SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
İstanbulun Kurtuluşu Hakkında Şiirler
FETİH ZAMANI
Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.
Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.
Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.
Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
İstanbul’un Kurtuluşu
Tarihte,hep bağımsız yaşadı Türk Milleti,
İlk Dünya Savaşı’nda tattı heyhat zilleti.
Müttefiki Almanya,yenilince savaşta,
O da yenik sayıldı,ne yazık bu savaşta.
1918, 30 Ekim Günü’nde,
Acı bir antlaşmaya,imza attı,o günde.
Bu talihsiz antlaşma,Mondros’ta yapıldı,
Türk’ün bağımsızlığı,tüm elinden alındı.
Önce Yunan askeri,çıkarıldı İzmir’e,
Sonra yurt planlandı,paylaşmaya Sevr’le.
Bunu gören Atatürk,hemen Samsun’a çıktı,
Uyardı milletini,işgale karşı çıktı.
Kaynaştı milletiyle,Erzurum’da,Sivas’ta,
Kongreler düzenledi,uzunca bu hususta.
Vatanı kurtarmaya kesin karar verdiler,
O azimle,inançla; Ankara’ya geldiler.
Ankara’ya,tüm yurttan gelen o Temsilciler,
Yurdu temsil etmeyi,kesin görev bildiler.
1920′de, 23 Nisan Günü,
Kurdular hür Meclisi,dünya duydu bu ünü.
İtilaf devletleri,korktu Türk’ün azminden,
İstanbul’u zaptetti,vurdu Türk’ü yeniden.
İngiltere,Fransa ve sonra da İtalya,
Yurdu paylaşmak için,çıktı Anadolu’ya.
Sevr Antlaşması’yla,paylaşmaya kalktılar,
Türk’ün gücüyle buna,fırsat bulamadılar.
Meclise Başkan oldu,orduya Başkomutan,
Düzgün,güçlü bir ordu,kurdu kahraman Ata’m.
Bu azimle,Kurtuluş Savaşı’nı başlattı,
Üç Buçuk yılda Ata’m,düşmanı yurttan attı.
Yenilgiye uğrayan,İtilaf devletleri,
İade etti Türk’ün,gerçek hakkını geri.
1923, 24 Temmuz’unda,
Tüm haklar kazanıldı,Lozan Antlaşması’nda.
Atatürk’ün dediği gibi; geri gittiler,
Şen İstanbul’umuzu,üzgünce terk ettiler.
1923, 6 Ekim Günü’nde,
Kahraman Türk Ordusu,Refet Paşa emrinde;
Girdi İstanbul’uma,bir bayram sevinciyle,
Kavuştu İstanbullu,tekrar özgürlüğüne.
6 Ekim Günlerin,kutlu olsun İstanbul,
Sana sevgimiz derin,mutlu ol sen İstanbul…
FETİH MARŞI
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiler, kalyonlar çekilecek...
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek...
Yürü: "Hala, ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden...
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...
Elde sensin, dilde sen... Gönüldesin, baştasın:
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek, zamanenin fendini,
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatih’tir, selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrap sinanüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi, artık, uyuyan destanını uyandır!
Bilmem neden gündelik işlerle telaştasın?
Kızım, sende Fatihler doğuracak yaştasın;
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan;
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan...
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın...
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü, arslanım, fetih hazırlığı başlasın...
Yürü, hala ne diye, kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Arif Nihat ASYA
İstanbul’un Kurtuluşu
Dünyanın en güzel kenti,
Türk ulusunun gözbebeği,
Fatih’in armağanı,
Güzeller güzeli İstanbul…!
Var mı? Senin gibi şanlı,
Tüm ulusların gözü hep sende kaldı.
Güzelliğin dillerde, zengin gönüllerde saklı,
Güzeller güzeli İstanbul…!
Kaç kez fethedilmek istendin,
Fatih seni fethene kadar.
