Büyük Islam Alimleri Ve Ehl-i Sünnet Konusundaki Görüşleri - ı -

zeberus

Yeni Üye
Katılım
29 Ocak 2024
Mesajlar
74.060
Tepkime puanı
2
Puan
38
Yaş
36
BÜYÜK İSLAM ALİMLERİ VE EHL-İ SÜNNET
KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ
- I -


Ehl-i Sünnet konusunda görüşlerine başvurulacak kişilerin başında, eserleri "Kütüb-i Sitte"adlı kitapta toplanılmış altı büyük kitabın yazarı olan İslam alimleri gelir.

İmam-ı Buhari

Hicri 194 yılında Buharada doğdu. Dönemin büyük din alimi olan babası Ebül Hasan İsmailin vefatı üzerine, annesinin koruması altında çocukluk dönemini geçirdi. Yedi yaşında hadis eğitimi almaya başlamış ve on yaşına geldiğinde ezberlediği hadis sayısı 70 bini bulmuştur. Mekke, Medine, Nişabur ve Basradaki ünlü alimlerden dersler almış, bu yüzden adı Buharanın dışında da duyulmaya başlanmıştır. Aralarında Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Said gibi ünlü birçok İslam alimi Onun eserlerini güvenilir kaynak olarak kabul etmiş ve fikirlerinden istifade etmiştir. Hadis konusunda gelmiş geçmiş en büyük üstad olduğu herkes tarafından kabul görmüştür.

İmam-ı Buhari 600 bin hadis üzerinde çalışma yapmış, eserinde ise bunun sadece 7.275 tanesine yer vermiştir. 16 yıl süren bu çalışması, sahasında en güvenilir kaynak eser olarak kabul edilir.

"El-Camius Sahih" adlı eseri daha sonra Ahmed Zehidi tarafından "Sahih-i Buhari Muhtasarı (Tecrid-i Sarih)" adı altında bir araya getirilmiştir. Bu eserde ise sadece 4 bin hadis-i şerife yer verilmiştir.

İmam Buhari, ardında yüzyıllar boyu Müslümanlara yol gösterecek bir eser bırakarak Hicri 256 yılında hayata gözlerini kapadı.

İmam-ı Müslim

İmam-ı Müslim, HHicri 204 yılında Nişaburda doğdu. 14 yaşında hadis dersleri almaya başladı. Irak, Hicaz, Mısır ve Şama giderek hadis konusunda yapılan çalışmaları inceleme fırsatı bulmuştur. Gezdiği yerlerdeki hadis kaynaklarından ve bu konuda uğraşanlardan yararlanmış ve bunların içerisinde en çok İmam-ı Buharinin çalışmalarından etkilendiğini söylemiştir.

Hadis konusunda yapmış olduğu çalışmalarda, hadisleri nakledildiği şekilde kullanmış, yanlış anlaşılmaya neden olmamak için bunların bir harfine dahi dokunmamıştır. "Camius Sahih" yada "Sahih-i Müslim" adı verilen eserinde 300 bin sahih hadisten faydalanmış ve bunun sadece 3.030 tanesini kullanmıştır. Bu çalışması Sahih-i Buhariden sonra en güvenilir hadis kitabı olarak gösterilmektedir.

İmam-ı Müslimin hocası Abdulvehab El-Ferranın Onun hakkında şöyle dediği belirtilir: "Müslim, halkın alimlerinden ve ilim dağarcıklarından birisidir. Onun hakkında hayırdan başka birşey bilmiyorum."

İmam-ı Tirmizi

İmam-ı Tirmizi, HHicri 209 tarihinde Maveraünnehirde Tirmiz denilen bölgede dünyaya gelmiştir. Horasan, Irak ve Hicazda eğitim gördüyse de asıl tahsilini Buharada yapmıştır. Hadis konusundaki eğitimi, Buhari ve Müslimden almıştır.

Tirmizi sadece hadisleri toplamakla kalmamış aynı zamanda hadis ilminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. "Sahih-i Tirmizi" adlı eserinde 3.962 hadis mevcuttur. Bu eser sahasında güvenilir kaynaklar arasında gösterilmektedir.

