SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
Kuran-ı Kerim Cennette de Okunacak mı?
Evet cennette kur'an okunabilecektir. Cennette insanın her istediği olacaktır.
Cennet Nasıl olacak?
Cennet; ahiret aleminin saadet köşesi... Cennet; nimet ve ihsan deryası, lezzet ve huzur ülkesi... Cennet; rıza beldesi, dar-üs-selam. Rabb-ı Rahimimizin rahmetine erenlerin karargahı...Her türlü noksan ve kusurdan münezzeh olan rabbimiz, bizlere de elimizden geldiğince günahlardan kaçınmamızı, kötülüklerden temizlenmemizi emrediyor. Ta ki, bizi bütün kötülüklerden ve kötülerden arı olan dar-üs-selamına erdirsin...
Kötü inançların orada yeri yok. Küfür, şirk, dalalet gibi...
Oraya kötü huylar da giremiyor. Yalan, gıybet, iftira gibi...
Orada noksanlık da bulamazsınız. Hastalık, yorgunluk, uykusuzluk gibi...
O beldenin lügatine giremeyen kelimeler var: ah, of, keşke, eyvah gibi...
O dar-üs-selam bunların hepsinden uzaktır...
Ucuna bucağına nazarımızın erişemediği, büyüklüğünü hayalimizin kavrayamadığı bu kainat bizim imtihan salonumuz. İnsan, mum ışığında, kuru bir tahtanın üstünde ve elinde bir simitle de imtihan olabilir... O halde bu alem niçin bu kadar muhteşem... Bu kadar çeşitli sebzeler ve meyveler de ne demek?
Koca güneş imtihan lambamız...Bu hal bize geniş bir ufuk açıyor. Keyfiyetini bilemeyeceğimiz ahiret aleminin ne kadar harika olduğunu uzaktan uzağa hayalimize gösteriyor... İmtihan salonu böyle büyük, böyle güzel, böyle muhteşem olursa, saadet ve mükafat diyarı nasıl olur!?.. İmtihanda bu kadar nimetlere mazhar olursak, kim bilir cennette ne gibi ihsanlarla karşılaşacağız... “dünya ahiretin tarlasıdır” buyuruyor Allah resulü ( a.s.m.). Tarla gönül eğlendirme yeri değildir. Tarlada meşakkat vardır, yorulma vardır. Ve tarlada zaman en iyi şekilde değerlendirilir...
Bu hadis-i şerifi ile resulullah efendimiz (a.s.m.) Bizlere bu dünya tarlasından en güzel, en verimli biçimde istifade etmemizi tavsiye ediyor. Ve yine, ekeceğimiz şeylerin burada bir çekirdek iken ötede sümbülleneceğini bire bin, yetmiş bin ve daha fazla meyveler vereceğini müjdeliyor bize... Mü'minin yemesi, içmesi, konuşması, dinlemesi, tefekkür etmesi, hepsi birer çekirdek gibi. Bunlar helal dairesinde işlenirlerse birer cennet ağacı olacaklar...
Dini ve ilmi bir sohbete katılan insan, orada, o tarlada çok şeyini ekiyor. O mecliste geçen fani dakikalarına bedel ebediyet kazanıyor. Dinlediği sözlere bedel, cennet sohbetlerini dinlemeğe aday oluyor. Anlamasına, tefekkür etmesine bedel, cennetteki anlayış ve tefekkür gücüne güç katıyor. Seyrettiği mü'min çehrelere bedel, cennette nurani simalarla karşılaşmağa dua etmiş oluyor...
Helal lokma yiyen insan, yemesini cennet hesabına ekmiş oluyor. Daima hakkı söyleyen, doğruyu haykıran insan, söz nimetini cennet namına ekmiş oluyor. Fiil, hal ve söz alemimizdeki bütün sermayemizi bu manada değerlendirebilsek, her amelimize karşılık akıl almaz mükafatlara erecek, cennetimizi buradan hazırlayacak, oradaki azığımızı buradan göndermiş olacağız...
