AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Buzlu mağarada bulunan not defteri -Elazığ/Harput-

haberci

Yeni Üye
Katılım
4 Şubat 2025
Mesajlar
51.363
Tepkime puanı
1
Puan
1
Bir not defterine yazılmış bu yazılar 1997 yılında Elazığ ’ın Harput ilcesindeki Buzluk Mağarası ’nda arkeologlar tarafından yapılan bir araştırmada bulunmuştur Anlatılanların gercekliğine işaret edecek hicbir bulgu saptanmamıştır Defterdeki yazıların mağarada kaybolan ve mağaradaki zehirli gazlardan dolayı sanrılar goren biri tarafından yazıldığı duşunulmektedir
BuzLu Mağaradaki Not Defteri
O geziye asla katılmamalıydım O soğuk taş basamaklardan asla inmemeliydim Gizli ve karanlık şeyleri keşfetmek gibi kotu bir huyum vardır Karanlık aydınlığın zıddıdır ve yaşadığımız dunya her ikisini de barındırır Ama bende olduğu gibi karanlık şeylerin peşinden gitmek turunden bir saplantınız varsa bulacağınız tek şey beladır Sanırım konuya cok hızlı girdim Başımdan gecen olayları biraz olsun kavrayabilmeniz icin en baştan alayım
Rahmetli dedemin memleketi olan Elazığ iline ilk gidişimdi Annem ve babam da yanımdaydı onlar da Elazığ ’a ilk defa geliyordu Birer kimya muhendisi olan annemle babam Elazığ ’da duzenlenen ulusal kimya kongresi icin gelmişlerdi Bense sadece macera icin Telaşlı bir ucak yolculuğundan sonra otele vardık Babamların kimyacı arkadaşları arasında bir uzaylı gibiydim Neyse ki kongreye benim yaşlarımda birkac genc de katılmıştı Gerci onlar da hayata bilimin soğuk ve mesafeli bakış acısından yaklaşıyordu ama yalnız kalmayı pek sevmediğim icin onlarla ahbaplık etmeye başladım
Akşama doğru Elazığ ’ın Harput ilcesine doğru ufak bir geziye katıldık Minibus şoforumuz Elazığ ’ın yerlisiydi Harput ’un yuksek ve columsu arazisinin uzerine inşa edilmiş turbeler ve yıkık ortacağ kaleleri arasında bir cay bahcesine oturduk Şoforun başı kesik evliyalar ve Kurtuluş Savaşı ’nda ucan askerlerle ilgili anlattığı hikayeleri merakla dinledim Olağandışı hikayelere olan ilgime rağmen şoforun anlattıkları benim icin birer efsaneydi ‘Efsane ’ kelimesini kullanmamdan rahatsız olmuştu sanırım o bu hikayeleri gercek olarak kabul ediyordu Ona gore bu hikayelere inanmak gercek bir Musluman ’ın goreviydi Bense daha fazlasını istiyordum Daha sıra dışı daha beklenmedik bir şey Bu halk efsaneleri turlu yaratıklarla ve esrarengiz olaylarla doldurduğum hayal gucumu beslemeye yetmiyordu Aslında aradığım şeye cok yakındım
Gezimizin bir sonraki durağı: Buzluk Mağarası ‘Mağara ’ kelimesi oldum olası bende tuhaf bir merak uyandırmıştır Harput Kalesi ’nden de yukseğe yaklaşık 1500 metrelik bir tepeye cıktık minibusle Asfaltın erişemediği toprak yollarda toz soluduk terk edilmiş taş evlerden sonuncusu da arkamızda kaldı Guneş batarken tepenin ustundeki bir oyuktan duşe kalka inmeye başladık İki kayanın arasındaki boşluktan beliren taş merenleri gorduğumde tuylerim diken diken oldu Engebeli basamaklardan inmeye gonullu olan birkac kişiden biri de bendim elbette Hemen onumde olan şoforumuz bize rehberlik ediyordu Donerek inen basmaklara adım attığımızda havada ani bir soğuma oldu Yeraltından gelen buz gibi bir ruzgar yuzumu yaladı Merenler ufak bir duzlukte kesildi Kayaların ustu buz tutmuştu Az otede basamaklar devam ediyordu ama bunlar insan eliyle yapılmamıştı doğanın tasarımıyla oluşan kaya cıkıntılarıydı Buzlu basamaklarda kaymamak icin bir lambaya bağlı olan kabloya tutuna tutuna indik Son aydınlık kat Nefes almak gucleşti tuhaf bir heyecanla basamakların daha da devam ettiğini hicbir ışığın aydınlatmadığı dehlizlere uzandığını gordum Hepimiz sessizdik O anda cok derinden gelen bir inilti duydum Aslında inilti kelimesi tam da anlatmıyor bu sesi Sanki cok cok yavaş bir kahkahaydı bu Dehşetle şoforun yuzune baktım ‘Siz de duydunuz mu? ’ diye sordum ‘Daha fazla inmeyelim Işık yok aşağıda ’ diye cevap vermekle yetindi
Buzluk Mağarası ’nın dışındaki ufak cay bahcesinde oturuyorduk Annemlerden izin isteyip tuvalete gideceğimi soyledim Benim karanlık şeylere olan merakımı bilen ve hareketlerimde bir tuhaflık sezen annem: ‘Sakın bir yere kaybolma Birazdan yola cıkarız ’ dedi Az sonra tekrar buzlu mağaranın icindeydim tek başıma Işığın olmadığı bolgeye kadar indim ve cep telefonumun ışığını yaktım Yol ikiye ayrılıyordu Sola saptım Kaygan zeminde dikkatli adımlarla ilerledim O kadar sessizdi ki Tam tunelin ucuna gelmiştim ki aşağıdan bir ruzgar sesi geldi ve soğuk bir hava akımı yuzume carptı İşte aklımı başımdan alan bu hava akımıydı Yerin altından nasıl gelebilirdi ki hava akımı? Mağaranın yakın bir yerde tekrar yeryuzune cıktığını duşundum ve diğer cıkışı bulmak gibi cılgın bir fikre kapıldım Ancak tunelin sonu dibi gozukmeyen bir ucurumdu Telefonumu buzlu duvarlarda gezdirdim Hemen solumda bir insanın anca sığabileceği bir oyuk vardı Oyuktan gecince tekrar bir yol ayrımına vardım Bu sefer sağa saptım Hatırlamalıydım bunları: sol sol sağ Karanlık ve uzun bir tunelde yurudum O sırada cep telefonum bateri sinyali verdi: pili bitmek uzereydi! Nasıl da unutmuştum bunu belki de dakikalar icinde ışıksız kalacaktım O anda icime berbat bir korku saplandı ve buzlu zemine aldırmadan koşmaya başladım Yol ayrımlarını unutmuş olmalıydım taş basamakları bir turlu bulamıyordum Kahretsin! Kaybolmuştum Cep telefonum uc kere bipledi ve sonra zifiri karanlık
