Geçmişten Günümüze Işık Kaynakları Sıralaması

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
Geçmişten günümüze kullanılan ışık araçları
geçmişten günümüze ışık kaynakları kronolojisi
geçmişten günümüze ışık kaynakları nelerdir


Ay ışıgı ve gün ışığından başka aydınlık bilmeyen insanoğlu ateşin bulunuşuyla yeni bir ışık kaynağına kavuştu. Sacayakların üzerine konan korlar ilkel insanlar için ışık kaynağı olurken zamanla elde taşınan meşaleler geliştirilmiştir. Klasik çağlarda içyağından yapılan mumlar üretilebilmiştir. 1784′te Argant çift hava akımlı ambayı buldu.
Lebon’un bulduğu havagazıyla çalışan lambalar 1805′te İngiltere’de sanayi kuruluşlarında kullanılmaya başlanmıştır.
Osmanlı döneminde havagazı lambaları başlarda İstanbul’da ve yanlız saraylarda kullanılmaya başlanmıştır. 1853′te sırf bu amaçla bir gazhane kurulmuştur.
Modernleşmeyle beraber Edison ve Swan’ın 1879′da akkor lambayı bulmasıyla aydınlatma kavramında bir devrim yaşanmıştır.
Kapalı mekanlarda elektrikle aydınlatma kriterlerinden önce tasarruf açısından gün ışığından mümkün olduğu kadar fazla yararlanmak gerekir. Mimari yapı itibarıyla büyük ama ısı izolastonunu engellemeyecek pencereler bulunması doğru bir aydınlatma için baş koşuldur. Bu aşamadan sonra yapay aydınlatma kriterlerinin uygun şekilde sağlanması gerekir.
Bilindiği gibi yapay ışık doğru ayarlanmadığında yorucu etki yapmaktadır. Bunun için insan bünyesinin alışık olduğu gün ışığı taklit edilmelidir. Bu aşamadı bazı önemli kriterlere dikkat etmek gerekmektedir.
* Işık Doğrudan göze gelmemeli yukarıdan aydınlatmalıdır
* Dekoratif amaçlı olan ve gözle doğrudan temas eden armatürler ışık yarısaydam kaplamalarla dengelenmelidir.
* Birden çok ışık kaynağı kullanılıyorsa lambalar ışık geçişlerini dengelenecek uzaklıkta yerleştirilmelidir.
* Daha estetik amaçlarla kullanılan bölgesel aydınlatıcılarda ışık farlı renklerde seçilecek olursa bunların keskinliği azaltılarak gözü yorması engellenmelidir.
* Oda duvarları açık renkli yapılarak gün ışığından yararlanma miktarı artırılabilir.
* Tv izlerken düşük şiddetli ampüller kullanılmalıdır.
* Enerji tasarrufu yapan ampüller kullanılmalıdır.
Gerek kapalı mekanlar, gerekse sokak aydınlatmasında ışığın verimli kullanlılması gerekir. Işık kaynağından gelen ışığın tümünün istenilen alanları aydınlatması sağlanmalıdır. Işık taşması denilen ve istenmeyen alanların da aydınlatılması verimi düşürür.
Özellikle sokak aydınlatmasında ışık kayıpları fazla olmaktadır. Birçok sokak lambası sokakları aydınlatmakla beraber havayı da aydınlatmaktadır. Bu lambalar seçilirken belediyeler üst bölgesi kapalı olan lambaları tercih etmelidir. Bununla beraber reklam panosu, önemli binalar, şelaler veya anıtların gece aydınlatması alttan yukarı değil, yukardan aşağı olacak şekilde ayarlanması gerekir.
Sokak aydınlatmalarının sadece tasarruf amacı güdülerek uygun yerleştirilmesi gerektiği söylenemez. son yıllarda kentlerin metropol haline dönüşmesiyle sokak aydınlatması sonderece yaygınlaşmıştır. Bu da çok tartışılan ve üzerinde mutabakata varılan ışık kirliliğinin önlenmesi gereken bir sorun olarak ortaya çıkmasına sebeb olmuştur. Işık kirliliği kısaca açıklamak gerekirse gerek duyulan alanlar dışında atmosfere de bolca ışık salınmasıdır. Büyük şehirlerde geceleri gökyüzü de ışıtıldığı için yıldızları görmek mümkün olamamaktadır. Yıldızlar ancak şehrin dışına çıkıldığında görülebilir hale gelmiştir. Bunda sokak lambaları ve dekoratif amaçlı aydınlatmalar büyük rol oynamaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ışık kirliliği hakkında bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Fakat bu çalışmaların devlet tarafından belirgin bir kabul gördüğünü söylemek zordur. Birçok sokak ve resmi bina çevresinin aydınlatmasında bu gerçeklere uyulmamaktadır. özellikle küçük kentlerde bu türden kaygılar neredeyse yok sayılmaktadır.