Rabbimiz bize o beldeyi şöyle müjde veriyor: “Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaat buyurdu... Orada ebedi olarak kalacaklar. Hem de adn cennetlerinde hoş meskenler var... Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür... İşte asıl büyük saadet de budur.” (tevbe, 72)
Cennet ırmakları için, tertemiz su ırmakları, süt ırmakları, bal ırmakları gibi tefsirler yapılıyor. Ve daha ifade edilemeyen nice ırmaklar... Bu ırmakların küçük misalleri dünyamızda da mevcut. Dünyamızda da her gün bir süt nehri akıyor... Ama biz bu nehrin tamamını birden göremiyor, ancak, memelerden dökülen kısmına vakıf olabiliyoruz... Nil, dicle, fırat gibi bu nehirler de, asırlardır bitmeden tükenmeden akıyorlar... Bizi cennet ırmaklarından ve adn cennetlerindeki hoş meskenlerden haberdar eden ve o beldelere hazırlanmaya teşvik buyuran rabbimiz, ayet-i kerimenin sonunda şu ulvi ders ile kalbimizi rızasına çeviriyor; bütün amellerimizi ihlasla yapmamızı ders veriyor: “Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük saadet de budur.”
Babasının sözünü, sadece onun rızasını kazanmak için, severek yerine getiren bir çocukla, bu emri, mesela, çikolata gözeterek tutan diğer bir çocuk arasındaki fark ne kadar büyüktür!..
Bu inceliği yakalayan ve hayatlarını bu şuurla değerlendiren müminlerin ebedi lütuftan hisseleri, kat kat fazla olacaktır.
Bir de bu ilahi haberin bütün cennet ehli için geçerli olan şu yönü var: o saadet yurdunun bahtiyar misafirleri bir nimete mazhar olduklarında: “bu, rabbimin benden razı olduğunun bir nişanı, bir alametidir” diye düşünerek, ulvi bir haz duyarlar. üstad bediüzzaman hazretleri, mektubat'ında bu manayı ne güzel dile getirir: bir padişah-ı zişanın sana hediye ettiği bir elma lezzeti içinde yüz belki bin elmanın lezzetinin fevkinde bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder...”
Demek ki cennette hem maddi nimetlerden istifade edilecek, hem de onların çok üstünde manevi hazlar tadılacak... Bunu böyle değerlendirmeyip cenneti sadece ruhani telakki etmek, ahiretle ilgili bütün ayetlerin ruhuna ters düşen yanlış ve noksan bir anlayış olur.
Ruh cennet köşkünü ve hurilerini sadece seyreder... Cennet ırmaklarına bakmakla yetinir... Onların şu veya bu nehir olması onu pek ilgilendirmez. Bu takdirde, dünya nimetlerinden sonsuz denebilecek kadar üstün olan cennet nimetleri, tam tersine dünya nimetlerinden çok aşağı düşmez mi?.. Cennette süt nehrini seyretmektense bu dünyada bir bardak süt içmek daha iyi değil midir?..
ruh böyle noksan bir cennetle tatmin olmaz... Böyle bir anlayış sadece, haşrin cismani olmasını aklına sığıştıramayanların vehimlerini tatmin eder; o kadar...Maddi ve manevi her türlü lezzetin asıllarıyla dolu olan cennet yurduna sırattan gidiliyor... Sıratı salimen geçenler cennet kapılarına ulaşıyorlar. Ahiretteki her şey gibi, bu sırat hadisesinin de çekirdeği dünyada. Bu dünyada bütün işlerini Allah'ın emri üzere yürütenler, dilleriyle daima doğruyu ifade edenler, ahiret aleminde, sıratı salimen geçeceklerdir...
Sıratın sağından da solundan da düşülse altı cehennem. Bu hakikatin da dünyada çekirdeği mevcut... İfrat da insanı helak ediyor, tefrit de... Yani aşırılığın her iki cinsi de insana felaket hazırlıyor...Demek ki insan, daima bir eliyle ifratı, diğeriyle tefriti bir kenara itecek ve bir ömür boyu böylece kulaç kulaç yol alacaktır ki, cennete varabilsin; o saadet mahalline ulaşabilsin.
