ingiliz edebiyatı dönemleri - eski ingiliz edebiyatı - latince yapıtların ingilizceye çevrilmesi - orta ingilizce dönemi
İngilizce olarak anlatılan ve söylenen ilk öyküler ve şiirlerle ilgili hiçbir kayıt olmadığı için bu konuda pek az şey biliyoruz. En eski edebiyat örneklerine büyük bir olasılıkla 10. yüzyılda yazılmış olan elyazmalarında rastlanmaktadır.
Bu yazmalardaki şiirler de 7. ve 8. yüzyıllardan kalmış örneklerdir. Bunların en önemlisi uzun bir şiir olan Beowulf destanıydı. Öbür şiirler arasında efendisini yitiren bir adamın yalnızlığını anlatan The Wanderer ("Gezgin") ile denizciliğin zorluklarını dile getiren The Seafarer ("Gemici") sayılabilir. Bunların dışında, Northumberland manastırlarında yazılmış bazı dinsel şiirler de vardır. Adı bilinen ilk İngiliz şairi Caedmon 7. yüzyılda yaşamış, kuzeyli, kendi halinde bir sığırtmaçtı. Onun yapıtlarından kalan tek örnek, düşünde gördüğü bir meleğin isteği üzerine yazdığı "Hymn of Creation" ("Yaratılış İlahisi") adlı kısa şiirdir.
Bütün bu şiirler günümüz İngilizce'sinden çok farklı ve bugün İngilizler'e yabancı bir dil gibi gelen Eski İngilizce ya da Anglosakson dilinde yazılmıştı. O dönemin okuma yazma bilen sayılı insanları olan keşişler ise Latince kullanmayı yeğliyorlardı. İlk İngiltere tarihini de 8. yüzyılın başlarında Aziz Bede adlı bir keşiş Latince olarak yazmıştır. Ama manastırlar Vikingler'ce yıkıldıktan sonra ve Kral Büyük Alfred 871'de tahta çıktığı zaman, bilginlerin sayısının çok azaldığını gördü. Alfred, eğitimin yaygınlaşması konusunda kararlıydı. Ayrıca yurttaşlarının kendi dillerinde okuyup yazmayı öğrenmelerini istiyordu. Bu yüzden Latince yapıtların İngilizce'ye çevrilmesine ve 890'dan başlayarak her yılın olaylarının kaydını tutan Anglo-Saxon Chronicle'm ("Anglosakson Vakayinamesi") yazılmasına ön ayak oldu.
1066'da Norman istilasıyla birlikte İngiltere'ye değişik görüşler, değişik anlatım biçimleri ve "Roland'ın Şarkısı" gibi şövalyelik öyküleri de girmiş oldu. Soylular ve sarayda yaşayanlar Norman Fransızca'sı konuşuyor, Latince bilim dili olarak varlığını sürdürüyor, buna karşılık sıradan insanlar türkülerinde ve öykülerinde İngilizce'yi kullanıyordu. Ne var ki, Fransızca'nın etkisi altında dil de değişmeye başladı. 1100 ile 1500 yılları arasında kullanılan İngilizce'ye "Orta İngilizce" denir. Bu dönemde genellikle koşuk diliyle yazılan ve Kral Arthur ile şövalyelerinin başlarından geçen olaylarla ilgili romanslar büyük bir yaygınlık kazandı.
Bunların bazıları uyaklıydı; bazılarında da ritim için aynı harf ya da aynı sesin yinelenmesi anlamına gelen aliterasyon kullanılıyordu. Eski İngilizce'de bütün şiirler aliterasyondan yararlanarak yazılırdı. Orta İngilizce döneminde bu eski üslubu sürdüren iki başyapıt kaleme alındı: Kral Arthur'un şövalyelerinden birinin serüvenlerini anlatan ve 1375-1400 yılları arasında yazılan Sir Gawain and the Greene Knight ("Sir Gawain ve Yeşil Şövalye") ve William Langland'ın yazdığı Piers Plowman ("Rençper Piers"). Langland bu şiiri 1367'de yazmaya başlamış, 20 yıl boyunca da gözden geçirmişti. Şiir, anlatıcının uyuyakalıp düş görmesiyle başlar. Şair düşünde tarlada çalışan bir sürü insan görür. Ne var ki, bunlardan birçoğu sahtekârlık etmektedir. Langland bu ahlakdışı davranışları sergileyerek insanları daha erdemli bir yola yöneltmek istemiş ve ortaçağ yaşayışının canlı bir tablosunu çizmiştir.