Atalarımızın emaneti Fatih’in armağanı,
Türk ulusunun gözbebeği, güzeller güzeli İstanbul…!
İstanbul Destanı
Sana bilmem hangi yönden bakayım
Gece başka gündüz başka güzelsin
Kâinatta eşsiz tek ve özelsin
Çağlar değiştirdi sevdan İSTANBUL
Efendimiz malum ezelden tanır
Binlercesi şehrin can kıskanır
Sinende yaşayan cennettir sanır
Cihanda emsalin yok ki İSTANBUL
Kalbini son defa fethedenlere
Elveda deyip de gitmeyenlere
İmkân bulamayıp gelmeyenlere
Engin hoşgörünle kızma İSTANBUL
Kâbe-i ziyaretgâhların vardır
Şühedadan namazgâhların yardır
Âlem-i insanlar çok arzu-dardır
Sevenin koynunda sar ki İSTANBUL
Köklü medeniyetlerin evisin
Tarihler boyunca ananevisin
Mukaddesatını yâd el de bilsin
Sırr-ı nikabını aç ki İSTANBUL
Her dinin mensubu ibadet eder
Havra Kilise ve Cami’ye gider
O insanlar gönül diliyle ne der
Sessiz niyetleri duy ki İSTANBUL
Tüm insanlar âlâ şeyler yazmışlar
Anlatacak bir söz bırakmamışlar
Nesillere misal hep taşımışlar
Ölçülmez değerin var ki İSTANBUL
Arz ile deniz ve mehtap bakıyor
Gerçek yıldızlardan taçlar takıyor
Her gönülde sevdan ataş yakıyor
Türlü dillerdesin bil ki İSTANBUL
Elbet ben de bir gün gelir geçerim
İlahi yasaya ben de naçarım
Yardan ya da senden vaz mı geçerim?
Bir eser de benden al ki İSTANBUL
Çınlar Cami’lerden ezan(ı)salası
Yıkar nefisleri def-i belası
Zeki'midir sanki tek müptelası
Eyyüb Sultan başta say ki İSTANBUL
FETİH ZAMANI
Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.
Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.
Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.
Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
İstanbul’un Kurtuluşu
Tarihte,hep bağımsız yaşadı Türk Milleti,
İlk Dünya Savaşı’nda tattı heyhat zilleti.
Müttefiki Almanya,yenilince savaşta,
O da yenik sayıldı,ne yazık bu savaşta.
1918, 30 Ekim Günü’nde,
Acı bir antlaşmaya,imza attı,o günde.
Bu talihsiz antlaşma,Mondros’ta yapıldı,
Türk’ün bağımsızlığı,tüm elinden alındı.
Önce Yunan askeri,çıkarıldı İzmir’e,
Sonra yurt planlandı,paylaşmaya Sevr’le.
Bunu gören Atatürk,hemen Samsun’a çıktı,
Uyardı milletini,işgale karşı çıktı.
Kaynaştı milletiyle,Erzurum’da,Sivas’ta,
Kongreler düzenledi,uzunca bu hususta.
Vatanı kurtarmaya kesin karar verdiler,
O azimle,inançla; Ankara’ya geldiler.
Ankara’ya,tüm yurttan gelen o Temsilciler,
Yurdu temsil etmeyi,kesin görev bildiler.
1920′de, 23 Nisan Günü,
Kurdular hür Meclisi,dünya duydu bu ünü.
İtilaf devletleri,korktu Türk’ün azminden,
İstanbul’u zaptetti,vurdu Türk’ü yeniden.
İngiltere,Fransa ve sonra da İtalya,
Yurdu paylaşmak için,çıktı Anadolu’ya.
Sevr Antlaşması’yla,paylaşmaya kalktılar,
Türk’ün gücüyle buna,fırsat bulamadılar.
Meclise Başkan oldu,orduya Başkomutan,
Düzgün,güçlü bir ordu,kurdu kahraman Ata’m.
Bu azimle,Kurtuluş Savaşı’nı başlattı,
Üç Buçuk yılda Ata’m,düşmanı yurttan attı.
