AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Cadde-i kebir ne demek

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
Caddei kebir ne demek

Caddei Kebir Gecen asırda Grande Rue de Pera'nın karşılığı olarak boyle soylenirdi Pera denen semte Bizans nasıl kuşkuyla, Batılı sapkınların yuvalandığı yer diye baktıysa; aynı tavır Osmanlı'da da suregelmişti İstanbullu icin yaşanacak değil, ancak eğlenilecek, cok cok alışveriş edilecek yerdi, herkesin gitmesi de caiz değildi 20'nci yuzyılın Turkleri Beyoğlu Caddesi'ni şıklık merkezi haline getirdiler, belki de oyle sandılar Mutareke anıları hoş değildi; adı İstiklal Caddesi oldu Bugun eski isimlerden kalan tek bu Beyoğlu artık bizim icin sır kupu veya cıssdiye yaklaşılan bir bolge değil; herkesin benimsediği bir semt oldu ve doğrusu Avrupa'nın en ilginc, en canlı caddesi olduğunu da soylemek gerekir
Hic şuphesiz Caddei Kebir sefaretler semtiydi Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki bu sefaretler seckin bir semt olduğundan değil, kendilerine tahsis edilen bir bolge olduğu icin oraya yerleşmişlerdi Ecnebi ile aynı yerde yaşamak sadece Musluman adeti değildir; bu adet Bizans'a uzanır Ortodoks Rusya'da da, 18'inci asra kadarki Moskova doneminde Avrupalılar, bugun şehre dahil olan ama o zaman dışarılardaki Nemetzkaya Sloboda yani Alman mahallesinde yaşarlardı Doğulular, batılıları aralarına almayı sevmezler; biraz acayip adamlar diye bakarlar
19'uncu asırdan once Polonya elciliği Beyoğlu'ndaydı Komşularının yağmasıyla kaybolan devlet gibi sefaret de yok oldu Bir ara Polonya Sokağı denen yere bugun Nuru Ziya deniyor ve Fransız Elcilik Sarayı da oradadır Paralelindeki Tomtom Kaptan Sokağı'ndaki Palazzo Venezia, Beyoğlu'nun en guzel elcilik sarayıdır 1804'te Campoformio Antlaşması'dan sonra ortadan kalkan talihsiz Venedik Cumhuriyeti ile birlikte Fransa elciliğine, ardından 1815'te Avusturyalılara gecti 1918'de mutareke gereği İstanbul'a cıkan İtalyan birlikleri binayı işgal edip, Avusturyalıları oradan atana kadar Avusturya Buyukelciliği olarak kaldı
1831 yılında Beyoğlu'nda muthiş bir yangın cıktı; ahşap buyukelcilik sarayları dahil bircok bina yandı kul oldu Caresiz buyuk devlet diplomatik misyonları ilk anda Boğazici'ndeki yazlık saraylara, diğerleri kira evlerine cıktılar Devletler yeniden yapacakları binalar icin kesenin ağzını acmaya mecbur kaldılar İşte bu anda Gasparo ve Guiseppe Fossati biraderler ortaya cıktı Ticinolu yani İsvicre İtalyanıydılar; Milano Brera Akademisi'nde yetişmişlerdi Onların calışmalarını ve hayat hikayelerini
Semavi Eyice hocadan oğreniyoruz Once Rusların yanan sefareti yerine karşı blokta bugun başkonsolosluk olan muhteşem sarayı yaptılar Ruslar keseyi acmıştı ve Fossatiler de gayrete gelmişlerdi 18381845 arasında elcilik sarayı tamamlandı İstanbul halkı buyulenmişti Denizden bakınca butun ihtişamıyla gorunen binanın Moskof Carı'nın sarayı olacağı, Allah muhafaza Ruslar şehri işgal edince orada oturacağıkulaktan kulağa fısıldanıyordu O tarihte henuz Dolmabahce Sarayı ortada yoktu Mektep kitaplarında yer alan, Tanzimat doneminde alınan dış borclarla saraylar yapıldığıyavesini ihtiyatla tekrarlayalım Devletin Rusya Elciliği ile rekabet edecek evi yoktu Yangın yerlerinde once İspanya Sefareti ardından cimri Hollandalıların paraya kıyıp elcilik binalarını Fossatilere ısmarladığı goruldu Doğrusu Hollanda Sarayı'nda Fossatilerin etkisi acıktır ve hoş bir binadır Babıali de bu mimarları benimsedi Bugunku Başbakanlık Osmanlı Arşiv Binası olan Hazinei Evrak, Reşit Paşa'nın sadaret evi,
Allah'a şukur yanan gudubet bir yapı Sultanahmet'teki Adliye onların eseridir Ayasofya'yı da restore ettiler
Beyoğlu yangınından sonra; İngiltere ve Fransa elciliklerinin de yenilendiği goruldu Almanya ve İtalya bu muhitte yer bulamadı Caddei Kebir kafe, tiyatro, restoran ve asıl onemlisi luks tuketimi ceken dukkanlarla dolmaya başlamıştı Dunku Beyoğlu refahtı, Avrupa tuketimiydi, tiyatro ve operaydı; varlıklı sınıf Musluman kadınının ozgurce gezinip kafelerde oturabildiği, toplum hayatına karışabildiği bir yerdi Geniş kitle icinse Beyoğlu biraz cekinilecek ekşitatlı bir yerdi Bugun artık her yer Beyoğlu Onun ozgun yanı mimarisi ve gecen asrın yaşam biciminden taşıdığı derin izlerdir Galiba canlandırılmaya calışılan da bu
 