Orta İngilizce dönemi edebiyatının en büyük yaratıcısı Geoffrey Chaucer'dı. Troilus and Criseyde (1385; "Troilos ve Khryseis") ve Canterbury Tales (1387-1400; "Canterbury Öyküleri") gibi uzun şiirlerinde Chaucer her türden insanın çok canlı portrelerini çizmiş, en acıklısından en gülüncüne kadar değişik dokuda birçok öyküyü dile getirmiştir. Böylece İngiliz dilinin anlatım olanaklarını da benzersiz bir biçimde kullanmıştır.
14. ve 15. yüzyıllarda daha çok sayıda insanın okuma yazma öğrenmesiyle İngilizce' nin kullanımı da yaygınlaştı. Bu dönemde, aralarında John Wycliffe'in 1380'de yaptığı çeviri de olmak üzere Kutsal Kitap çevirileri yapıldı, düzyazı vakayinameler, romanslar, dinsel ve siyasal yapıtlar kaleme alındı. O yıllarda bütün kitaplar el yazısı ile çoğaltılıyordu. Bu yüzden William Caxton'un 1476'da basım yöntemini Londra'ya getirmesiyle önemli bir adım atılmış oldu. Caxton, bilginler için olduğu kadar sıradan okurlar için de kitap basmak istiyordu. Bastığı ilk kitaplardan biri de Sir Thomas Malory'nin, Kral Arthur'la ilgili serüvenleri konu alan Arthur' un Ölümü (Morte d'Arthur; 1485) adlı öykü derlemesiydi.
14. yüzyıldaki ilginç gelişmelerden biri de İngiliz tiyatrosunun başlamasıydı. Bu dönemde şeytanın cennetten kovuluşundan kıyamet gününe kadar insanın başından geçenleri canlandıran bir dizi kısa oyun sahnelendi. Bunlara mucize oyunları deniyordu. Bir başka oyun türü de kişilerin iyi ve kötü değerleri temsil ettikleri ibret oyunuydu. İbret oyunları içinde en ünlüsü olan Everymande (1509-19; "Herhangi Biri"), "ölüm" insanı çağırdığında, yalnızca insanın yaptığı iyilikler onunla birlikte gitmeyi göze alıyordu.
alıntı
İngilizce olarak anlatılan ve söylenen ilk öyküler ve şiirlerle ilgili hiçbir kayıt olmadığı için bu konuda pek az şey biliyoruz. En eski edebiyat örneklerine büyük bir olasılıkla 10. yüzyılda yazılmış olan elyazmalarında rastlanmaktadır.
Bu yazmalardaki şiirler de 7. ve 8. yüzyıllardan kalmış örneklerdir. Bunların en önemlisi uzun bir şiir olan Beowulf destanıydı. Öbür şiirler arasında efendisini yitiren bir adamın yalnızlığını anlatan The Wanderer ("Gezgin") ile denizciliğin zorluklarını dile getiren The Seafarer ("Gemici") sayılabilir. Bunların dışında, Northumberland manastırlarında yazılmış bazı dinsel şiirler de vardır. Adı bilinen ilk İngiliz şairi Caedmon 7. yüzyılda yaşamış, kuzeyli, kendi halinde bir sığırtmaçtı. Onun yapıtlarından kalan tek örnek, düşünde gördüğü bir meleğin isteği üzerine yazdığı "Hymn of Creation" ("Yaratılış İlahisi") adlı kısa şiirdir.
Bütün bu şiirler günümüz İngilizce'sinden çok farklı ve bugün İngilizler'e yabancı bir dil gibi gelen Eski İngilizce ya da Anglosakson dilinde yazılmıştı. O dönemin okuma yazma bilen sayılı insanları olan keşişler ise Latince kullanmayı yeğliyorlardı. İlk İngiltere tarihini de 8. yüzyılın başlarında Aziz Bede adlı bir keşiş Latince olarak yazmıştır. Ama manastırlar Vikingler'ce yıkıldıktan sonra ve Kral Büyük Alfred 871'de tahta çıktığı zaman, bilginlerin sayısının çok azaldığını gördü. Alfred, eğitimin yaygınlaşması konusunda kararlıydı. Ayrıca yurttaşlarının kendi dillerinde okuyup yazmayı öğrenmelerini istiyordu. Bu yüzden Latince yapıtların İngilizce'ye çevrilmesine ve 890'dan başlayarak her yılın olaylarının kaydını tutan Anglo-Saxon Chronicle'm ("Anglosakson Vakayinamesi") yazılmasına ön ayak oldu.
