AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Hoş Geldin!

Bize kaydolarak topluluğumuzun diğer üyeleriyle tartışabilir, paylaşabilir ve özel mesaj gönderebilirsiniz.

Şimdi Kaydolun!

Halit Fahri Ozansoy

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Admin

Yönetici
Site Sorumlusu
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
265.242
Çözümler
4
Tepkime puanı
1
Puan
38
Halit Fahri Ozansoy Biyografisi
40 yıl edebiyat öğretmenliği yapan Halit Fahri Ozansoy, başta şiir olmak üzere tiyatro ve roman türlerinde pek çok eser vermiştir. Hecenin Beş Şairi” arasında yer aldı.
Halit Fahri Ozansoy, 12 Temmuz 1891 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Babası tıp, tarih, tiyatro ve şiir olarak basılı pek çok eseri bulunan Mehmed Fahri Paşa, annesi Zehra Hanım’dır. Asıl ismi Mehmet Halit’dir. İkinci ismi olan Halit’in yanına babasının ikinci ismi Fahri’yi ekleyerek Halit Fahri adını kendisi oluşturdu. 1898 yılında yedi yaşında iken annesi verem hastalığından öldü. Halit Fahri Ozansoy, Ziya Gökalp‘in teyzesinin torunu ve aynı zamanda Süleyman Nazif‘in yeğenidir. İstanbul‘un Fatih ilçesinde yer alan Zeyrek, Vefa semtlerindeki mahalle mekteplerinde ve Sultanahmet’teki Tefeyyüz Mektebi’ndeki ilköğretimden sonra Bakırköy Rüşdiyesi’nden mezun oldu. 1904 yılında Mekteb-i Sultanî‘de (Galatasaray Lisesi) yatılı okumaya başladı. Hastalık nedeniyle öğrenimine ara vermek zorunda kaldığında Bulgaristan’da Filibe’deki amcasının yanına gidip 15 ay kaplıca tedavisi gördükten sonra tekrar okula döndü. Tekrar okula başladığında okul müdürü Tevfik Fikret olmuştu. Türkçe öğretmeni Ali Kami Bey ve okul müdürü Tevfik Fikret sayesinde edebiyata ilgisi gelişti.
Halit Fahri Ozansoy’un ilk yazısı “Facia-i Beşerden Bir Levha” başlığıyla Mart 1910 tarihli Tiraje dergisinde yayımlandı. 1911 yılında tasdikname alarak Mekteb-i Sultani’den ayrıldı ve İstanbul Darülfünun‘unda Fransız Dili şubesinde devam etti; ancak bu okulu bitirmedi.
Halit Fahri Ozansoy, bu dönemde aruz ölçüsüyle ve Fecr-i Ati sanat topluluğunun etkisi ile şiir yazmaktaydı. İlk şiiri “Mazideki Aşk İçin Sana” 1912’de Rübab dergisinde yayımlandı. Aynı yıl ilk şiir kitabı Rüya yayımlandı. 22 sayfalık bu kitabı babasına ithaf etmiştir.
1914 yılında Darülbeday-i Osmaniye sınavını kazanarak tiyatro bölümüne kaydolan Halit Fahri Ozansoy, kısa bir öğrencilik döneminden sonra aynı okulda öğretmen yardımcılığına getirildi. Hem öğrencilik hem öğretmenlik yapamayacağını anlayınca öğrenciliği bıraktı. Oyunculuğu da beğenilmeyince kısa bir süre sonra Darülbedayi’den tamamen ayrıldı.
Yine 1914 yılında Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ne bağlı olarak kurulan Millî Türk Cemiyeti’nin kuruluşunda görev alarak cemiyetin yöneticileri arasında bulundu.
1915 yılında Neyyire Hanım ile evlendi, 1916 yılında Gavsi adında bir oğlu olduktan birkaç yıl sonra boşandılar.
1915 yılında Talat Paşa’nın daveti ile Çanakkale Cephesini ziyaret eden şairler arasında yer alan Halit Fahri Ozansoy, izlenimlerini Cenk Duyguları adıyla 1917 yılında kitaplaştırdı.
