SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
Halk Şiiri Nedir
halk şiirinin özellikleri
halk şiiri örnekleri
Halk Şiiri Nedir
Sözlü edebiyat geleneği, Türklerin İslamiyet'i kabulüyle başlayan kültürel değişikliklere uyum sağlamış, özünü kaybetmeden biçim ve içerik bakımından bazı değişikliklerle varlığını sürdürmüştür. Çoğunlukla halkın ortak yaşayışını, beğeni ve değerlerini yansıtan bu geleneğe "halk edebiyatı" adı verilir.
Halk Şiirinin Özellikleri:
- İçerik, tema ve şekil yönünden İslamiyet'ten önceki Türk Şiir geleneğiyle benzerlikler gösterir.
- Halk şiiri geleneğinde eser verenlerin çoğu halkın içinde gelip onların ortak duygularını yansıtmayı amaçlayan, düzenli bir eğitimden almamış kişilerdir. Özellikle anonim halk şiiri ve âşık tarzı halk şiiri, genel olarak ekonomik durumu çok iyi olmayan, hayatın zorluklarıyla mücadele eden, edebiyat estetiğinden çok; ince bir sezgi, duyuş algılama yeteneğine sahip Anadolu insanının zihniyet dünyası etrafında oluşmuştur.
- Halk şiiri, divan şiirinde olduğu gibi yüce, yüksek ve ideal olmaya değil hayatın gerçeklerine yönelik bir şiirdir. Bu şiirde önemli olan biçim değil "mana"dır. Bu yönüyle soyut unsurlardan çok somut unsurlar, hayali güzellerden çok gerçek güzeller; mitolojik kahramanlar, olağanüstü olay ve olgulardan çok günlük hayatın gerçekleri şiirde işlenir.
- Sözlü gelenek içinde çoğunlukla da irticalen (doğaçlama, birdenbire ve içinden geldiği gibi söylemek) oluşturulan halk şiiri, sonraki kuşaklara da genellikle sözlü gelenek yoluyla aktarılmıştır.
- Şairlerin çoğu şiirlerini ilk söylediklerinde yazıya geçirmedikleri için, şiirlerin birçoğu unutulmuş, hafızalarda kaldığı kadarıyla günümüze ulaşmıştır. Günümüzde bu edebiyata ait bir şiirin, Anadolu'nun farklı yörelerinde, farklı varyantlarıyla karşımıza çıkmasının nedeni budur. (Varyant: Bir eserin aslından çok az ayrılan değişik biçimi)
- Divan şairleri, kendi şiirlerinden beğendiklerini divan adı verilen kitaplarda toplayıp yazıya geçirmişlerdir. Ancak, halk şiiri, yazılan bir şiir olmaktan ziyade söylenen bir şiir olduğu için şairlerin hayattayken kendi şiirlerini bir araya getirip yazıya geçirmeleri pek mümkün olmamıştır. Bu nedenle bu şairlerin şiirleri başkaları tarafından "mecmua" veya "cönk" diye adlandırılan defterlerde toplanmıştır.
- Zaman zaman Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmışsa da halkın konuşma diliyle oluşturulmuştur. Özellikle anonim halk şiiriyle âşık tarzı halk şiirinde Türkiye Türkçesinin ortak sözcüklerinin yanında ürünlerin dilinde yöresel sözcüklere de rastlanır.
- Anlatım, içten, canlı ve yalındır. Divan edebiyatındaki kadar edebî sanatlara fazla yer verilmemiştir. Fakat söyleyiş güzelliği yaratmak için kalıplaşmış benzetmelere (mazmunlara) başvurulmuştur. İnci: diş, kalem: kaş, elma: yanak, ok: kirpik, suna: turna; ela göz, yeşil başlı ördek gibi...
- Şiirlerde, aşk, ayrılık, sevgiliye özlem, doğa güzelliği, ölüm, toplumsal olaylar, kahramanlık, din ve tasavvuf gibi temalar işlenmiştir.
- Şiirlerin nazım birimi genellikle dörtlüktür.