Evet cennette kur'an okunabilecektir. Cennette insanın her istediği olacaktır.
Cennet Nasıl olacak?
Cennet; ahiret aleminin saadet köşesi... Cennet; nimet ve ihsan deryası, lezzet ve huzur ülkesi... Cennet; rıza beldesi, dar-üs-selam. Rabb-ı Rahimimizin rahmetine erenlerin karargahı...Her türlü noksan ve kusurdan münezzeh olan rabbimiz, bizlere de elimizden geldiğince günahlardan kaçınmamızı, kötülüklerden temizlenmemizi emrediyor. Ta ki, bizi bütün kötülüklerden ve kötülerden arı olan dar-üs-selamına erdirsin...
Kötü inançların orada yeri yok. Küfür, şirk, dalalet gibi...
Oraya kötü huylar da giremiyor. Yalan, gıybet, iftira gibi...
Orada noksanlık da bulamazsınız. Hastalık, yorgunluk, uykusuzluk gibi...
O beldenin lügatine giremeyen kelimeler var: ah, of, keşke, eyvah gibi...
O dar-üs-selam bunların hepsinden uzaktır...
Ucuna bucağına nazarımızın erişemediği, büyüklüğünü hayalimizin kavrayamadığı bu kainat bizim imtihan salonumuz. İnsan, mum ışığında, kuru bir tahtanın üstünde ve elinde bir simitle de imtihan olabilir... O halde bu alem niçin bu kadar muhteşem... Bu kadar çeşitli sebzeler ve meyveler de ne demek?
Koca güneş imtihan lambamız...Bu hal bize geniş bir ufuk açıyor. Keyfiyetini bilemeyeceğimiz ahiret aleminin ne kadar harika olduğunu uzaktan uzağa hayalimize gösteriyor... İmtihan salonu böyle büyük, böyle güzel, böyle muhteşem olursa, saadet ve mükafat diyarı nasıl olur!?.. İmtihanda bu kadar nimetlere mazhar olursak, kim bilir cennette ne gibi ihsanlarla karşılaşacağız... “dünya ahiretin tarlasıdır” buyuruyor Allah resulü ( a.s.m.). Tarla gönül eğlendirme yeri değildir. Tarlada meşakkat vardır, yorulma vardır. Ve tarlada zaman en iyi şekilde değerlendirilir...
Bu hadis-i şerifi ile resulullah efendimiz (a.s.m.) Bizlere bu dünya tarlasından en güzel, en verimli biçimde istifade etmemizi tavsiye ediyor. Ve yine, ekeceğimiz şeylerin burada bir çekirdek iken ötede sümbülleneceğini bire bin, yetmiş bin ve daha fazla meyveler vereceğini müjdeliyor bize... Mü'minin yemesi, içmesi, konuşması, dinlemesi, tefekkür etmesi, hepsi birer çekirdek gibi. Bunlar helal dairesinde işlenirlerse birer cennet ağacı olacaklar...
Dini ve ilmi bir sohbete katılan insan, orada, o tarlada çok şeyini ekiyor. O mecliste geçen fani dakikalarına bedel ebediyet kazanıyor. Dinlediği sözlere bedel, cennet sohbetlerini dinlemeğe aday oluyor. Anlamasına, tefekkür etmesine bedel, cennetteki anlayış ve tefekkür gücüne güç katıyor. Seyrettiği mü'min çehrelere bedel, cennette nurani simalarla karşılaşmağa dua etmiş oluyor...
Helal lokma yiyen insan, yemesini cennet hesabına ekmiş oluyor. Daima hakkı söyleyen, doğruyu haykıran insan, söz nimetini cennet namına ekmiş oluyor. Fiil, hal ve söz alemimizdeki bütün sermayemizi bu manada değerlendirebilsek, her amelimize karşılık akıl almaz mükafatlara erecek, cennetimizi buradan hazırlayacak, oradaki azığımızı buradan göndermiş olacağız...