Caddei Kebir terimi, geçmişte "Pera Büyük Caddesi" anlamına gelmekteydi. Pera adıyla anılan semte Bizans döneminde şüpheyle yaklaşılırken, Osmanlı döneminde İstanbullular için yaşanılacak bir yer değil, sadece eğlenilecek ve alışveriş yapılacak bir yer olarak görülmekteydi. 20. yüzyılda Türkler, Beyoğlu Caddesi'ni şıklık merkezi haline getirdiler ve burayı "İstiklal Caddesi" olarak adlandırdılar. Günümüzde ise Beyoğlu, herkesin benimsediği ve canlı bir semt haline gelmiştir.

Caddei Kebir, genellikle elçilik semti olarak bilinirdi. Bu sefirlikler, seçkin bir semt olmaktan ziyade kendilerine ayrılan bir bölge olduğu için oraya yerleşmişlerdi. Doğu toplumlarının, batılıları kendi aralarına almak istemedikleri ve biraz garip gözle baktıkları da belirtilmektedir.

Tarih boyunca Beyoğlu'nda çıkan büyük yangınlar sonucunda birçok bina zarar görmüş, bunun üzerine devlet diplomatik misyonları geçici olarak farklı yerlere taşınmıştır. Bu süreçte Gasparo ve Guiseppe Fossati kardeşler devreye girerek birçok elçilik sarayının yapımında rol almışlardır. Özellikle Rus Elçilik Sarayı'nın inşası büyük bir hayranlık uyandırmış ve o dönem uçarı söylentilere konu olmuştur.

Beyoğlu'nun yangın sonrası yeniden yapılanması sırasında birçok elçilik binası da restore edilmiş ve Caddei Kebir bölgesi, kafe, tiyatro, restoranlar ve lüks mağazalarla dolmaya başlamıştır. Beyoğlu, dönemin refahını, Avrupa tüketim kültürünü, tiyatroyu ve operayı temsil etmiş; varlıklı sınıf için özgürce gezip kafelerde oturulan, toplum hayatına katılabildiği bir yer haline gelmiştir.

Günümüzde Beyoğlu, geçmişten gelen mimari dokusu ve geçmiş yaşam tarzının derin izlerini taşıyan, herkesin sevdiği ve ilginç bulduğu bir semt olarak görülmektedir.
 
Geri
Üst