi iradesine benzeşen üstün iradelerin yönettiğini sanmış ve dinsel bir üstünlük anlayışıyla açıklamaya çalışmıştı Sonradan, bu üstün iradeleri soyutlayarak, kendine eş tanrıların yerine bu soyut kavramları koydu Olayları, hakiki sandığı bu görünmeyen kavramlarla açıklamaya çalışarak metafizik olan ikinci ayla ulaştı Şimdiyse olayları, deney ve gözlemlere dayanan başka olaylarla açıklayarak artı, olumlu ve bilimci ışık halkası ulaşmış bulunmaktadır Doğru olan da budur Bilim, tarih baştan başa gereksiz yere tartışılmış olan spiritualizmle (ruhçuluk) materyalizmin (maddecilik özdekçilik), bu iki bilinemezin, her ikisine de sırt çevirerek, bu üçüncü yolda yürümeli ve sadece gözleriyle görüp elleriyle tutabildiği olguları incelemekle yetinmelidir Ruhçuluk değin maddecilik de metafiziktir, fizikse elbette metafizikle açıklanamaz Metafiziğin yerine bilimi belirlemek gerekir Bilim de insanlıkla beraber, evrimi içinde bu üç hali geçirmiştir (teolojik, metafizik, fazla) Her bilim, kendi özelliklerini ekleyerek kendinden önceki tüm bilimleri kapsar Bilimler böylece sıralanır ve sınıflandırılır Birincil bilim aritmetiktir, sonra onu kapsamış olarak geometri gelir, sonradan her ikisini de kapsayan mekanik oluşmuştur Bunların üstünde tümel bilim olan matematik yükselir Sonradan ve sırasıyla gökbilim, fizik, kimya, biyoloji ve merenin en tepesinde de tüm bunları kapsayan sosyoloji yerleşir Bilimler, yalın oldukları oranda fazla kalmışlardır Nitekim bilimlerin en yalını olan matematik yüzyıllardan beri ilk biçimiyle sürüp gelmiş ve üç kere üçün on etmesi için Tanrı'ya yalvaracak hiç bir sağduyulu birey çıkmamıştırBuna karşı gökbilim, karmaşıklığı yüzünden, üç halin üçünü de geçirmiştir En karışık bilim olan sosyoloji ise az önce metafizik çağını aşamamış durumdadır, onu fazla hale olguculuk getirecektir Tarihsel olaylar, biyolojik olaylardaki zorunluluğun aynı olan bir zorunlulukla birbirlerini doğururlar Fazla bilimden (müspet ilim, olgucu bilim) başka bilim yoktur İnsanlığa hiçbir insanüstü varlığa dayanmayan ve insan sevgisinden doğan yeni bir insanlık dini gereklidir Bu din, fazla nedenlerin üstüne kurulmalı, teolojiye olduğu dek metafiziğe de sırt çevirmelidir İnsanlık dini, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi hesapsızca, kısa hayatımızı daha yaşanılır bir ışık halkası (artı hale) koyacaktır Buysa birbirimizi sevmekle, birbirimiz için yaşamakla gerçekleşecektir İnsanlığı, bir insanı sevdiğiniz gibi seviniz…
Olguculuğun kaynakları Hume (17111776) Kant (17241804) ve Condillac'tır (17151780)
Olguculuk, olguları, Condillac'tan gelen duyumculuğa uygun olarak duyumlara indirger Hume'la birlikte tarafsız gerçekliği yadsır Kant'a uygun şekilde da spiritualzim ve materyalizmin insan usuyla kavranamayacağını, bilinemeyeceğini savunur
Olguculuk, bilimciliği savunduğu halde bilinemezcidir (bilinemezcilik), tarafsız gerçekliği yadsıyarak bilgiyi insan bilincine indirgemekle idealisttir (idealleştirme), bilinen evrenin ötesinde üstün bir varlığın yaşayıp yaşamadığının kuşkusuz ileri sürülemeyeceğini savunmakla ruhçudur (spiritualizm), felsefenin temel sorununa ne özdekçilik, ne de ruhçulukla karşılık verilemeyeceğini savunmakla üçüncü felsefeyi yapmak iddiasındadır, felsefenin esas sorununu ortadan kaldırmakla bizzat felsefeyi yadsımaktadır…
Olguculuk, İngiltere'de John Stuart Mill'le (18061873), Herbert Spencer (18201903); Fransa'da Emile Littre, Ernest Renan, Hyppolite Taine, JH von Kirchmann, Erns Las; 19 yüzyıldan daha sonra da mahizim, ampiriokritisizm ve pragmatizm öğretilerince gerçekleştirilmeye çalışılmıştır
Olguculuk, bilimci geçindiği halde, gerçeği bilinemez saymakla, bilime karşısında çıkmaktadır Ancak bilim, mesela bir kauçuk yapabiliyorsa, bunun nedeni kauçuğu kendiliğinde şeyolarak bilmesi ve tanımasıdır Pozitivistler ne materyalist ne idealist olduklarını, lakin ampirik (deneyde kullanılan N) durum ve olguları incelemekle yetindiklerini, bilim adamı olduklarını söylerler Ancak bu sözler idealizmle benzer kapıya çıkmaktadır Pozitivistler felsefenin esas problemine bağlı çizip, bunun bilim tarafından çözülemeyeceğini söylemekle maddesel alemden kopmakta, eşdeyişle, öznel idealizmi gerçekleştirmektedir Nitekim olguculuk da, sonunda, açık veya bakımlı idealizmin gerekli sonucu olan öğütçülüğe varmakta, insanlık dini idealizmiyle sevgiler, saygılar öğütlemektedir *
 
