güneş enerjisi nedir - güneş enerjisinden nasıl faydalanılır - plazma nedir
İnsanoğlunun en büyük emellerinden biri de Güneşin bu tükenmez enerjisinden istifade etmektir. Bu tükenmez gücün bir mekanik alet imkânları arasında taklit etme emeli, korkunç bir şekilde hidrojen bombalarının patlamasıyla gerçekleşmiştir.
Güneş enerjisinden doğrudan doğruya (direkt) istifade edilebildiği gibi dolaylı yoldan da (endirekt) istifade etmek mümkündür. Doğrudan doğruya güneş enerjisinden su ısıtmak, buhar temin etmek ve bu buharla türbo jeneratör çalıştırarak elektrik elde etme imkânları bulunduğu gibi, dolaylı yoldan; bitkilerde selüloz şeklinde biriken güneş enerjisinin sıvı veya gaz yakıtlar üretmek suretiyle gelecekte kullanılması da mümkündür.
Güneşin iç tabakalarında 12 milyon derece civarında sıcaklığın mevcut olduğu hesaplanmıştır. Bu yüksek sıcaklık hidrojen çekirdeğinin eriyip helyum’a dönüşmesine ve bu suretle büyük miktarda enerjinin açığa çıkmasına sebep olmaktadır.
“Bazı hesaplamalara göre güneşte yaklaşık 657 milyon hidrojen bir saniyede 653 ton helyum’a dönüşmektedir. Yaklaşık yüzeyde 5530 derece sıcaklık hüküm sürdüğü halde korona bir kaç milyon derece kadar ısınır. Bir sene için hesap edilirse güneş 10^18 (1 rakamından sonra 18 adet sıfır olan bir rakam) Kilovat saat enerji yapar.”
Güneşlerin bir hidrojen Plazmasından meydana geldiğini fizikçiler ifade etmektedirler. PLAZMA: Cisimlerin dördüncü haline (katı, sıvı ve gaz halinden başka) Yunancada “Kalıplanmış, şekillenme’ manasına gelen PLAZMA denir.
PLAZMA fizikçilere göre 5000 derece veya daha fazla sıcaklıkta ısıtılmış bir gaz olduğu kanaatidir. İşte Plazma’nın muhafazası gerçekleşirse (100 milyon derece bir saniye veya daha az bir zaman sabit tutulabilirse) nükleer zincirleme reaksiyon devam ederek enerji üretir. Böylece insanoğlunun ihtiyacı olan enerji temin edilmiş olacaktır.
Enerji, şüphesiz insanlık tarihinde bu gün olduğu kadar önem arz etmemiştir. Ancak bu gün enerji kaynaklarının azalmaya başlaması ve ihtiyacın hızla artması enerjinin önemini arttırdığı gibi insanlığa da bir üzüntü kaynağı olmaya başlamıştır.
Teknik seviyenin değişmeyeceği kabul edilirse petrol 1990 yılında sona erecektir. 1973 yılındaki hesaplamalara göre petrol rezervleri 90 milyar ton olarak tespit edildi. Geçmişte tüketilen enerji ve gittikçe ihtiyaçtaki artış oranları nazara alınırsa petrolün 1992 yılında bitmiş olması gerekir Bu şekilde yapılan hesaplar petrol çağının sonunu hesaplamakta kesin netice vermeyeceği kanaatindeyiz. Çünkü biliyoruz ki, durmadan yeni kuyular bulunmaktadır. 1973 yılında hesaplanan 90 milyar tondan
1960 yılında daha yarısı bile bilinmiyordu. Öyleyse petrol ve diğer enerji kaynakları gelecek için bir üzüntü kaynağı olmasına lüzum yoktur. Daha fazla petrol kaynaklarının bulunacağı hiçbir şekilde ütopik sayılmayacağı gibi, yeni keşfedilen (ve edilecek olan) ve tükenmeyen enerji kaynakları insanlığın endişesine su serpecek mahiyettedir.
İnsanoğlu tarih boyunca devrinin teknik ve teknoloji imkânlarını kullanarak yeryüzünde, keşfedilen kaynaklardan istifade etmesini bilmiştir. Nasıl anne rahminde basit ve kolayca beslenen bir cenin, dünyaya geldiği zaman anne memesini emme gibi bir zahmet ile beslenmesini temin eder, daha sonra büyüdükçe hem ihtiyaçları artarak ve hem de temininde daha fazla güçlüklerle karşılaşır. Ama iktidarı nispetinde ihtiyaçlarını temin eder. Yirminci yüzyılda teknik ve teknolojinin doruk seviyeye ulaştığı bir devirde herhalde insanlar, en büyük ihtiyaçları olan enerji teminini ilk insanların elde eniği gibi elde etmek yoluna gitmeyeceklerdir. Yeni metot ve imkânları değerlendirerek kâinatta yaratılan enerji kaynaklarından istifade edeceklerdir. Onun için insanların karamsar olup endişeye düşmelerine lüzum yoktur. Diğer taraftan insanları endişeye sevk ederek düşündüren; sanayileşmenin getirdiği çevre kirlenmesi, hızlı nüfus artışıyla beslenme eksikliği ve tabii kaynakların tükenmekte oluşu hususları ilerideki sayılarımızda ele alınacaktır.
sızıntı dergisi
alıntı
İnsanoğlunun en büyük emellerinden biri de Güneşin bu tükenmez enerjisinden istifade etmektir. Bu tükenmez gücün bir mekanik alet imkânları arasında taklit etme emeli, korkunç bir şekilde hidrojen bombalarının patlamasıyla gerçekleşmiştir.