- Şiirler, hece ölçüsüyle söylenmiş, en çok 7, 8 ve 11'li kalıplar kullanılmıştır. Divan şiirinden etkilenen bazı şairler aruz ölçüsünü de kullanmıştır. (Âşık Ömer, Kâtibi, Dertli, Gevheri, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni gibi)
- Halk şiirinde ahengi sağlamak için genellikle yarım ve cinası uyak kullanılmıştır. Bazen de sadece redife yer verilmiştir. Halk şiiri geleneğindeki şairler özellikle ölçü ve uyak yönünden divan şairleri kadar titiz değiller, biçim mükemmelliğine önem vermezler. Örneğin 8'li hece ölçüsüyle söylenmiş bir şiirin bazı dizelerinde 7 veya 9 hece bulunması, iki dizesinde tam kafiye bulunan bir dörtlüğün üçüncü dizesinde yarım kafiye kullanılması halk şiirinde zaman zaman karşılaşılan bir durumdur. Biçimle ilgili bu kusurların nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
- Bazı, şairlerin okur-yazar olmaması, biçim ve uyak konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması,
- Şairlerin, şiirlerini saz eşliğinde ve hazırlıksız (irticalen) söylemeleri,
- Kulak için kafiye anlayışı benimsenmiştir.
- Şairlerin biçim güzelliğini değil, anlam güzelliğini ön planda tutmaları.
- Koşma, semai, mani, türkü, varsağı, gibi nazım şekilleri kullanılmış, konuları bakımından şiirler, güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt, nefes, ilahi, sathiye gibi isimler almıştır. İşledikleri konuya göre adlandırılan bu ürünler halk şiiri nazım türlerini meydana getirmiştir.
- Şiirler çoğu zaman müzikle iç içedir, belli bir ezgiyle söylenir.
halk şiiri örnekleri
Aşık Veysel
Yel estikçe dalgalanır dalları
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Tertip olmuş kuğu gibi dilleri
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Bahar gelir yaprak açar yaz olur
Aşka düşen ateş olur köz olur
Kaval olur keman olur saz olur
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Yel değdikçe ince dallar ses verir
Yeşil yaprak etrafına sus verir
Aşılarsan meyvesini has verir
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Balta gelir yalağından yadeder
Usta gelir keman yapar ud eder
Yanık sesli kaval ne feryadeder
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Davul olur gümbür gümbür gümüler
Zurna olur ince sesle ininler
Gıranata derdlerimi yeniler
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Kalem olup her lisanda okuyor
Ana sesi ciğerimi yakıyor
Dallarda çeşitli kuş şakıyor
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Aşık sefai
Beni böyle deli eden
Yarin açı sözü imiş
Sırat sırat dedikleri
Bir çift ela gözü imiş
Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte
Ataş saranda her yanı
Canana vermişim canı
Bu garibinin kabristanı
Ayagının izi imiş
Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte
Sefaiyem bismillahım
Hem ezelim Hem ervahım
Kıblegahım Secde gahım
Yarin ela gözü imiş
Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte
Bayburtlu zihni
Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Aşık Ömer
Ey şahin bakışlı yükseğe bakma
İndirirler seni kola bir zaman
Sadık âşıkları odlara yakma
Hiç lûtfun olur mu kula bir zaman
Âşıka ettiğin başka fen gibi
Hiç görmedim kalbi âhen sen gibi
Seni aşk oduna yaka ben gibi
Açılan güllerin sola bir zaman
Bir âhu gözlüye gönül veresin
Bakmaya pâyine yüzler süresin
Ettiğin işlere pişman olasın
Herkes ettiğini bula bir zaman
Aşık Ömer eydür ey perî-resmim
Eğrilmiş hilâle döndürdün cismim
Şimdi âr edersin anmağa ismim
Hatırından çıkmaz ola bir zaman
Aşık Kerem
Çiçekler İçinde Menevşe Baştır
Güzeli Gösteren Göz İle Kaştır
Gurbete Gidiyom Mektup Ulaştır
Mektup İle Konuşalım Bir Zeman
Şu Dünyada Üç Nesneden Korkarım
Biri Gurbet Bir Ayrılık Bir Ölüm
Hiç Birinden Hasta Gönül Şen Değil
Biri Gurbet Bir Ayrılık Bir Ölüm
Kerem Derki Dağ Üstüne Dağ Olmaz
Ah Çekenin Yüreğinde Yağ Olmaz
Elin Kızı Gelip Sana Yar Olamaz
Varıp Kapısına Kul Olmayınca
Karacaoğlan
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
halk şiirinin özellikleri
halk şiiri örnekleri
Halk Şiiri Nedir
Sözlü edebiyat geleneği, Türklerin İslamiyet'i kabulüyle başlayan kültürel değişikliklere uyum sağlamış, özünü kaybetmeden biçim ve içerik bakımından bazı değişikliklerle varlığını sürdürmüştür. Çoğunlukla halkın ortak yaşayışını, beğeni ve değerlerini yansıtan bu geleneğe "halk edebiyatı" adı verilir.
