AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Herşey sevinceye kadar farklıdır..

haberci

Yeni Üye
Katılım
4 Şubat 2025
Mesajlar
52.415
Tepkime puanı
1
Puan
1
Kendini bildi bileli mor menekşeyi cok severdi Cocukluğunun gectiği iki katlı evin bahcesinde bahar geldiğinde mor mor acar, mis gibi kokarlardı Annesi, mor menekşeleri hep duvar kenarına dikerdi
“Menekşeler, golgeyi sever kızım! derdi
Oysa oğretmeni, bitkilerin guneş ışınları ile fotosentez yaptığını anlatmıştı ona Bitkiler guneş ışığına muhtactı Mor menekşeler ne tuhaf bitkilerdi; “Her bitki guneşi severken, onlar neden golgeyi tercih ediyorlar? diye duşundu durdu Hande Kucuk, ufacık aklı ile aslında menekşelerin diğer ciceklerden farklı olduğunu keşfetmişti İşte belki de menekşeler, bu yuzden bu kadar guzeldi Herkesten farklı olursan, bu hayatta değerli olursun kanaatine varmıştı Daha o yıllarda farklı olmak icin gayret etmeye başladı İlk olarak, okulda kimsenin yanına oturmak istemediği Hacer’in yanına oturmak istediğini oğretmenine soylemesiyle başladı farklılıklarla suren hayatı… Hacer bile şaşırmış, şaşkın şaşkın bakıyordu onun yuzune Hacer cok dağınık, biraz anlama zorlukları olan, problemli bir ailenin kızı idi Hande ise muhendis Kemal Bey’in biricik kızı… Ogretmen, daha sonra bir tatsızlık cıkmasın diye pek oturtmak istemedi, Hacer’in yanına Hande’yi… Bu yuzden kendisiyle konuşmak icin Hande’nin annesini okula davet etti
Annesi eve geldiklerinde Hande’ye sordu:
“Hacer’in yanına neden oturmak istiyorsun, yavrum?
Hande cevap verdi:
“Gecen baharda menekşeler ekiyorduk hani anne, o gun sen bana menekşeler
guneşi sevmez demiştin, oysa her bitki guneşi sever Menekşeler farklı,
belki de bu yuzden bu kadar guzeller… Hacer’in yanına kimse oturmak istemiyor Ben farklı olmak istiyorum Belki Hacer de guzeldir, onu fark etmek istiyorum! dedi
Annesinin ağzı acık kalmıştı İlkokul dorduncu sınıf oğrencisi kızının bu olgunluğuna hayran kalarak:
“Peki kızım, kimin yanında istersen oturabilirsin! diyebildi sadece…
Pazartesi gunu Hande, Hacer’in yanında oturmaya başladı Hem Hande tedirgindi, hem Hacer… Birbirleri ile hic konuşmuyorlardı Diğer kızlar da soğumuştu Hande’den Nasıl Hacer gibi dağınık, bir şeyi, iki kere anlatmadan anlamayan, fakir bir kızın yanına oturmayı istemişti, hala kabullenemiyorlardı En cok alınan Doktor Cemal Bey’in kızı Esin’di Annebabaları her hafta sonu goruşuyorlar, Hande ve Esin birlikte oynuyorlardı Hande, nasıl olur da kendi yerine Hacer’i secerdi Gururu cok kırılmıştı Esin’in Hande ile konuşmuyordu Birgun Hande ve ailesi, Esin’lerle dağ koylerinden birinde gercekleştirilecek bir panayıra katılmak icin sozleştiler Hande gene Esin’in somurtacağını bildiği icin gitmek istemiyordu İcin icin de Hacer’e kızmaya başlamıştı arkadaşları ile arasının bozulmasına sebep olduğu icin… Neden bu kadar dağınıktı, neden her şeyi iki kerede anlıyordu? Yoksa aptal mıydı? Sonra menekşeleri hatırladı, hemen duşuncelerinden utandı Hacer farklı diye yargılamaması gerekiyordu Hacer’in, kimsenin bilmediği guzelliklerini keşfedecekti Buna tum gucu ile inandı Panayıra gittiklerinde Esin somurtarak karşısında oturuyordu, Hande ile konuşmuyordu
Hande canı sıkıldığından biraz dolaşmak icin annesinden izin aldı Koy yolunda yurumeye başladı Hava iyice soğumuş ve ayaz iyice artmıştı, kar atıştırmaya başlamıştı Hande karı cok seviyordu, yurudu, yurudu Koye gelmişti Bir evin
onunde durdu Evin penceresindeki saksıya gozu ilişti Gozlerine inanamıyordu, bunlar mor menekşelerdi Ama kıştı ve menekşeler soğuğu hic sevmezlerdi Eve doğru bir adım attı Kapıda beliren golgeyi cok sonra fark etti, bu Hacer’di Hande’ye gulumsuyordu
“Hoşgeldin Hande, buyurmaz mısın? diye mırıldandı Hacer…
Hande, biraz urkek, şaşkınlıkla kapıya doğru ilerledi ve iceri girdi Oda sıcacıktı odun sobası her yeri ısıtmıştı
“Menekşeler… diyebildi sadece Hande “Bu soğukta?
Hacer gulumsedi:
“Onlar annem icin, annem onları cok sever
Sonra yatakta yatan kadını fark etti Hande
“Annen hasta mı? diye sordu
“Evet, iki sene once felc oldu, ona ben bakıyorum Bizim kimsemiz yok, bir tek
ineğimiz var, onunla geciniyoruz Ama tum işler bana baktığı icin derslere calışacak pek vaktim olmuyor! dedi Hacer utanarak… “Bir de bizim koyden şehre arac yok Bu yolu her gun yuruyorum, o yuzden de cok yorgun okula geliyorum Dersleri anlamakta gucluk cekiyorum
Hande’nin gozleri dolmuştu Dışarıdan gelen ses ile kendine geldi Annesi onu arıyordu Cok merak etmiş olmalıydı Dışarıya koştu ve annesine sarıldı, ağlıyordu Bir muddet sonra:
“Anne, bu Hacer! diye tanıştırdı sıra arkadaşını…
Hacer’in yaptığı sıcak corbadan ictiler birlikte Hande annesine anlattı Hacer’in hayatını, ağlayarak:
“Bir şeyler yapalım anne! dedi Hacer’e duyurmamaya calışarak…
O hafta annesi ve Hande, Hacerlere gidip annesi ve Hacer’i kendi evlerine taşıdılar Hacer, artık Handelerden okula gidip geliyordu, ne dağınıktı, ne de aptal Sınıfın en iyi oğrencisi olmuştu Seneler gecti Hacer ve Hande bir arkadaş değil, iki kız kardeştiler artık…
Mor menekşeler, Hande’ye Hacer’i armağan etmişti Hacer’e ise hem Hande’yi, hem hayatı Seneler sonra ikisi de evlendi
Hacer şimdi bir doktor… Hande’den vicdanın ne kadar onemli olduğunu oğrendi, hastalarına vicdanıyla birlikte şifa dağıtıyor Hande ise bir oğretmen… Cocuklara farklı olan şeyleri sevmeyi de oğretiyor Bir kızı var Adı, Hacer Menekşe Hayatta en cok sevdiği iki şeye, birini daha ekledi Hande
 
Geri
Üst