http://appworldtv.com:8000

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
II. Abdülhamid’in el yazması 600 polisiye romanı vardı MUSA GÜNER
Birçok ilginç özelliği olan II. Abdülhamid’in en dikkat çekici merakı, tam bir polisiye roman tutkunu olması. Sultan’ın kütüphanesinde özel olarak çevirtilmiş 600 tane polisiye roman bulunuyor. Bugün çoğu İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan bu kitapların hepsi de elyazması ve tek nüsha...Yakın tarihimizin en önemli siyasi figürlerinden II. Abdülhamid, aynı zamanda çok meraklı bir polisiye roman okuru. Sultan’ın bu merakı çeşitli sebeplere bağlansa da araştırmalar, Onun diğer Osmanlı Sultanları gibi, iyi bir ‘okur’, özel olarak da polisiye meraklısı olduğunu gösteriyor. Padişah’ın bu merakını araştıranların başında Erol Üyepazarcı geliyor. Üyepazarcı, Abdülhamid’in polisiye roman merakını kulaktan dolma bilgiler çerçevesinden çıkarıp araştırmaya ve belgeye dayalı bilgiler düzlemine çekiyor. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin üzerinden 100 yıl, ölümünün üzerinden de yaklaşık 90 yıl geçtiğini söyleyerek söze başlıyor Üyepazarcı. “Artık, Abdülhamid’i objektif değerlendirmenin zamanı geldi. Türk aydını artık onu gerçek yönleriyle anlamaya çalışmalıdır.” diyor. Abdülhamid’e haksızlık edildiğini, güzel yönlerinin gizlendiğini; objektif değerlendirmelerin, Sultan’ın iyi yönlerinin daha fazla olduğunu ortaya koyacağını söylüyor.
Üyepazarcı, Abdülhamid’in ilginç bir padişah olduğunun altını çiziyor. Mesela Sultan, çok iyi bir ince marangoz. Bugün hâlâ Beylerbeyi Sarayı’nın salonunda bulunan yemek masası takımını kendi elleriyle yapmış. Sarayın bahçesinde kurulan marangozhaneye sık sık geldiğini, günlük meşgalelerin ağırlığından kurtulmak için bizzat ustalarla beraber çalıştığını aktarıyor Üyepazarcı. Sultan’ın birlikte çalıştığı ustalardan birinin Kemal Tahir’in babası olduğunu da ondan öğreniyoruz. Abdülhamid’in bir başka merakı da çanak çömlek ve seramik yapımı. Üyepazarcı’nın anlattıklarına göre, Yıldız Sarayı’nın bahçesinde önce bir küçük ocak kurulmuş. Abdülhamid burada da zaman zaman bizzat çalışmış, çamurla uğraşmış. Bu ocak daha sonra porselen fabrikasına dönüşmüş. Son zamanlara kadar hizmet veren Yıldız porselen fabrikası Abdülhamid’ten kalma. Üyepazarcı’nın, söz ettiği bir başka yön de Abdülhamid’in fotoğraf merakı. Sultan’ın suikast endişesiyle çok gezemediğini; fakat bütün istanbul’u semt semt fotoğraflattığını söylüyor. Bu merakın önemli göstergelerinden birine dünyanın en büyük kütüphanesi olan Washington Congress’te rastlamış. Kütüphane’nin Türkçe bölümünde ‘Abdülhamid Hediyesi’ ismiyle kayıtlı, 12 ciltlik bir İstanbul albümü, İstanbul’u çok seven ve özleyeceğini söyleyen bir Amerika büyükelçisine bizzat Abdülhamid tarafından hediye edilmiş. O ölünce de albüm kütüphaneye bağışlanmış. Üyepazarcı, albümün kütüphanenin en sıkı korunan eserlerinden olduğunu, üzerindeki şahane kırmızı tuğrasıyla gelenleri selamladığını söylüyor.