İnsan varlık sahnesinde tutunabilmesi doğal yaşam koşullarına uyum sağlamasıyla mümkün olmuştur. İnsan gereksinim duyduğu eşyayı doğayı ve doğadaki canlıları gözlemleyip kullanarak kendi dünyasını var etmiştir. Bu süreç günümüz yaşam koşullarını doğurmuştur. Bugün insan doğal yaşamın üzerine kendi dünyasını kurmuştur. Gereksinimini ilk çağlardaki gibi doğadan direk alarak değil, üreterek karşılamaktadır.
Doğal ısı ve ışık kaynağı olan güneş, ay ve yıldızlardan faydalanan insan bu gözlemleri ile doğaya koşut bir kültür geliştirmişken gereksinimini kendi üreterek karşılaması ile birlikte günümüz takvim ve mesai anlayışına uymaktadır. Güneşin doğması ile birlikte güne başlayan insan güneşin batmasıyla eve kapanırken günümüzde 7 gün 24 saat çalışma ortamına geçmiştir. Son 50 yılda bu hıza ulaşan insanın aydınlanma aracı da bu gelişime koşut olarak gelişmiştir.
İnsan ihtiyaç duyduğu enerjiyi bedenini kullanarak üretirken aklını kullanmaya başlaması ile birlikte eşyadan enerji sağlamayı başarmıştır. Bu doğrultuda bir yıldırımdan veya volkandan kaynaklanan ateşten çeşitli yönlerden yararlanma yoluna gitmiştir. Soğuk havalarda ısınabileceğini, yemeğini pişirebileceğini, vahşi hayvanlardan korunabileceğini ve hatta karanlık gecelerini aydınlatabileceğini öğrenmiştir.
İnsanın ateş bekçiliğinden ateşi yanında taşımaya geçişi nasıl sağladığı bilinmemektedir. Belki de sert cisimlerin birbirine çarpışmasıyla ortaya çıkan çıngı, belki de sürtünmenin ısı ürettiğinin gözlemleri bu geçişi sağlamıştır. Bölgemizde ateş yakmada 20 yy ilk yarısı sonlarına kadar çakmaktaşı ve demirin kullanıldığı bilinmektedir. İzcilere hala sürtünme ile ateş yakma öğretilmektedir. Tabi her izcinin yanında bir gazlı çakmak olduğu da bilinenlerdendir.
Tekniğini geliştiren insan ateşten yararlanma yollarını da geliştirmiş ve ateşi taşıyabileceği aydınlatma araçlarını yapmaya başlamıştır. Bu aydınlatma araçları meşale, kandil ve mum, gazyağı, hava gazı ve pildir. Elektrik enerjisi kullanılarak aydınlatma araçlarına geçiş ise bu serüvenin son halkasını oluşturmaktadır.
Taşınabilir birincil aydınlatma aracı olarak reçineli ağaç dallarının kullanılmış olabileceği öngörülmektedir. Daha sonra bu ağaç dallarının üzerine yağlı bez veya deri sarılarak oluşturulan meşalenin aydınlatma aracı olarak kullanıma girdiği ön görülmektedir. Meşalenin yanında kandiller de kullanılmaya başlamıştır. Antik kandiller çeşitli malzemelerden yapılırdı. En sık kullanılan malzemeler pişmiş toprak ve bronz olmakla beraber az da olsa altın, gümüş ve cam da kandil yapımında kullanılmıştır. Kandiller iki kısımda ibaret olup, biri yağ komaya yarayan haznesi diğeri ise fitil deliğidir. Kandil kelimesi dilimize Grekçe ?candela? dir. Türkçemize geçen ?çıra? kelimesinin Latince cucerna kelimesinin bozulmuş şekli olduğu düşünülmektedir.
Yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalardan kandil kullanımı Erken Paleolotik çağa kadar inmektedir. Bu dönemde kandiller taş malzemeden yapılırdı. MÖ. 8000 ? 6000 lerde deniz kabukları kandil olarak kullanılmıştır. Filistin?de deniz kabuğundan yapılmış ve kandil olarak kullanılan eşyalar bulunmuştur.
Hititlerde aydınlanma aracı olarak kandil kullanıldığını belgeleyen bir veri olamamasına karşın, Hititlerde ??DUG ? sasanna?? kelimesinin kandil anlamına geldiği tahmin edilmektedir. Çeşitli höyüklerde ele geçen üzüm salkımı şeklinde ve bir iple asılarak kullanıldıkları anlaşılan kapların, yanık izlerinden hareketle kandil olabilecekleri düşünülmüştür.
Pişmiş topraktan yapılan kandiller, erken dönemlerde elle şekillendirilmişlerdi r. Osmanlı Döneminde bölgemizde kullanılan yirik çıra diye adlandırılan kandillerin benzerleri M.Ö 3000 yılında kullanılmaktaydı. MÖ. 6 yy. dan sonra çarkla kandil yapım tekniği yaygın olarak kullanılmaya başlanrı. MÖ. 3. yy.dan sonra kalıp tekniği ile seri üretim kandil yapılmaya başlanır. Artık kandiller yoğun olarak kalıp ile üretilmektedir. Kandil üretimi önemli bir ticaret kolu olarak karşımıza çıkar. Bu dönemin kandil üreten yerleri arasında Ephesos ( Efes ) Knidos ( Datça) önemli bir yer tutmaktadır. MS. 1. yy.da özellikle Kuzey İtalya?da bronz kandillerden kopya edilen kandiller yapılmaya başlanır.
