SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
milli kültür nedir - milli kültürün gelişimi - kültürel etkinliklerin önemi - milli kültür varlıklarının korunması
Bugün artık toplumlar yanlızca ekonomik göstergelerle ifade edilen kalkınmaya değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir gelişmeye, maddi tatmine olduğu kadar, manevi tatminde de ilerlemeye ihtiyaç duymaktadırlar. Aslında manevi kalkınma yani kültürel gelişme, maddi kalkınmanın ikinci gücüdür. İkisi arasında biribirini destekleyen gizli bir akım vardır. İçinde bulunduğumuz asrın insanlığa kazandırdığı en önemli tecrübelerden birisi, kalkınmada sosyal ve kültürel faaliyetlerin de gözardı edilemeyeceği gerçeğidir.
Milletler arası ilişkileri belirleyen; sosyal, siyasal ve ekonomik etkenlerin yanında muhakkak ki kültürel etkenlerin de önemi büyüktür. Esasen kültürel etkenler, uluslararası yaklaşımlara daima devamlılık ve canlılık sağlar. Mevcut olan millî kültür değerleri milletleri birbirlerine daha fazla yaklaştırır. Bunu sağlarken eski eserleri, tarihi vesikaları, şiiri, tiyatrosu, sanatı, edebiyatı ve folkloru büyük rol oynar. Bu vesikalar ve değerler milletlerin iç işlerine karışmadan, vatan bütünlüğüne dokunmadan, kardeşçe ve dostça, barış içinde yaşamalarını sağlar. Bu varlıklar ve değerlerin anlam ve önemini maddi yönden ölçmek veya senteze tabi tutmak mümkün değildir.
Millî kültür varlıklarının korunması şarttır. Atatürk de millî kültür varlıklarımızın korunmasına büyük önem vermiş, millî kültür varlıklarının araştırılması, korunması ve yayılması için bütün tedbirlerin alınmasına gerekli itinayı göstermiştir. Bunun için lazım olan bütün araçların, güzel sanatların korunması ve yayılması için kurum ve kuruluşları faaliyete geçirmiştir.
Kültür toplumun sosyal yapısına yön veren ve o topluma kişilik kazandıran ortak davranışlardır. Zaman içinde değişme, gelişme ve yenileşme özellikleri taşıdığından dolayı kültür, canlı ve dinamik bir yapıya sahiptir. Toplumun yaşama düzeyine bağlı olarak doğup geliştiği için hayatın içindedir. Bir milleti diğer milletlerden ayıran yaşayış tarzı, o millete özgü duygu ve düşünce birliğinin oluşturduğu ruhtur.
Bununla birlikte bu aşamada milletlerin yaşama tarızlarını anlatması bakımından millî kültür kavramı karşımıza çıkmaktadır. Millî kültürün bu durumu onun canlı bir organizma gibi telakki edilmesini kolaylaştırır. Bu bakımdan millî kültürün sağlıklı olarak gelişebilmesi, bugünün geçmiş ile olan ilişkisini kesmemekle, bilakis yeniden kurmakla mümkündür. Yıllar boyu yaşayan o kültürün mensupları bizim insanlarımızdır. Atalarından emanet olarak aldıkları geleneksel kültürlerine yeni ilaveler yaparak kendilerinden sonra gelen nesillere intikal ettirmişlerdir. Sanayileşme ile birlikte geleneksel toplum yapısı değişmiş, çarpık bir şehirleşme yapısı ortaya çıkmıştır. Eski misyonunu kaybeden aileler, kültür taşıyıcı olmaktan da uzaklaşmışlardır. Teknolojinin gelişmesiyle bozulan ilişkiler yine teknolojinin bize kazandırdığı radyo, televizyon, vs vasıtalarla düzeltilmeye çalışılmıştır.
Kültürün hem maddi, hem de manevi yönü vardır. Bilim ve teknik alanlarındaki gelişmeler maddi yönü olup medeniyet ile birleşir ve milletlerarası bir nitelik taşır. Manevi yönü ise dil, din, tarih, ahlak, hukuk, felsefe, edebiyat, sanat, eğitim, örf ve adetler gibi doğrudan doğruya her toplumun kendi yapısına göre şekillenen unsurları içine alır. Manevi kültür, toplumların kendi özel davranışlarının eseri olduğu için, milli bir kişilik yapısındadır, orjinaldir ve gerçek kültür de budur. Kültür, her iki yönüyle de topluma dinamizm vermektedir ve böylece milletleri yaşatan, onları geleceğe bağlayan sosyal bir geliştirme gücüne sahiptir.