20 bin kitaptan oluşan özel bir kütüphanesi vardı

Erol Üyepazarcı, II. Abdülhamid’in dört kütüphanesi olduğunu, her gün iki üç saatini kütüphanede geçirdiğini, hatta kabullerini de orada yaptığını anlatıyor. 31 Mart isyanı gerçekleşip de Yıldız Sarayı yağmalanırken bu kitaplara İbnülemin Mahmut Kemal İnal tarafından sahip çıkılıyor. Kitaplar İstanbul Üniversitesi kütüphanesine intikal etmiş. Üyepazarcı, Abdülhamid’in kütüphanesinde çok eski kıymetli el yazmaları olduğunu söylüyor: “Fatih devrinden kalma çok kıymetli el yazmaları, dîvanlar, çok nadir bulunan eski kitaplar var. Mesela Akşemsettin’in, Molla Gürani’nin kitabı var.”
Yıldız kütüphanesinde kıymetli el yazmalarının dışında basılı kitapların da bulunduğunu, bunların çoğunun da yabancı dildeki kitaplar olduğunu öğreniyoruz: “Yabancı dildeki kitapların hepsi Fransızca. Abdülhamid’in biraz Fransızca anladığı söylenir. Ve burada enteresan şeyler var, mesela Fransız İhtilali ile ilgili kitaplar var. Yani Abdülhamid her konuyla ilgili. Ve o zaman çıkmış ansiklopediler Larousse ansiklopedileri…” İşin ilginç tarafı Abdülhamid’e özgü, Abdülhamid için yapılmış özel çeviriler de bulunuyor bu kütüphanede. Polisiye romanlar bu özel çevirilerin bir bölümünü oluşturuyor. Ama Sultan’ın kitap merakı polisiye ile sınırlı değil. Erol Üyepazarcı o dönemdeki kitapların çeşitliliğini de söyle anlatıyor: “Abdülhamid çok çeşitli alanlarda kitap çevirtmiştir. Mesela bulaşıcı hastalıklarla ilgili kitaplar var. O zaman bir kolera salgını olmuş İstanbul’da. Günün siyasi olaylarıyla ilgili kitaplar çevirtiyor. Mesela Rus-Japon Harbi olmuş 1903’lerde. O harple ilgili, Avrupada yayınlanmış bir çok kitabı tercüme ettirmiş. Bir de seyyahların yazdığı coğrafya kitapları var. Dünyayı tanımak için bunları da çevirtmiş. ”

Abdülhamid bu çevirileri kendisinin kurdurduğu ve altı mütercimin çalıştığı tercüme bürosuna yaptırıyor. Polisiye roman dışındaki kitapları, öğleden sonra kütüphenede geçirdiği zamanda kendisi okuyor Abdülhamid. Polisiye romanları ise haremde olmadığı gecelerde, yatmadan önce sütkardeşi İsmet Bey’e okutuyor. Üyepazarcı’ya, Abdülhamid’in polisiye roman merakını eleştirenleri de soruyoruz. Muhalifleri, padişahın tercüme bürosunu kendi özel işleri için kullandığını, yani onlara polisiye roman çevirttiğini, bu romanların da altı bin civarında olduğunu söylüyorlar. Üyepazarcı bu rakamların çok abartılı olduğunu, o zamanki şartlarda altı bin romanın çevrilmesinin imkansızlığını, ayrıca altı bin tane roman da olmadığını söylüyor. O, Abdülhamid’in özel kütüphanesinde yaklaşık altı yüz polisiye kitap olduğunu tespit etmiş. Bunların 505 tanesi İstanbul Üniversitesi kütüphanesinde 64’ü de Başbakanlık arşivinde.
Tercüme bürosunda çalışanların Padişah’a özel çevirilerini akşam evlerinde yaptıklarına ve bu iş için ayrıca para aldıklarına da dikkat çekiyor Erol Üyepazarcı: “Yapmak zorunda da değiller. Hasan Sırrı Bey, ‘ben roman çevirmeyi sevmezdim, beni zorlamadı’ diyor. ‘Ama öbür arkadaşlara ilave para verirdi. Onlar akşam evlerinde roman çevirirlerdi’ diyor.”