Güneş enerjisinden doğrudan doğruya (direkt) istifade edilebildiği gibi dolaylı yoldan da (endirekt) istifade etmek mümkündür. Doğrudan doğruya güneş enerjisinden su ısıtmak, buhar temin etmek ve bu buharla türbo jeneratör çalıştırarak elektrik elde etme imkânları bulunduğu gibi, dolaylı yoldan; bitkilerde selüloz şeklinde biriken güneş enerjisinin sıvı veya gaz yakıtlar üretmek suretiyle gelecekte kullanılması da mümkündür.
Güneşin iç tabakalarında 12 milyon derece civarında sıcaklığın mevcut olduğu hesaplanmıştır. Bu yüksek sıcaklık hidrojen çekirdeğinin eriyip helyum’a dönüşmesine ve bu suretle büyük miktarda enerjinin açığa çıkmasına sebep olmaktadır.
“Bazı hesaplamalara göre güneşte yaklaşık 657 milyon hidrojen bir saniyede 653 ton helyum’a dönüşmektedir. Yaklaşık yüzeyde 5530 derece sıcaklık hüküm sürdüğü halde korona bir kaç milyon derece kadar ısınır. Bir sene için hesap edilirse güneş 10^18 (1 rakamından sonra 18 adet sıfır olan bir rakam) Kilovat saat enerji yapar.”
Güneşlerin bir hidrojen Plazmasından meydana geldiğini fizikçiler ifade etmektedirler. PLAZMA: Cisimlerin dördüncü haline (katı, sıvı ve gaz halinden başka) Yunancada “Kalıplanmış, şekillenme’ manasına gelen PLAZMA denir.
PLAZMA fizikçilere göre 5000 derece veya daha fazla sıcaklıkta ısıtılmış bir gaz olduğu kanaatidir. İşte Plazma’nın muhafazası gerçekleşirse (100 milyon derece bir saniye veya daha az bir zaman sabit tutulabilirse) nükleer zincirleme reaksiyon devam ederek enerji üretir. Böylece insanoğlunun ihtiyacı olan enerji temin edilmiş olacaktır.
Enerji, şüphesiz insanlık tarihinde bu gün olduğu kadar önem arz etmemiştir. Ancak bu gün enerji kaynaklarının azalmaya başlaması ve ihtiyacın hızla artması enerjinin önemini arttırdığı gibi insanlığa da bir üzüntü kaynağı olmaya başlamıştır.
Teknik seviyenin değişmeyeceği kabul edilirse petrol 1990 yılında sona erecektir. 1973 yılındaki hesaplamalara göre petrol rezervleri 90 milyar ton olarak tespit edildi. Geçmişte tüketilen enerji ve gittikçe ihtiyaçtaki artış oranları nazara alınırsa petrolün 1992 yılında bitmiş olması gerekir Bu şekilde yapılan hesaplar petrol çağının sonunu hesaplamakta kesin netice vermeyeceği kanaatindeyiz. Çünkü biliyoruz ki, durmadan yeni kuyular bulunmaktadır. 1973 yılında hesaplanan 90 milyar tondan
1960 yılında daha yarısı bile bilinmiyordu. Öyleyse petrol ve diğer enerji kaynakları gelecek için bir üzüntü kaynağı olmasına lüzum yoktur. Daha fazla petrol kaynaklarının bulunacağı hiçbir şekilde ütopik sayılmayacağı gibi, yeni keşfedilen (ve edilecek olan) ve tükenmeyen enerji kaynakları insanlığın endişesine su serpecek mahiyettedir.
İnsanoğlu tarih boyunca devrinin teknik ve teknoloji imkânlarını kullanarak yeryüzünde, keşfedilen kaynaklardan istifade etmesini bilmiştir. Nasıl anne rahminde basit ve kolayca beslenen bir cenin, dünyaya geldiği zaman anne memesini emme gibi bir zahmet ile beslenmesini temin eder, daha sonra büyüdükçe hem ihtiyaçları artarak ve hem de temininde daha fazla güçlüklerle karşılaşır. Ama iktidarı nispetinde ihtiyaçlarını temin eder. Yirminci yüzyılda teknik ve teknolojinin doruk seviyeye ulaştığı bir devirde herhalde insanlar, en büyük ihtiyaçları olan enerji teminini ilk insanların elde eniği gibi elde etmek yoluna gitmeyeceklerdir. Yeni metot ve imkânları değerlendirerek kâinatta yaratılan enerji kaynaklarından istifade edeceklerdir. Onun için insanların karamsar olup endişeye düşmelerine lüzum yoktur. Diğer taraftan insanları endişeye sevk ederek düşündüren; sanayileşmenin getirdiği çevre kirlenmesi, hızlı nüfus artışıyla beslenme eksikliği ve tabii kaynakların tükenmekte oluşu hususları ilerideki sayılarımızda ele alınacaktır.
sızıntı dergisi
alıntı