Darülbedayi’nin sahnelediği ilk Türk tiyatro oyunu olan “Baykuş” adlı manzum piyesi 1916 yılında yazarak tanınır oldu. 1916 yılında girdiği sınavı kazanarak öğretmen olan Halit Fahri Ozansoy, Muğla Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Bir yıl Muğla’da, bir yıl Konya‘da çalıştıktan sonra İstanbul‘a döndü. Kırk yıl süreyle İstanbul’un çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptı.
Öğretmenliğin yanında yayın hayatını da sürdüren Halit Fahri, ilk şiirinin yayımlandığı Rübab dergisinde bir süre düzenli olarak yazılar yayımlamayı sürdürmüş; daha sonra arkadaşları ile Kehkeşan dergisine ardından Şehbal dergisine geçmişti. Bu arada dönemin önde gelen edebiyat dergisi Servet-i Fünun’da Bağdad adlı şiirini yayımlatmayı başardı.
1917 yılında Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin gibi Türkçülerin etkisiyle hece vezninde şiirler yazdı. Hece vezninde şiirleri Yeni Mecmua, Talebe Defteri, Türk Kadını gibi dergilerde yayımlandı. İkinci şiir kitabı Cenk Duygularını 1917 yılında yayımladıktan sonra tekrar aruza yönelen Halit Fahri Ozansoy, düzenli aralıklarla yedi şiir kitabı daha çıkarmış ve sonra şiir kitabı yayımlamaya uzun bir ara vermiştir.
1919 yılında dayısı Ahmet Kadri Bey’in gazetesi Alemdar’da çalışmaya başladı. Çok geçmeden Alemdar’dan ayrılıp kendi dergisi Şair Nedim’i çıkarmaya başladı. Haftalık bir dergi olan Şair Nedim, 18 sayı çıkabilmiştir. Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Selahattin Enis gibi şair ve yazarların ilk yazıları bu dergide yayımlandı. Beklenilenin çok üstünde ilgi gören dergi, İzmir‘in işgali üzerine kapandı. Halit Fahri Ozansoy, dergisini kapatmak zorunda kalınca yazılarını İfham, Büyük Mecmua ve Peyam-ı Sabah’ta yayımlamaya başladı. Diğer memurlar gibi öğretmenler de maaşlarını alamadığından çeşitli gazetelere yazdığı makalelerden aldığı para ile geçimini sağlamaya çalıştı. Servet-i Fünun, İnci, Ümit dergilerinde manzumeler yayımladı. 1920 yılında Yeni Mecmua’da Aruza Veda başlıklı şiirini yayımlayarak bu kalıbı bıraktı, hece ölçüsüne ve yalın Türkçe’ye yöneldi. Beş Hececiler arasına katıldı. “Yeni Mecmua” çevresinde toplanan “Hecenin Beş Şairi” arasında yer aldı. Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek ve Faruk Nafiz Çamlıbel‘di Beş Hececilerim diğer dört şairi.
1921 yılında Ali Zoti ailesinden Aliye Hanım’la ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten iki üvey kızı (Güzin ve Melahat) oldu.
1926 yılında Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri müdürlüğünü devraldı. Fikir ve Sanat Aleminden Haberler sütununda yazmayı 1943 yılına kadar sürdürdü. Derginin sahibi Ahmet İhsan Bey’in ölümünden sonra Servet-i Fünun’dan istifa etmiştir. 1937 yılında başladığı Son Posta gazetesindeki haftalık yazılarını ise 1951 yılına kadar sürdürdü.
1927 yılında Çekoslovak yazar Karel Capek‘in bilim kurgu tiyatro oyunu Halit Fahri Ozansoy tarafından tercüme edilerek, İstanbul’da Devlet Matbaası tarafından “Cihan Edebiyatından Numuneler” serisi içinde Osmanlıca olarak basılarak yayınlanmıştır. Tercüme eserin tam adı R.U.R. – Alemşümul Suni Adamlar Fabrikası olarak konmuştur. Kitabın Latin harfleriyle Türkçe olarak yeni baskısı yapılmamıştır.