Soğuktan donuyordum El yordamıyla yolumu bulmaya calıştım Buzlu duvarlar ellerimi acıtmaya başlamıştı O an butun umudumu kaybettim ve yere coktum Gozumden yaşlar boşanıyordu Az sonra hıckıra hıckıra ağlamaya başladım Sesim buzlu duvarlarda yankılanıyordu sanki aynı anda onlarca kişi ağlıyordu Aniden durdum Yankıların arasında bana ait olmayan bir ses duymuştum O tuylerimi diken diken eden yavaş kahkahaydı bu ve gittikce sesi yukseliyordu Koşmaya başladım ayağım kaydı yuzumu yere carptım Kahkaha yukseliyordu Bir şey beni ayağımdan yakaladı ve hızla cekmeye başladı Cığlıklar atarak suratım buzlu zemine carpa carpa suruklendim Yaşadığım şok ve acının etkisiyle kendimden gecmiş olmalıyım
Gozlerimi actığımda once hicbir şey goremedim Yavaş yavaş etrafımda solgun fosforlu bir ışık olduğunu algıladım Guclukle ayağa kalktım Her yerim ağrıyordu Birkac adım atmaya kalktım burnum sert bir şeye carptı Bir ceşit kafesin icinde olduğumu algıladım Parmaklıkları yoklarken bir anda kemikten yapılmış oldukları gerceğiyle yuz yuze geldim Cığlığımı zorlukla bastırdım Tenimi ısıran soğuğa rağmen baştan aşağıya terlediğimi duyumsadım Yaklaşan iniltiler ve ayak sesleri Caresizce kafesin arkasına sindim İki metre gerideki taş duvarın dibine caresizce coktum Yaklaşan fosforlu ışıklar Karşımda iki parlak beyaz kafa belirdi Yumruklarımı sıktım ve bildiğim butun duaları saymaya başladım Beyaz kafalar yuzlerini kafese dayadı Tuylerim diken diken bir halde bu iki acayip yuzu inceledim İnsan gibiydiler ama bir farklılık vardı Tenleri bembeyazdı ve solgun bir ışık sacıyordu Allahım! Gozbebekleri ve burunları yoktu Anlaşılır bir dilde konuşmaya başladıklarında donup kaldım:
Guneş dunyadan
Kayıp yolcu
Yutan ’a hediye
Korku yok
Kemik parmaklıkları kaldırıp iki kolumdan tuttular Karşı koymaya gucum yoktu Kaygan zeminli tunelde ilerledik Taş basamaklardan indik Yuksek tavanlı geniş bir odaya geldik İceride bu yaratıklardan onlarcası yuzunu bana dikmişti Beni odanın ortasına bıraktılar ve cevremde bir halka oluşturdular İnsan sesinden cok acı ceken bir hayvanın sesine benzeyen bir sesle konuşmaya başladılar Soylediklerinden bir şey anlayamıyordum Hepsi birdenbire sustu ve diz coktuler Hep bir ağızdan: ‘Yutan! Yuce Yutan! ’ diye bağırmaya başladılar Yaratıkların arasından başında parlak taşlar olan uc memeli bir yaratığın bana yaklaştığını fark ettim Once uzun uzun yuzumu inceledi sonra soğuk eliyle sacımı okşamaya başladı Bir yandan da iniltili sesiyle konuşuyordu:
‘Kayıp yolcu
Doğru yerdesin
Doğru zamanda
Guneş yalancıdır
Yalan gozlerinde
Gece gercektir
Gece hamiledir
Muhteşem gece
Raza hyinhyin
Derin yalancı
İcin gercektir
Gerceği gor ’
Uzun tırnaklı elleri goğsumun uzerinde durdu Tırnaklarını sertce goğsume batırdı ve derimi yırtmaya başladı Acı icinde cığlık attım ve elini itmeye calıştım Cok gucluydu ‘RAZA HYİNHYİN! ’ diye bağırdı Diğerleri de ‘Raza hyinhyin ’ diye tekrar etmeye başladı Hepsi bir olup uzerime cullandılar ve guclu parmaklarıyla burnumu yakalayıp kopardılar Fosforlu beyaz yuzleri suratımdan fışkıran kanlarla kıpkırmızı oldu
Gunlerdir karanlık bir hucrenin icindeyim Bana sundukları bocekler ve solucanlarla beslenip hayatta kalıyorum tabi buna hayat denirse Her gun yanıma gelip o tuhaf sozcukleri tekrarlıyorlar Bu cebimden ayırmadığım not defteri ve tukenmez kalem insanlıkla olan tek bağım oldu Başıma daha ne gelecek? Bilmiyorum Ama bunları yazmak bana bir zamanlar insan olduğumu hatırlatıyor ‘Raza hyinhyin! ’ Her gun kafamda bu sozcukler yankılanıyor İşin korkuncu bu sabah uyandığımda bu sozcukleri fısıldıyordum İcimde bir şeyler değişiyor Kendimi oldurmeyi goze alamıyorum Yazmak Tek yapabildiğim bu Belki de bunları kimse okumayacak Kahretsin! Tukenmez kalem bitiyor Ayak sesleri yaklaşıyor Fosforlu yuzlerini mağaranın girişinde gorebiliyorum Yavaş cok yavaş bir kahkaha atıyorlar sanki Ellerinde beyaz bir camur var Yaklaşıyorlar Allahım sen beni Not defterindeki yazı bu noktada sona ermektedir
 