Olguculuk, (ya da diğer adıyla pozitivizm) bilinebilir olanın ve insan için olumlu olanın sadece olgular olduğunu varsayan bir eğilimdir. Bu akım, İngiliz düşünürü Hume ve Alman düşünürü Kant'ın temellerini attığı ve Fransız düşünürü Auguste Comte'un biçimlendirdiği bir akımdır. Olguculuk, bilimcilik savına karşın bilimdışı, metafiziği yadsımasına karşın idealist, tanrı anlayışını çürütmesine karşın din önericisi, açık sözlülük savına rağmen taraflıdır ve üçüncü bir yöntem meydana yerleştirme savına rağmen ikinci yöntemi izler.

Auguste Comte'un görüşlerine göre bilimin olgulara dayanması gerekmektedir. Metafizik kavramları reddeder ve sadece duyumlarımızla algıladığımız deney ve gözlemlerin konusu olan olgularla ilgilenmesi gerektiğini savunur. Olguculuk, geçmişte yaşanan üç aşamalı gelişimi Tanrısal (teolojik), soyut (metafizik) ve olgucu (pozitif) olarak açıklar.

Olguculuğun kaynakları Hume, Kant ve Condillac'tır. Olguculuk, olguları duyumculuğa uygun olarak duyumlara indirger, tarafsız gerçekliği yadsır ve insan bilincine indirgemekle idealisttir. Aynı zamanda, ruhçuluk ile maddeciliğin insan tarafından kavranamayacağını savunur ve felsefenin temel sorununu çözmeye çalışır.

Olguculuk, bilimci olmasına rağmen gerçeği bilinemeyecek şekilde görür ve bu yönüyle bilime karşı çıkar. Pozitivistler, materyalist ya da idealist olmadıklarını, sadece ampirik durum ve olguları inceleyerek bilim adamı olduklarını belirtirler. Ancak bu durum, idealizme benzer bir sonuca yol açabilir. Olgucular, felsefenin esas sorununun çözülemeyeceğini savunur ve insanlık için yeni bir insanlık dini gerektiğini öne sürer.

Sonuç olarak, olguculuk bilimsel gerçekleri ön planda tutar, ancak bilinemezci bir yaklaşımı benimser ve idealist bir bakış açısına sahiptir. Bu akım, bilimsel ilkeleri savunurken metafiziği reddeder ve insanın sadece duyumlarla algıladığı olguları inceler.
 
Geri
Üst