Halk Şiirinin Özellikleri:
- İçerik, tema ve şekil yönünden İslamiyet'ten önceki Türk Şiir geleneğiyle benzerlikler gösterir.
- Halk şiiri geleneğinde eser verenlerin çoğu halkın içinde gelip onların ortak duygularını yansıtmayı amaçlayan, düzenli bir eğitimden almamış kişilerdir. Özellikle anonim halk şiiri ve âşık tarzı halk şiiri, genel olarak ekonomik durumu çok iyi olmayan, hayatın zorluklarıyla mücadele eden, edebiyat estetiğinden çok; ince bir sezgi, duyuş algılama yeteneğine sahip Anadolu insanının zihniyet dünyası etrafında oluşmuştur.
- Halk şiiri, divan şiirinde olduğu gibi yüce, yüksek ve ideal olmaya değil hayatın gerçeklerine yönelik bir şiirdir. Bu şiirde önemli olan biçim değil "mana"dır. Bu yönüyle soyut unsurlardan çok somut unsurlar, hayali güzellerden çok gerçek güzeller; mitolojik kahramanlar, olağanüstü olay ve olgulardan çok günlük hayatın gerçekleri şiirde işlenir.
- Sözlü gelenek içinde çoğunlukla da irticalen (doğaçlama, birdenbire ve içinden geldiği gibi söylemek) oluşturulan halk şiiri, sonraki kuşaklara da genellikle sözlü gelenek yoluyla aktarılmıştır.
- Şairlerin çoğu şiirlerini ilk söylediklerinde yazıya geçirmedikleri için, şiirlerin birçoğu unutulmuş, hafızalarda kaldığı kadarıyla günümüze ulaşmıştır. Günümüzde bu edebiyata ait bir şiirin, Anadolu'nun farklı yörelerinde, farklı varyantlarıyla karşımıza çıkmasının nedeni budur. (Varyant: Bir eserin aslından çok az ayrılan değişik biçimi)
- Divan şairleri, kendi şiirlerinden beğendiklerini divan adı verilen kitaplarda toplayıp yazıya geçirmişlerdir. Ancak, halk şiiri, yazılan bir şiir olmaktan ziyade söylenen bir şiir olduğu için şairlerin hayattayken kendi şiirlerini bir araya getirip yazıya geçirmeleri pek mümkün olmamıştır. Bu nedenle bu şairlerin şiirleri başkaları tarafından "mecmua" veya "cönk" diye adlandırılan defterlerde toplanmıştır.
- Zaman zaman Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmışsa da halkın konuşma diliyle oluşturulmuştur. Özellikle anonim halk şiiriyle âşık tarzı halk şiirinde Türkiye Türkçesinin ortak sözcüklerinin yanında ürünlerin dilinde yöresel sözcüklere de rastlanır.
- Anlatım, içten, canlı ve yalındır. Divan edebiyatındaki kadar edebî sanatlara fazla yer verilmemiştir. Fakat söyleyiş güzelliği yaratmak için kalıplaşmış benzetmelere (mazmunlara) başvurulmuştur. İnci: diş, kalem: kaş, elma: yanak, ok: kirpik, suna: turna; ela göz, yeşil başlı ördek gibi...
- Şiirlerde, aşk, ayrılık, sevgiliye özlem, doğa güzelliği, ölüm, toplumsal olaylar, kahramanlık, din ve tasavvuf gibi temalar işlenmiştir.
- Şiirlerin nazım birimi genellikle dörtlüktür.