Bu özelliği ile de toplumdaki kalkınma ve gelişmenin temel faktörü durumundadır. Günümüzde milletler arasındaki hakimiyet ve üstünlük yarışı silahlarla değil, kültür ile yapılmaktadır. Milletler arasındaki üstünlük savaşında en etkili silah olarak, bağlı bulundukları toplumları eğitim ve kültür seviyeleri bakımından en üst düzeye çıkarmak, bilim ve teknolojide ön sırayı almaktır. Atatürk bu gerçeği şöyle ifade etmiştir:
Dünyada her kavmin, varlığı, kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır. Medeni eser vücuda getirme kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkumdurlar. Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatın şartıdır.
alıntı
Bugün artık toplumlar yanlızca ekonomik göstergelerle ifade edilen kalkınmaya değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir gelişmeye, maddi tatmine olduğu kadar, manevi tatminde de ilerlemeye ihtiyaç duymaktadırlar. Aslında manevi kalkınma yani kültürel gelişme, maddi kalkınmanın ikinci gücüdür. İkisi arasında biribirini destekleyen gizli bir akım vardır. İçinde bulunduğumuz asrın insanlığa kazandırdığı en önemli tecrübelerden birisi, kalkınmada sosyal ve kültürel faaliyetlerin de gözardı edilemeyeceği gerçeğidir.
Milletler arası ilişkileri belirleyen; sosyal, siyasal ve ekonomik etkenlerin yanında muhakkak ki kültürel etkenlerin de önemi büyüktür. Esasen kültürel etkenler, uluslararası yaklaşımlara daima devamlılık ve canlılık sağlar. Mevcut olan millî kültür değerleri milletleri birbirlerine daha fazla yaklaştırır. Bunu sağlarken eski eserleri, tarihi vesikaları, şiiri, tiyatrosu, sanatı, edebiyatı ve folkloru büyük rol oynar. Bu vesikalar ve değerler milletlerin iç işlerine karışmadan, vatan bütünlüğüne dokunmadan, kardeşçe ve dostça, barış içinde yaşamalarını sağlar. Bu varlıklar ve değerlerin anlam ve önemini maddi yönden ölçmek veya senteze tabi tutmak mümkün değildir.
Millî kültür varlıklarının korunması şarttır. Atatürk de millî kültür varlıklarımızın korunmasına büyük önem vermiş, millî kültür varlıklarının araştırılması, korunması ve yayılması için bütün tedbirlerin alınmasına gerekli itinayı göstermiştir. Bunun için lazım olan bütün araçların, güzel sanatların korunması ve yayılması için kurum ve kuruluşları faaliyete geçirmiştir.
Kültür toplumun sosyal yapısına yön veren ve o topluma kişilik kazandıran ortak davranışlardır. Zaman içinde değişme, gelişme ve yenileşme özellikleri taşıdığından dolayı kültür, canlı ve dinamik bir yapıya sahiptir. Toplumun yaşama düzeyine bağlı olarak doğup geliştiği için hayatın içindedir. Bir milleti diğer milletlerden ayıran yaşayış tarzı, o millete özgü duygu ve düşünce birliğinin oluşturduğu ruhtur.
Bununla birlikte bu aşamada milletlerin yaşama tarızlarını anlatması bakımından millî kültür kavramı karşımıza çıkmaktadır. Millî kültürün bu durumu onun canlı bir organizma gibi telakki edilmesini kolaylaştırır. Bu bakımdan millî kültürün sağlıklı olarak gelişebilmesi, bugünün geçmiş ile olan ilişkisini kesmemekle, bilakis yeniden kurmakla mümkündür. Yıllar boyu yaşayan o kültürün mensupları bizim insanlarımızdır. Atalarından emanet olarak aldıkları geleneksel kültürlerine yeni ilaveler yaparak kendilerinden sonra gelen nesillere intikal ettirmişlerdir. Sanayileşme ile birlikte geleneksel toplum yapısı değişmiş, çarpık bir şehirleşme yapısı ortaya çıkmıştır. Eski misyonunu kaybeden aileler, kültür taşıyıcı olmaktan da uzaklaşmışlardır. Teknolojinin gelişmesiyle bozulan ilişkiler yine teknolojinin bize kazandırdığı radyo, televizyon, vs vasıtalarla düzeltilmeye çalışılmıştır.
Kültürün hem maddi, hem de manevi yönü vardır. Bilim ve teknik alanlarındaki gelişmeler maddi yönü olup medeniyet ile birleşir ve milletlerarası bir nitelik taşır. Manevi yönü ise dil, din, tarih, ahlak, hukuk, felsefe, edebiyat, sanat, eğitim, örf ve adetler gibi doğrudan doğruya her toplumun kendi yapısına göre şekillenen unsurları içine alır. Manevi kültür, toplumların kendi özel davranışlarının eseri olduğu için, milli bir kişilik yapısındadır, orjinaldir ve gerçek kültür de budur. Kültür, her iki yönüyle de topluma dinamizm vermektedir ve böylece milletleri yaşatan, onları geleceğe bağlayan sosyal bir geliştirme gücüne sahiptir.
Bu özelliği ile de toplumdaki kalkınma ve gelişmenin temel faktörü durumundadır. Günümüzde milletler arasındaki hakimiyet ve üstünlük yarışı silahlarla değil, kültür ile yapılmaktadır. Milletler arasındaki üstünlük savaşında en etkili silah olarak, bağlı bulundukları toplumları eğitim ve kültür seviyeleri bakımından en üst düzeye çıkarmak, bilim ve teknolojide ön sırayı almaktır. Atatürk bu gerçeği şöyle ifade etmiştir:
Dünyada her kavmin, varlığı, kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır. Medeni eser vücuda getirme kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkumdurlar. Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatın şartıdır.
alıntı