1953 yılında devlet Fransızca dil imtihanını kazanıp Fransa ve İtalya’ya gitti.
1955 yılında Şehir Tiyatroları Dergisinin yazı işleri müdürlüğünü üstlenen Halit Fahri Ozansoy, 1956 yılında yaş haddi nedeniyle öğretmenlikten emekli oldu ve gazeteciliğe daha çok ağırlık verdi. Ölümüne kadar Tercüman gazetesinde tiyatro eleştirileri ile edebiyat yazıları yazmaya devam etti.
1962 yılında eşinin (Aliye Ozansoy) vefatı üzerine bunalıma girip hastalandı. İlk dokuz şiir kitabını ardı ardına yayımlamış, 1936’da yayımladığı Sulara Dalan Gözler’den sonra şiir kitaplarına 26 yıllık ara vermişti. Eşi için yazdığı şiirlerini topladığı Hep Onun İçin adlı şiir kitabını 1962 yılında çıkardı. 1964 yılında son şiir kitabı “Sonsuz Gecelerin Ötesinde”yi yayımladı. Ömrünün son yıllarını İstanbul Kızıltoprak’ta geçirdi. Ayrıca yirmi yıl boyunca yazları Büyükada’daki yazlığında geçirmiştir.
Fransız Ankara büyükelçisi, Fransızca’dan yaptığı tercümeler ve Fransız kültürüne katkılarından ötürü kendisine 1969 yılı sonunda Millî Liyakat Nişanı ve şövalye payesi verdi.
Halit Fahri Ozansoy, 23 Şubat 1971 tarihinde İstanbul’da 80 yaşında kalp krizinden ölmüştür. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen Halit Fahri Ozansoy’un vasiyeti gereği Türkçe kitapları Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne, Fransızca kitapları Galatasaray Lisesi’ne verilmiştir.
Bazı Eserleri : Şiir kitapları : 1912 – Rüya 1917 – Cenk Duyguları 1919 – Efsaneler 1920 – Zakkum 1920 – Bulutlara Yakın 1922 – Gülistanlar ve Harabeler 1929 – Paravan 1931 – Balkonda Saatler 1936 – Sulara Dalan Gözler 1962 – Hep Onun İçin 1964 – Sonsuz Gecelerin Ötesinde
Romanları : 1939 – Sulara Giden Köprü 1939 – Aşıklar Yolunun Yolcuları
Tiyatro oyunları : 1916 – Baykuş 1923 – İlk Şair 1928 – Sönen Kandiller 1921 – 10 Yılın Destanı 1936 – Nedim 1936 – Hayalet 1936 – Ali Baba yahut Kırkharamiler 1938 – Fatma’nın Dileği 1958 – Bir Dolaptır Dönüyor 1970 – İki Yanda
Anı kitapları : 1939 – Edebiyatçılar Geçiyor 1964 – Darülbedayi Devrinin Eski Günleri 1968 – Eski İstanbul Ramazanları 1970 – Edebiyatçılar Çevremde
Araştırma-İnceleme: 1945 – İstanbul’un Sayın İkinci Seçmenlerine 1946 – Yunan Tiyatrosu: Tragedia 1964 – Şehir Tiyatrosunun 50. Yılı: Darülbedayi Devrinin Eski Günleri
Tercümeleri : 1927 – R.U.R.-Alemşümul Suni Adamlar Fabrikası (Rosumovi Umělí Roboti) (Karel Capek‘in bilim kurgu tiyatro oyunundan çeviri) 1948 – Jack (Alphonse Daudet)
Halit Fahri Ozansoy’un Genel Özellikleri : Yazarlığının başında aruzla yazan şairimiz ”Aruza Veda” adlı şiiriyle aruz veznini bırakıp heceye yönelmiştir. Şiirlerinde çoğunlukla hüzünü işlemiştir.
Halit Fahri Ozansoy’un Şiirlerinden Örnekler :
Aruza Veda İlk hasretiyle gençliğimin ilk elemleri Ey paslı tellerinde gülen, ağlayan aruz Ey eski dost yâd edelim eski demleri Madem ki son sadânı dağıtmış, yorulmuşuz! Anlat alevli bir çölün üstünde ansızın Billur sesinle hıçkırarak doğduğun günü. Binbir diyarda binbir ilahi güzel kızın Anlat nasıl terennümün inletti gönlünü. Neydin gönülde, şimdi ne oldun zavallı sen Hıçkır benim de bari bu son gizli nalemi. Timsalin asumanda ziyalarla işlenen Bir pembe gül mü, yoksa bir altın piyale mi? Akşam gruba karşı tüten bir buhurdanın Hüznüyle şahit olma nihayet zevaline. İran yoluyla Zühre tâcın, nağme kervanın Şâhane geldiğin gibi şâhane git yine. Biz şimdi başka bir ahenge bağlıyız: Aşk sazıyla geldi erenler bu meclise Yalnız bugün senin gibi ölgün sadâlıyız Zira bu saz da parçalanır gülmek istese. İncitmeden rübabını insafsız ellerin Zalim temaslarıyla zamanın sitemleri Ah ayrılırken, inleyerek paslı tellerin Ey eski dost, yad edelim eski demleri…
Vatan Destanı O kadar dolu ki toprağın şanla, Bir değil, sanki bin vatan gibisin. Yüce dağlarına çöken dumanla Göklerde yazılı destan gibisin. Hep böyle bulutlar içinde başın, Hilâli kucaklar her vatandaşın. Geçse de asırlar, tazedir yaşın, O kadar leventsin, fidan gibisin. Çiçeksin, bayılır kuşlar kokundan, Her dalın bir yay ki zümrüt okundan Müjdeler fısıldar Ergenekon’dan: Bu sese gönülden hayran gibisin. Ey bütün cihana bedel Türkeli, Açtığın cenklerin yoktur evveli. Tarih bir nehir ki coşkundur seli. Sen ona nisbetle, umman gibisin. Bir yandan hep böyle taştın, köpürdün, Bir yandan cefalı bir ömür sürdün, Fakat ne derece ezildinse dün. Şimdi gene tunçtan kalkan gibisin. Bir insan nihayet kemikle ettir, Bu et, bu kemiğe can hürriyettir. En büyük hürriyet Cumhuriyettir, Demek şimdi sen bir cihan gibisin. Ey ana toprağı, ey Anadolu, Açıldı önünde terakki yolu. Hamdolsun her yanın bereket dolu, Cennette bir yeşil meydan gibisin. Yeni bir ay ördün al bayrağına, Girdin en sonunda irfan bağına, Medeni hayatın nur ırmağına Ezelden susamış ceylan gibisin.
Sulara Dalan Gözler Gözlerim daldı gitti bir rüya denizine, Sularda uzun uzun baktım ayın izine Dedim: Yirmi yaşımın ay ışığı değil bu, Hani başım düşerdi bir sevgili dizine. Sular gene o sular, kıyı gene o kıyı, Gene çamlar dinliyor uzaktan bir şarkıyı, Ah artık görmüyorum eridi mi ne oldu? İri yeşil gözlerde gördüğüm pırıltıyı!
Kedim Kedim henüz bir yaşında; Uyur hep soba başında. Hem cesurdur, hem de kurnaz. Bir tıkırtı duyar duymaz. Uyanır, aslan kesilir; Gözleri volkan kesilir. O geldiği günden beri Bizim evin fareleri Damdan, tavandan indiler, Birer deliğe sindiler. Koşup yakalıyor hemen Yuvasından, deliğinden Çıkanları diri diri. Artık bunlardan hiç biri Dolaplarıma girmiyor, Kitapları kemirmiyor.
Denizde Ay İndi solgun ve ılık Ay ışığı denize Bal rengi bir tatlılık Çöktü gözlerinize. Baktınız uzun uzun Bu sulara baktınız, Sulara ruhunuzun Tadını bıraktınız! Bu tatla aydınlanan enginlere aktınız!
 
Geri
Üst