Yenilgiye uğrayan,İtilaf devletleri,
İade etti Türk’ün,gerçek hakkını geri.
1923, 24 Temmuz’unda,
Tüm haklar kazanıldı,Lozan Antlaşması’nda.
Atatürk’ün dediği gibi; geri gittiler,
Şen İstanbul’umuzu,üzgünce terk ettiler.
1923, 6 Ekim Günü’nde,
Kahraman Türk Ordusu,Refet Paşa emrinde;
Girdi İstanbul’uma,bir bayram sevinciyle,
Kavuştu İstanbullu,tekrar özgürlüğüne.
6 Ekim Günlerin,kutlu olsun İstanbul,
Sana sevgimiz derin,mutlu ol sen İstanbul…
FETİH MARŞI
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiler, kalyonlar çekilecek...
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek...
Yürü: "Hala, ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden...
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...
Elde sensin, dilde sen... Gönüldesin, baştasın:
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek, zamanenin fendini,
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatih’tir, selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrap sinanüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi, artık, uyuyan destanını uyandır!
Bilmem neden gündelik işlerle telaştasın?
Kızım, sende Fatihler doğuracak yaştasın;
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan;
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan...
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın...
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü, arslanım, fetih hazırlığı başlasın...
Yürü, hala ne diye, kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Arif Nihat ASYA
İstanbul’un Kurtuluşu
Dünyanın en güzel kenti,
Türk ulusunun gözbebeği,
Fatih’in armağanı,
Güzeller güzeli İstanbul…!
Var mı? Senin gibi şanlı,
Tüm ulusların gözü hep sende kaldı.
Güzelliğin dillerde, zengin gönüllerde saklı,
Güzeller güzeli İstanbul…!
Kaç kez fethedilmek istendin,
Fatih seni fethene kadar.
Atalarımızın emaneti Fatih’in armağanı,
Türk ulusunun gözbebeği, güzeller güzeli İstanbul…!
İstanbul Destanı
Sana bilmem hangi yönden bakayım
Gece başka gündüz başka güzelsin
Kâinatta eşsiz tek ve özelsin
Çağlar değiştirdi sevdan İSTANBUL
Efendimiz malum ezelden tanır
Binlercesi şehrin can kıskanır
Sinende yaşayan cennettir sanır
Cihanda emsalin yok ki İSTANBUL
Kalbini son defa fethedenlere
Elveda deyip de gitmeyenlere
İmkân bulamayıp gelmeyenlere
Engin hoşgörünle kızma İSTANBUL
Kâbe-i ziyaretgâhların vardır
Şühedadan namazgâhların yardır
Âlem-i insanlar çok arzu-dardır
Sevenin koynunda sar ki İSTANBUL
Köklü medeniyetlerin evisin
Tarihler boyunca ananevisin
Mukaddesatını yâd el de bilsin
Sırr-ı nikabını aç ki İSTANBUL
Her dinin mensubu ibadet eder
Havra Kilise ve Cami’ye gider
O insanlar gönül diliyle ne der
Sessiz niyetleri duy ki İSTANBUL
Tüm insanlar âlâ şeyler yazmışlar
Anlatacak bir söz bırakmamışlar
Nesillere misal hep taşımışlar
Ölçülmez değerin var ki İSTANBUL
Arz ile deniz ve mehtap bakıyor
Gerçek yıldızlardan taçlar takıyor
Her gönülde sevdan ataş yakıyor
Türlü dillerdesin bil ki İSTANBUL
Elbet ben de bir gün gelir geçerim
İlahi yasaya ben de naçarım
Yardan ya da senden vaz mı geçerim?
Bir eser de benden al ki İSTANBUL
Çınlar Cami’lerden ezan(ı)salası
Yıkar nefisleri def-i belası
Zeki'midir sanki tek müptelası
Eyyüb Sultan başta say ki İSTANBUL