Sahih-i Tirmizinin diğer hadis kitaplarından en büyük farklılığı güzelliğidir. Küçüklü büyüklü her konu birbirine karışmayacak şekilde ayrı ayrı ele alınmıştır. Sahabelerin hayatına ait yazılmış ilk eser Tirmiziye aittir.

Ebu Davud

Hicri 202 tarihinde dünyaya gelmiştir. Irak, Hicaz, Horasan, Şam ve Mısırda ders aldığı hocaların sayısı 300ü bulur. Buhari ve Müslimin çalışmalarından faydalanmıştır. Hadis konusunda çalışma yapanlar da Ebu Davudun eserlerinden faydalanmışlardır. İslam uleması tarafından birçok konuda takdir edilmiş ve ilmi ile amel eden alimler arasında gösterilmiştir.

"Sünen-i Ebu Davud" isimli eserinde 500 bin hadis arasından 4.800 hadise yer vermiştir. Hadis seçiminde özellikle hükümlerle ilgili olanlara öncelik göstermiştir. Eserleri farklı mezheplere mensup araştırmacılar tarafından kabul görmüştür.

İmam-ı Nesei

Hicri 225 yılında Horasanda dünyaya gelmiştir. İslam ilim merkezlerini gezip dolaşmış ve birçok alimden hadis dersleri almıştır. Eserleri günümüze kadar gelmiştir ve hala kaynak olarak kullanılmaktadır.

Mısırdan Şama geldiğinde Emevi iktidarının baskısına uğrar ve işkence sonucu öldürülür. Kabrinin Safa ile Merve arasında olduğu söylenmekle birlikte kesin bir bilgi yoktur.

El-Mücteba adlı eseri hadis konusunda diğer eserlere nazaran daha hassas bir çalışmadır. Kütüb-i Sittenin üçüncü kitabıdır.

İbn-i Mace

Hicri 209 yılında Kazvinde doğmuştur. Hadis sahasında belli bir seviyeye gelmek isteyen diğer alimler gibi Oda Horasan, Basra, Mekke, Şam ve Mısırı ziyaret etmiştir. "İbnu Mace Sunen" den başka tarih ve tefsir kitapları da yazmıştır. Ünlü eseri, Kütüb-i Sittenin altıncı eseri olarak kabul edilmiştir. Bazı alimler ise İmam Malikin "Muvatta" isimli eserini altıncı eser olarak düşünmüşlerdir.

"İbnu Mace Sunen" isimli eserinde geçen 4.341 hadisten 1.339u diğer hadis kitaplarında kullanılmayan hadislerdir.

İmam Gazali

Hüccetül-islam ebu Hamid bin Muhammed Gazali İslam dünyasının fıkıh ve tasavvuf yolundaki en büyük düşünürlerinden birisidir. Hicri 450 (miladi 1058) yılında İranın Tus şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası dar gelirli olmasına rağmen iyi yetiştirilmesine büyük özen göstermiştir.

Tusdaki eğitimini tamamlayan Gazali, Gurcuna geçerek tahsiline devam etti. Anadoludaki siyasi otoritenin sarsılması Gazaliyi etkiledi. Bu yüzden Nişabura geçerek en ünlü alimlerden Ebul Maali el Cüveyninin talebesi oldu. Hocasının ölümünden sonra, Nizamül Mülk tarafından nizamiye medresesine atandı. Kısa süre içerisinde geniş bir halk kitlesine sesini duyurma imkanı buldu. Talebelerinin sayısı her geçen gün artıyordu.

Hicri 488te geçirdiği bir rahatsızlık sonucunda medresedeki görevinden ayrılarak on sene insanlardan uzak bir hayat geçirdi. Bu dönemin hemen ardından Bağdata talebelerini yanına dönerek, "İhyau Ulumid Din" isimli eserini talebelerine okutmaya başladı. Bu esnada Anadoludaki İslami birlik bozulunca Selçuklu veziri tarafından tekrar Tusa çağırıldı. Sultan Sencer tarafından korunarak 12 yıl bütün imkanlar seferber edildi. Hicri 505 (Miladi 1111) sona eren ömrünün son gününe kadar ilim ve tebliği bırakmadı.