- Şiirler, hece ölçüsüyle söylenmiş, en çok 7, 8 ve 11'li kalıplar kullanılmıştır. Divan şiirinden etkilenen bazı şairler aruz ölçüsünü de kullanmıştır. (Âşık Ömer, Kâtibi, Dertli, Gevheri, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni gibi)
- Halk şiirinde ahengi sağlamak için genellikle yarım ve cinası uyak kullanılmıştır. Bazen de sadece redife yer verilmiştir. Halk şiiri geleneğindeki şairler özellikle ölçü ve uyak yönünden divan şairleri kadar titiz değiller, biçim mükemmelliğine önem vermezler. Örneğin 8'li hece ölçüsüyle söylenmiş bir şiirin bazı dizelerinde 7 veya 9 hece bulunması, iki dizesinde tam kafiye bulunan bir dörtlüğün üçüncü dizesinde yarım kafiye kullanılması halk şiirinde zaman zaman karşılaşılan bir durumdur. Biçimle ilgili bu kusurların nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
- Bazı, şairlerin okur-yazar olmaması, biçim ve uyak konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması,
- Şairlerin, şiirlerini saz eşliğinde ve hazırlıksız (irticalen) söylemeleri,
- Kulak için kafiye anlayışı benimsenmiştir.
- Şairlerin biçim güzelliğini değil, anlam güzelliğini ön planda tutmaları.
- Koşma, semai, mani, türkü, varsağı, gibi nazım şekilleri kullanılmış, konuları bakımından şiirler, güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt, nefes, ilahi, sathiye gibi isimler almıştır. İşledikleri konuya göre adlandırılan bu ürünler halk şiiri nazım türlerini meydana getirmiştir.
- Şiirler çoğu zaman müzikle iç içedir, belli bir ezgiyle söylenir.
halk şiiri örnekleri
Aşık Veysel
Yel estikçe dalgalanır dalları
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Tertip olmuş kuğu gibi dilleri
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Bahar gelir yaprak açar yaz olur
Aşka düşen ateş olur köz olur
Kaval olur keman olur saz olur
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Yel değdikçe ince dallar ses verir
Yeşil yaprak etrafına sus verir
Aşılarsan meyvesini has verir
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Balta gelir yalağından yadeder
Usta gelir keman yapar ud eder
Yanık sesli kaval ne feryadeder
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Davul olur gümbür gümbür gümüler
Zurna olur ince sesle ininler
Gıranata derdlerimi yeniler
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Kalem olup her lisanda okuyor
Ana sesi ciğerimi yakıyor
Dallarda çeşitli kuş şakıyor
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Aşık sefai
Beni böyle deli eden
Yarin açı sözü imiş
Sırat sırat dedikleri
Bir çift ela gözü imiş
Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte
Ataş saranda her yanı
Canana vermişim canı
Bu garibinin kabristanı
Ayagının izi imiş
Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte
Sefaiyem bismillahım
Hem ezelim Hem ervahım
Kıblegahım Secde gahım
Yarin ela gözü imiş
Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte
Bayburtlu zihni
Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Aşık Ömer
Ey şahin bakışlı yükseğe bakma
İndirirler seni kola bir zaman
Sadık âşıkları odlara yakma
Hiç lûtfun olur mu kula bir zaman
Âşıka ettiğin başka fen gibi
Hiç görmedim kalbi âhen sen gibi
Seni aşk oduna yaka ben gibi
Açılan güllerin sola bir zaman
Bir âhu gözlüye gönül veresin
Bakmaya pâyine yüzler süresin
Ettiğin işlere pişman olasın
Herkes ettiğini bula bir zaman
Aşık Ömer eydür ey perî-resmim
Eğrilmiş hilâle döndürdün cismim
Şimdi âr edersin anmağa ismim
Hatırından çıkmaz ola bir zaman
Aşık Kerem
Çiçekler İçinde Menevşe Baştır
Güzeli Gösteren Göz İle Kaştır
Gurbete Gidiyom Mektup Ulaştır
Mektup İle Konuşalım Bir Zeman
Şu Dünyada Üç Nesneden Korkarım
Biri Gurbet Bir Ayrılık Bir Ölüm
Hiç Birinden Hasta Gönül Şen Değil
Biri Gurbet Bir Ayrılık Bir Ölüm
Kerem Derki Dağ Üstüne Dağ Olmaz
Ah Çekenin Yüreğinde Yağ Olmaz
Elin Kızı Gelip Sana Yar Olamaz
Varıp Kapısına Kul Olmayınca
Karacaoğlan
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm