AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Nedir Şu Depresyon Dedikleri? -1-

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
Değerli okuyucular,

Psikiyatri tıp ilminin en önemli dallarından birisidir. Psikiyatrik hastalıklardan bahsedince şüphesiz akla ilk olarak depresyon gelir. Bu denli ünlü bir hastalık olmasının en önemli nedeni şüphesiz en yaygın görülen ruhsal hastalık olmasıdır. Evet, insanların hemen hemen tamamının yaşamı boyunca en az bir kez depresyon geçirdiği tahmin ediliyor. Tüm dünyada ölüm sebeplerine dair listede ilk üçte yer alır depresyon. Ve bu listede sürekli daha yukarı tırmanmaktadır. İş gücü kaybı açısından bilinen hemen her hastalığın önünde yer almaktadır. Ülkelerin depresyon tedavisine harcadığı sağlık giderleri her geçen gün artmaktadır.

Çevrenize baktığınızda o anda depresyonda olduğunu iddia eden bir tanıdığınıza mutlaka rastlarsınız. Gündelik dilde depresyon kelimesi hayli farklı durumları tanımlamak için kullanılmaktadır. Neredeyse üzüntü, keder, yas türünden her insani duygunun yerini depresyon almıştır. Bu bir kavram kargaşası yaratmaktadır. Bu yazıda depresyonun ne olduğunu ve ne olmadığını anlatmaya çalışacağım.

İnsan beyni sürekli olarak değişkenlik gösteren bir yapıdır. Dışsal şartlara uyum sağlar, yeni yetenekler geliştirir. Yeni şeyler öğrenir ve eskileri unutabilir. Peki beyin tüm bunları nasıl yapar? Beyin hücreleri hayli ince ve uzun yapılardır. Beyin hücreleri diğer beyin hücreleri ile uzantıları sayesinde bağlantılar kurar. Bu bağlantılar öylesine çoktur ki uç uca eklense dünyayı defalarca katedecek uzunluğa erişir. Her yeni algılanan, öğrenilen şeyle birlikte hücreler arası yeni bağlantılar kurulur. Beyin bir yandan da kullanılmayan bağlantıları bozarak kendine yeni öğrenme fırsatları yaratır. Bu yolla da öğrenilen bilgi ve beceriler unutulmuş olur. Beyin hücreleri belli faktörlerden olumsuz etkilenebilir. Gelişimleri durabilir, bağlantıları kopabilir ve hücreler ölebilir. Bu faktörlerin başında stres esnasında salgılanan bir hormon vardır. Stres hormonu beyin hücrelerine zarar vermektedir. Uzun süren stres durumlarında beynin belli alanları yapısal olarak zarar görür. Beyin bir yandan zarar görürken diğer yandan da kendisini onarmaktadır. Beyin, bu onarımı yapan genlere sahiptir. Beynin yaşadığı yıkım, yapımdan daha etkinse, beyin zamanla belli işlevlerini yerine getiremez hale gelir. Bu işlevlerin başında yaşama tutunmayı sağlayan yetilerimiz yer alır. Mutlu, umutlu olmak, neşelenmek, sevgi dolu olmak, dünyaya ve insanlara sevgi ve güvenle bağlanmak, iyi uyumak, enerjik olmak, iştahlı olmak, yeni şeyler öğrenmek ve yeni şeyler denemeye hevesli olmak gibi. Değerli okuyucular, hepimiz genetik olarak yeterince şanslı değiliz. Kimi insanlarda beynin tamirini sağlayan bu genler etkin çalışırken kimimizde de verimsiz çalışır. Bilirsiniz ki stres dönemlerini çok kişi yaşar ama içimizden bazıları daha duyarlı, bazıları daha dirençli olur. Aradaki farkı sağlayan en önemli faktör genetik özelliklerimizdir. Bugün bilimsel araştırmalar için depresyona yatkınlık sağlayan genlerin kişide olup olmadığına bakılabilmektedir. Bu genetik incelemeler birgün şüphesiz rutin olarak yapılan tetkikler hale gelecektir. Gün gelecek kan şekeri baktırır gibi depresyona yatkınlık yaratan genleri taşıyor muyuz diye baktırabileceğiz...

Bir kişinin depresyona girip girmeyeceğini belirleyen tek şey elbette genetik yapısı değildir. Depresyon, pek çok diğer hastalık gibi, genetik ve çevresel faktörlerin aynı anda rol oynadığı bir hastalıktır. Bir kişi genetik yatkınlık taşıyor diye illa ki hasta olmaz. Ve de genetik olarak dayanıklı diye depresyona girmekten bütünüyle muaf olmaz. Depresyon söz konusu olduğunda oldukça karmaşık ve çok faktörlü bir hastalıktan bahsediyoruz.

Günümüzde kavram kargaşasından dolayı bu ciddi hastalık artık fazlaca kanıksanmış ve kendi anlamından koparılmış durumdadır ve bu durum hastaların tedavi sürecini güçleştirmektedir. Depresyonda olmak neredeyse “sıradan” birşey gibi, çoğu kez de “yanlış” birşey gibi algılanır. Kişinin depresyonu özellikle seçtiği ve eğer gerçekten isterse kendi iradesi ile onu yenebileceği ve öyle yapması gerektiği düşünülür. Hastalar hasta oldukları için suçlanırlar ve kötü muamele görürler. Dünyada olasılıkla depresyondan daha çok yanlış anlaşılmış bir hastalık yoktur.
 
Geri
Üst