İmam Gazalinin fikirleri İslam düşünce tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Özellikle ömrünün son yıllarında Ehl-i Sünnete muhalif fırkalarla mücadele etmiş ve birçok sapkın insanı bu yoldan çevirmiştir.

İmam Gazali bir eserinde şöyle söylemektedir: Müslümanlık ünvanında dediğimiz gibi, marifetin hakikatında bir numune ve nişan vardır, bunu ehli olan anlar. Dünya ile alakası olmayanlar, onunla uğraşmayanlar ve ömründe Allahı aramak ve istemekten başka bir şeyle uğraşmayanlar hariç, bunun hakikatını kimse arayamaz. Bu da zor ve uzun bir iştir. O halde herkesin gıdası olana işaret edelim. Bu da Ehl-i Sünnet itikatıdır. Bu itikadı kalbinde bulunduranlar için bu itikat, saadet ve kurtuluş tohumu olacaktır. (Kimya-yı Saadet)

İmam-ı Gazalinin başlıca eserleri:

1- İhyau Ulumid Din, Gazalinin en meşhur ve en büyük eseridir. Bu kitapta fıkıh ve tasavvuf konuları ele alınmıştır. Her kısım 4 kitaptan ve toplam 40 kitaptan oluşmaktadır. İhya, yazılışından bu yana İslam aleminin en çok okunan kitapları arasındadır.

2- El İktisad fil-İtikat, İtikat konularını ele alır.

3- Tefafütül Felasife, Aristonun felsefesine yaptığı eleştirileri derlediği kitaptır.

4- Kimya-yı Saadet, iman, amel, ahlak ve tasavuftan bahseder. İhyanın Farsça yazılmış bir tercümesi mahiyetindedir

5- Bidayetül Hidaye, halkın anlayacağı tarzda yazılmış, din ve ahlak bilgilerinin öğretildiği bir kitaptır. İmamı Gazalinin küçüklü büyüklü tüm eserlerinin toplamı 75i bulmaktadır.

Seyyid Erzurumlu İbrahim Hakkı

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri 1703 Erzuruma bağlı Hasankale kasabasında dünyaya gelmiştir. Dedesi peygamber soyundan olması dolayısıyla İbrahim Hakkı Hazretleri anne tarafından "seyyiddir.

İbrahim Hakkı Hazretleri babası ile birlikte gittiği Siirtin Tillo ilçesinde İsmail Fakirullahla tanışarak bir süre orada yaşar. Babası derviş Osman Efendi vefat edince tekrar Erzuruma döner. Burada tahsiline kaldığı yerden devam eder. Erzurum müftüsü Muhammed Hazıktan Arapça ve Farsça dersleri alır. Türkçe, Arapça ve Farsçayı ilerleterek bu dillerde şiir yazabilecek seviyeye gelir.

1728de tekrar Siirte dönerek İsmail Fakirullahın sohbetlerine devam eder ve kızı ile evlenerek damadı olur. 1728 yılında hac seferi dönüşü büyük İslam alimlerinin eserlerinden yaptığı alıntılarla oluşturduğu "Lubbül Kutup"u yazar.

1747 yılında Sultan I. Mahmud tarafından saraya davet edilince saray kütüphanesinden istifade etme imkanı bulur. İstanbul dönüşü Erzurumda küçük Risaleler yazmaya başlar. İkinci İstanbul seyahatinden sonra kendisini tamamen kitap çalışmalarına vererek Hasankaledeki evine çekilir.

Hacca ikinci gidişinde Halep, Şam, Mekke, Medine Kudüsteki ünlü İslam alimleriyle temaslar kurarak bilgi alışverişinde bulunur.