MS. 3. yy. da muhtemelen yağın pahalı ve lüks bir malzeme olmasından dolayı, İtalya?da kandil yapımı azalmaya başlar. Ama Küçük Asya?da ve Kuzey Afrika?da kandil üretimi devam eder. Bu dönem kandillerinin üzerinde mitolojik konulardan Herakles gibi kahramanlar, Afrodithe gibi tanrıça figürleri ile günlük hayattan figürler, meyve, bitki ve geometrik figürler bezenmiştir.
4. yy.dan itibaren ortaya çıkan, 5. 6. yy.da yoğun olarak kullanılan Afrika kandilleri üzerinde sıklıkla, Hıristiyanlık betimleri, haçlar ve monogramlar görülür. 5. 6. yy. larda Batı Anadolu?da büyük bir kısmı başta Ephesos olmak üzere Symrna ( İzmir) ve Sardes?te (Aydın Salihli yakınları) üretilmiş kaliteli kandiller ortaya çıkar. Bunlarda da Hıristiyanlık sembolleri yer almaktadır.
Antik Çağ?da kullanılan kandillerin yakıtları da fitiller kadar çeşitlilik gösterir. Fitil olarak keten, kenevir ve işlenmemiş yün fitil işlevi görmekteydi. Paleolitik çağ?da hayvansal yağlar Yunan ve Roma dönemlerinde zeytinyağı kandilin yanıcı maddesi olarak kullanılmaktaydı. Zeytin yetişmeyen bölgelerde kandil yakmak için zeytinyağı ithal edilmiştir. Bu yanıcı maddelerin yanı sıra kandil yakma için susamyağı, fındık, ceviz gibi meyvelerin yağları ile balık yağı ile Hint yağından da yararlanılmıştır. Kandilin ışığının sarımsı bir renk alması ve yanıcı özelliğinin artması için yağ içine tuz konulduğu bilinmektedir.
Kandillerin kullanım yerleri ve kullanım amaçları çok çeşitlilik gösterir. Klasik dönemde kandiller, evlerde nişler içine yerleştirilerek, duvarlara çakılı askılara ya da tavandan sarkan zincirlere asılarak ve ya özel masalar üzerine konularak kullanılırdı.
Tapınaklarda ışığın daha fazla olması için kandillerin burun sayısı artırılmıştır. Kandillerin tapınaklara konulduklarına en güzel örnek, Atina Akropolü?deki Erekhtheion? Tapınağına Kallimakhos?un adadığı kandildir. Bu kandil tüm sene boyunca gece ve gündüz sürekli yanıyordu; yirmi burnu ve hurma ağacı biçiminde bir kapağı vardı. Ayrıca kandiller cadde, sokak, maden işçileri madende çalışırken, hamamlarda ve bir yerlere gidilirken önleri aydınlık olsun diye kullanılmıştır.
Roma geleneğinde arkadaşlar birbirlerine yeni yıl hediyesi olarak, üzerinde ?? mutlu bir yıl dileğini ?? ifade eden özel kandiller hediye olarak verildiği bilinmektedir.
Kandillerin tüm bu kullanım yerlerinin yanı sıra, kült törenlerinde ve sunaklarda yakıldıkları veya adak olarak sunuldukları bilinmektedir. Ölen kişinin mezarına kandil konulması bir gelenekti. Bu geleneğin, kişinin sağlığında temsil ettiği düşüncenin yaşatılacağının göstergesi olarak ölümünden sonra mezarı başına veya tapınak ? ziyaret gibi halkça kutsal kabul edilen mekânlarda yakılmaktaydı.
Yapılan arkeolojik kazılarda, mezarlarda bulunan kandillerin birkaç kez veya hiç kullanılmamış olduğu gözlemlenmiştir. Dönemin Roma geleneğinde, ölen kişinin evinin kapısına kandil konulması da oldukça yaygın bir gelenekti.
Kandil kullanımı mumun yaygın olarak kullanıldığı M.S. 7. yy.dan sonra azalır. Günümüzde ise kandiller artık bir aydınlatma aracı olarak kullanılmamakta, bir süsü eşyası -biblo olarak kullanımını sürdürmektedirler.
Kısaca :


1800-1900 yağ lambaları kullanıldı.(balina yağından yapılıyordu)
1881 lewis HOVAR LATİMER ampulun içindeki ince teli buldu.
5000 yıl önce sümerler yağ lambaları ve kandiller kullandılar
1980 halojen lambalar bulundu
1927 floresan lamba bulundu
1879 edison ampulu icat etti
1911 tungsten yapılan flaman icat edildi
1980 ampulden daha parlak olan halojen icat edildi
insanlar meşale gaz lambası kandil mum kullandı ama ampulün yerini hiçbiri tutmaz......
 
Geri
Üst