Polisiyeleri günü gününe takip ediyordu

“Abdülhamid polisiye roman aktüalitesini de çok iyi takip ediyor. Meşhur polisiye Arsen Lüpen, 1905’te Türkçeye çevrilmiş, Batı’da ise 1907’de basılmış. Abdülhamid onu bir dergide tefrika edilirken keşfetmiş ve orada kitap olarak yayınlanmasından önce tercüme ettirmiş. Demek ki polisiye roman merakını biliyor ve bilgi aktarıyorlar. Nic Carter’ler filan o zaman Türkçede bilinmiyor, II. Meşrutiyet’ten sonra çevrilmiştir. Halbuki Abdülhamid’te Pankerton, Nik Carter bir sürü çeviri var. O da en yeni çıkan kitapları çevirtiyor. ‘Parmak İzi’ diye bilimsel polisiye romanın ilk örneklerinden biri. 1907’de basılmıştır, aynı yıl çevirtilmiştir. Abdülhamid’in kütüphanesinde var.”

“Esvapçıbaşı paravanın arkasında durur ve...”

Abdülhamid’in en önemli merakı ise polisiye romanlar. Erol Üyepazarcı, II. Abdülhamid’in her gece yatmadan önce sütkardeşi ve Esvapçıbaşısı İsmet Bey’e polisiye roman okuttuğunu söylüyor. “Akşamları İsmet Bey, paravanın arkasından ona polisiye roman okuyordu. Arada duruyor, ‘Devam edin İsmet Bey!’ uyarısını duyarsa devam ediyor. ‘İstirahat edin İsmet Bey’ uyarısıyla da kalkıp gidiyor. Abdülhamid’in kitaplarının bazılarının arkasında ‘Efendimize şu tarihte okunmuştur’ diye İsmet Bey’in okuduktan sonra yazdığı notlar var.”
Türkiye’de roman türünün bile yeni yeni filizlenmeye başladığı dönemde Abdülhamid’in polisiye romanı nereden bulduğunu soruyoruz Erol Üyepazarcı’ya, anlatıyor: “O zamanlar en çok polisiye romanı Fransızlar yazdığı için, Fransızcadan çevriliyor. Abdülhamid zamanında 54 roman çevrilmiş. Bir gün İngilizce bir derginin 01 Eylül’ünde yayınlanan sayısından Abdülhamid hakkındaki bir makaleyi çeviren Corci diye bir mütercim, bakıyor ki ‘Boş Hane’ diye bir polisiye öykü var. Padişahın beğenir diye onu da çeviriyor. Padişahın çok hoşuna gidiyor. Fransızların roman stilinden çok başka, tamamen mantığa dayalı. Yazarın kim olduğunu araştırtıyor, Sir Arthur Conan Doyle ismine ulaşıyor. Hemen Londra sefirine telgraf çekiliyor, ne kadar çıkmış eseri varsa gönderin, deniyor. Corci oturup padişah için bütün Sherlock Holmes’leri çeviriyor. Sultan’ın Sherlock Holmes tutkusu da böyle başlıyor.” Üyepazarcı, Sherlock Holmes’lerin yazarı Conan Doyle’un 1907 yılında karısıyla birlikte İstanbul’a geldiğini, Abdülhamid’in onları kabul ederek Mecidiye Nişanı, karısına da şefkat nişanı verdiğini anlatıyor. Doyle, 56 tane uzun Sherlock Holmes hikâyesi, 4 tane de Sherlock Holmes romanı yazmış. Üyepazarcı’nın anlattıklarına göre bu görüşmede Sultan, Doyle’e bir de eleştiri getirmiş. ‘Sen roman yazma, hikâyelerin daha güzel, hikâye yazmaya devam et.’ demiş. Üyepazarcı, Abdülhamid ile Doyle’u görüştüren Woods paşanın hatıralarında olayın detaylarıyla anlatıldığını, Doyle’un, bu eleştiriden alındığı için hatıratında bu olaydan söz etmediğini belirtiyor.
 
Geri
Üst