Seyahatten dönüşünde Marifetname adlı ünlü eserini kaleme alır. Bu eserinin dışında 54 tane daha önemli eseri bulunmaktadır. 1780de Siirtte vefat eder. Cenazesi Şeyhi İsmail Fakirullah için yaptırdığı türbeye defnedilir.

Seyyid İbrahim Hakkının bazı sözleri şunlardır:

Güzel ahlakın en güzeli, sana gelmeyene senin gitmendir. Sana zulmeden senin affetmendir. Konuşursan doğruyu söyle. Söz verirsen tut. İyilik yaparsan gizle. Başkasından kötü huy gördünse onun emsallerinden sakın.

Herkese selam vermek en güzel haslettir. Tevazunun semeresi yükselmektir. Hikmetin başı insanlarla iyi geçinmektir. Halkın ayıplarını arayanın ayıpları duyulur. Nasihat kabul eden yüz karasından kurtulur.

Allah katında günah olan şeyde kullara itaat olmaz. Yalan söyleyen kimseden hayır umulmaz. Halkın seninle konuşmasından haz duyuyorsan sen de onlarla öyle konuş. Özür dileyenin özrünü kabul eyle. Sen büyüklerine saygılı ol ki senden küçükler de seni saysınlar. En faydalı hazine gönüllerdeki sevgidir. (Marifetname)

İmam-ı Rabbani

Asıl adı Zeynelabidin es-Serhendi el Farukidir.

1564 yılın da Hindistana bağlı Serhendde doğdu. Baba tarafından Hz. Ömerin soyuna dayandığı için el-Faruki lakabı ile tanınır.

Ehl-i Sünnet çizgisindeki tasavvufun büyük simalarından birisidir. Tasavvufa Nakşibendi şeyhlerinden Billah-i Kakuliden icazet alarak başladı. Dönemin Hint-Türk hükümdarı Ekber Şah ile dinin özünü bozduğu gerekçesiyle bazı konularda çatışmış ve 1619 yılında Gvaliorda bir kaleye hapsedilmiştir.

Her türlü sapkın akımlara karşı Ehl-i Sünnet itikatını desteklediği için, İkibin yılın yenileyicisi ünvanına layık görülmüştür. Dostları ve talebelerine yazdığı "Mektubat" İslam tasavvufunun en önemli kaynaklarından birisidir.

İmam-ı Rabbaninin bazı sözleri şöyledir:

İnsanın öncelikle itikadını düzeltmesi gerekir. Bu düzeltme de, fırka-i naciye olan Ehl-i Sünnet vel Cemaatin görüşlerine uygun olarak yapılmalıdır. Amelde gevşekliğin bir mağfiret ümidi vardır, itikadde gevşekliğin asla mağfirette yeri yoktur.

Bilsin ki; iki cihanın saadetini kazanmak ancak Resulullaha tabi olmaya bağlıdır. Ona tabi olmak şu şekilde olur: İnsanlar arasında İslamın hükümlerini yerine getirip icra etmek, havastan ve avamdan, küfür adetlerini kaldırıp icra etmek, havastan ve avamdan, küfür alametlerini kaldırıp iptal etmek.

Amel işlemenin zamanı gençliktir. Aklı olan bu fırsatı kaçırmaz ve fırsatı ganimet bilir. Zira insan yaşlılık zamanına kalmayabilir. Kaldığını farzedelim, derlenip toparlanmaya müyesser olmayabilir. Böyle bir derlenip toparlanmanın olduğunu farzedelim; bir amel işlemeye gücü yetmez. Zira o zaman zaafın ve aczin bastırdığı zamandır...

... Yetmiş üç fırkadan her biri tek tek, dine tabi olduklarını iddia edip kendilerini necat bulan zümreden sayarlar."... Her fırka ellerindeki ile böbürlenir (Müminun Suresi, 53) mealindeki ayet onların halini doğrular. Resulullah Efendimizin beyan buyurduğu, fırka-i naciyeyi diğerlerinden ayırteden özelliği peygamberimiz şöyle açıklıyor: "... Onlar, ben ve ashabımın üzerinde bulunduğumuz hal üzerinde olanlardır." Resulullah Efendimiz kendisini anlatması yeterli iken, ashabını da zikretmesi şu manaya gelmektedir: "Benim yolum ashabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, onların yoluna tabi olmaya bağlıdır.