1066'da Norman istilasıyla birlikte İngiltere'ye değişik görüşler, değişik anlatım biçimleri ve "Roland'ın Şarkısı" gibi şövalyelik öyküleri de girmiş oldu. Soylular ve sarayda yaşayanlar Norman Fransızca'sı konuşuyor, Latince bilim dili olarak varlığını sürdürüyor, buna karşılık sıradan insanlar türkülerinde ve öykülerinde İngilizce'yi kullanıyordu. Ne var ki, Fransızca'nın etkisi altında dil de değişmeye başladı. 1100 ile 1500 yılları arasında kullanılan İngilizce'ye "Orta İngilizce" denir. Bu dönemde genellikle koşuk diliyle yazılan ve Kral Arthur ile şövalyelerinin başlarından geçen olaylarla ilgili romanslar büyük bir yaygınlık kazandı.
Bunların bazıları uyaklıydı; bazılarında da ritim için aynı harf ya da aynı sesin yinelenmesi anlamına gelen aliterasyon kullanılıyordu. Eski İngilizce'de bütün şiirler aliterasyondan yararlanarak yazılırdı. Orta İngilizce döneminde bu eski üslubu sürdüren iki başyapıt kaleme alındı: Kral Arthur'un şövalyelerinden birinin serüvenlerini anlatan ve 1375-1400 yılları arasında yazılan Sir Gawain and the Greene Knight ("Sir Gawain ve Yeşil Şövalye") ve William Langland'ın yazdığı Piers Plowman ("Rençper Piers"). Langland bu şiiri 1367'de yazmaya başlamış, 20 yıl boyunca da gözden geçirmişti. Şiir, anlatıcının uyuyakalıp düş görmesiyle başlar. Şair düşünde tarlada çalışan bir sürü insan görür. Ne var ki, bunlardan birçoğu sahtekârlık etmektedir. Langland bu ahlakdışı davranışları sergileyerek insanları daha erdemli bir yola yöneltmek istemiş ve ortaçağ yaşayışının canlı bir tablosunu çizmiştir.
Orta İngilizce dönemi edebiyatının en büyük yaratıcısı Geoffrey Chaucer'dı. Troilus and Criseyde (1385; "Troilos ve Khryseis") ve Canterbury Tales (1387-1400; "Canterbury Öyküleri") gibi uzun şiirlerinde Chaucer her türden insanın çok canlı portrelerini çizmiş, en acıklısından en gülüncüne kadar değişik dokuda birçok öyküyü dile getirmiştir. Böylece İngiliz dilinin anlatım olanaklarını da benzersiz bir biçimde kullanmıştır.
14. ve 15. yüzyıllarda daha çok sayıda insanın okuma yazma öğrenmesiyle İngilizce' nin kullanımı da yaygınlaştı. Bu dönemde, aralarında John Wycliffe'in 1380'de yaptığı çeviri de olmak üzere Kutsal Kitap çevirileri yapıldı, düzyazı vakayinameler, romanslar, dinsel ve siyasal yapıtlar kaleme alındı. O yıllarda bütün kitaplar el yazısı ile çoğaltılıyordu. Bu yüzden William Caxton'un 1476'da basım yöntemini Londra'ya getirmesiyle önemli bir adım atılmış oldu. Caxton, bilginler için olduğu kadar sıradan okurlar için de kitap basmak istiyordu. Bastığı ilk kitaplardan biri de Sir Thomas Malory'nin, Kral Arthur'la ilgili serüvenleri konu alan Arthur' un Ölümü (Morte d'Arthur; 1485) adlı öykü derlemesiydi.
14. yüzyıldaki ilginç gelişmelerden biri de İngiliz tiyatrosunun başlamasıydı. Bu dönemde şeytanın cennetten kovuluşundan kıyamet gününe kadar insanın başından geçenleri canlandıran bir dizi kısa oyun sahnelendi. Bunlara mucize oyunları deniyordu. Bir başka oyun türü de kişilerin iyi ve kötü değerleri temsil ettikleri ibret oyunuydu. İbret oyunları içinde en ünlüsü olan Everymande (1509-19; "Herhangi Biri"), "ölüm" insanı çağırdığında, yalnızca insanın yaptığı iyilikler onunla birlikte gitmeyi göze alıyordu.
alıntı