Bu yazılardan anlaşıldığı kadarıyla, bir kişinin 1997 yılında Elazığ'ın Harput ilçesinde Buzluk Mağarası'nda yaşadığı korkunç bir deneyimi anlatıyor. Mağarada yaşananlar arkeologlar tarafından bulunan bir not defterine yazılmıştır ve kişinin mağaraya yapacağı bir geziye katılmaması gerektiğini belirtir. Not defterindeki anlatılanların gerçekliği şüpheli görünmektedir ve mağaradaki zehirli gazlardan dolayı yaşanan biri tarafından yazıldığı düşünülmektedir.

Kişi, mağaraya yapılan geziye katılmış ve tek başına macera arayışına girmiştir. Ancak mağarada karşılaştığı karanlık ve ürkütücü olaylar sonucunda korku dolu anlar yaşamıştır. Mağarada yabancı varlıklarla karşılaşmış, tuhaf sesler ve görüntülerle karşı karşıya kalmıştır.

Yazıda anlatılan varlıkların tuhaflığı, insan benzeri olmalarına rağmen gözbebekleri ve burunlarının olmaması gibi detaylar insanüstü varlıklar olduklarını düşündürmektedir. Bu varlıkların kişiye zarar verdiği ve onun insanlığından uzaklaştırdığı vurgulanmaktadır.

Kişinin karanlık ve umutsuz bir hücrede esir tutulduğu, varlıkların sürekli tekrarladığı tuhaf sözcüklerle korkunç bir deneyim yaşadığı anlaşılmaktadır. Son notta, kişinin kendini değişmeye başladığını, içindeki bir şeyin dönüştüğünü ve olumsuz bir etkiye maruz kaldığını belirtmektedir.

Not defterindeki yazının sonunda, varlıkların mağaranın girişine doğru yaklaştığı ve kişinin sonunun ne olacağının belirsizliği vurgulanmaktadır. Korku ve gerilim dolu bir hikaye anlatımıyla, okuyucuda merak uyandıran bir anlatı sunulmuştur.
 
Geri
Üst