Rabbimiz bize o beldeyi şöyle müjde veriyor: “Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaat buyurdu... Orada ebedi olarak kalacaklar. Hem de adn cennetlerinde hoş meskenler var... Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür... İşte asıl büyük saadet de budur.” (tevbe, 72)
Cennet ırmakları için, tertemiz su ırmakları, süt ırmakları, bal ırmakları gibi tefsirler yapılıyor. Ve daha ifade edilemeyen nice ırmaklar... Bu ırmakların küçük misalleri dünyamızda da mevcut. Dünyamızda da her gün bir süt nehri akıyor... Ama biz bu nehrin tamamını birden göremiyor, ancak, memelerden dökülen kısmına vakıf olabiliyoruz... Nil, dicle, fırat gibi bu nehirler de, asırlardır bitmeden tükenmeden akıyorlar... Bizi cennet ırmaklarından ve adn cennetlerindeki hoş meskenlerden haberdar eden ve o beldelere hazırlanmaya teşvik buyuran rabbimiz, ayet-i kerimenin sonunda şu ulvi ders ile kalbimizi rızasına çeviriyor; bütün amellerimizi ihlasla yapmamızı ders veriyor: “Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük saadet de budur.”
Babasının sözünü, sadece onun rızasını kazanmak için, severek yerine getiren bir çocukla, bu emri, mesela, çikolata gözeterek tutan diğer bir çocuk arasındaki fark ne kadar büyüktür!..
Bu inceliği yakalayan ve hayatlarını bu şuurla değerlendiren müminlerin ebedi lütuftan hisseleri, kat kat fazla olacaktır.
Bir de bu ilahi haberin bütün cennet ehli için geçerli olan şu yönü var: o saadet yurdunun bahtiyar misafirleri bir nimete mazhar olduklarında: “bu, rabbimin benden razı olduğunun bir nişanı, bir alametidir” diye düşünerek, ulvi bir haz duyarlar. üstad bediüzzaman hazretleri, mektubat'ında bu manayı ne güzel dile getirir: bir padişah-ı zişanın sana hediye ettiği bir elma lezzeti içinde yüz belki bin elmanın lezzetinin fevkinde bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder...”
Demek ki cennette hem maddi nimetlerden istifade edilecek, hem de onların çok üstünde manevi hazlar tadılacak... Bunu böyle değerlendirmeyip cenneti sadece ruhani telakki etmek, ahiretle ilgili bütün ayetlerin ruhuna ters düşen yanlış ve noksan bir anlayış olur.
Ruh cennet köşkünü ve hurilerini sadece seyreder... Cennet ırmaklarına bakmakla yetinir... Onların şu veya bu nehir olması onu pek ilgilendirmez. Bu takdirde, dünya nimetlerinden sonsuz denebilecek kadar üstün olan cennet nimetleri, tam tersine dünya nimetlerinden çok aşağı düşmez mi?.. Cennette süt nehrini seyretmektense bu dünyada bir bardak süt içmek daha iyi değil midir?..
ruh böyle noksan bir cennetle tatmin olmaz... Böyle bir anlayış sadece, haşrin cismani olmasını aklına sığıştıramayanların vehimlerini tatmin eder; o kadar...Maddi ve manevi her türlü lezzetin asıllarıyla dolu olan cennet yurduna sırattan gidiliyor... Sıratı salimen geçenler cennet kapılarına ulaşıyorlar. Ahiretteki her şey gibi, bu sırat hadisesinin de çekirdeği dünyada. Bu dünyada bütün işlerini Allah'ın emri üzere yürütenler, dilleriyle daima doğruyu ifade edenler, ahiret aleminde, sıratı salimen geçeceklerdir...
Sıratın sağından da solundan da düşülse altı cehennem. Bu hakikatin da dünyada çekirdeği mevcut... İfrat da insanı helak ediyor, tefrit de... Yani aşırılığın her iki cinsi de insana felaket hazırlıyor...Demek ki insan, daima bir eliyle ifratı, diğeriyle tefriti bir kenara itecek ve bir ömür boyu böylece kulaç kulaç yol alacaktır ki, cennete varabilsin; o saadet mahalline ulaşabilsin.