Resulullah Efendimize tabi olmak iddiası; ashabının yoluna tabi olmadan boş bir iddiadır. Hiç şüphe yoktur ki Peygamber Efendimizin ashabının yoluna devamlı gidenler, Ehl-i Sünnet vel Cemaattir. Allah bunların sayini meşkur eylesin. İşte, fırka-i naciye bunlardır. Şia ve Hariciler gibi, Resulullah Efendimizin ashabına taan edenler, onların yoluna tabi olmaktan elbette mahrumdur.

Mutezile için dahi aynı hüküm verilir. Bu, kendi başına sonradan çıkan bir yoldur. Ehl-i Sünnet olmayan diğer fırkalar aynı kıyasa tabidir. (Mektubat-ı Rabbani)

Abdulkadir Geylani

Asıl adı, Muhyiddin Ebu Muhammed bin Cengi Dostdur. 1078 yılında Geylanda dünyaya geldi. Din eğitimine burada başladı. Daha sonra Geylandan Bağdata geçerek eğitimine burada devam etti. Hanbeli mezhebini seçerek fıkıhta bu mezhep üzerinde yoğunlaştı. Ebu Said medresesinde dersler verdiği sıralarda tasavvufla tanıştı. Uzun bir tasavvuf eğitiminden sonra Kadiri tarikatını kurdu.

Çoğunluğu vaaz ve nasihatlerinden oluşan El-Gunye, El-Fethür Rabbani, El Fütühül Gayb bize kadar ulaşan kitapları arasındadır. Abdulkadir Geylani Hazretleri 1166 yılında Bağdatta vefat etti. Her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen kabri, şu anda Bağdatta geniş bir külliye içerisindedir.

Abdulkadir Geylani Hazretlerinin bazı sözleri şöyledir:

Kuran ile amel etmek seni Kuranın mevkiine yükseltir, oraya oturtur. Sünnet (Peygamberimizin hadisleri) ile amel etmek seni Allahın Resulü Peygamber Efendimize yükseltir. Resulullah, kalbi ile ve manevi himmetiyle, Allah dostlarının kalbi çevresinden bir an bile ayrılmaz. Allah dostlarının kalplerini güzelleştiren, kokulayıp buharlayan odur. Onların özlerini tasviye eden, menfi duygulardan temizleyen ve tezyin eden odur.

Sen Allahı zikret ki, Oda seni zikretsin. Allahı zikret ki o zikir günahlarını döksün. Günahsız olarak kalasın. Günahsız itaatkar bir mümin olasın. İşte o zaman o seni zikreder. O zikir seni öyle sarar ve meşgul eder ki, birşey isteyecek vakit bulamazsın. Bütün gayen ve maksudun o olur.

Ey ahali! İslam ağlıyor. Elini başına koymuş; şu facirlerden, şu fasıklardan, şu bidat ehlinden, şu zalimlerden, şu yalancı şahidlik libası giymişlerden, sahip bulunmadıkları faziletleri kendilerinde var gösteren şu kuru iddiacılardan, yaka silkiyor. Onlara karşı ihlas sahibi müslümanlardan yardım talep ediyor.

Yiyip içmen, veda yiyip içmesi olsun. Aile arasında bulunuşun veda bulunuşu olsun. Mümin kardeşinle buluşman veda buluşması olsun. Kalbine hep emanet olduğunu, daima veda etme halinde bulunduğunu nakşet. Kaderi başkasının elinde bulunan kimse nasıl emanet ve veda etme halinde olmaz ki? Zira yarın ne olacağını, işlerin nereye varacağını, kaderinin kendisine neler getireceğini bilmemektedir.

Öyleyse hemen tövbe et, bir daha işlememeye azmeyle. Onlardan sıyrıl, seri adımlarla Mevlana koş. Tevbe ettiğin zaman hem zahirin hem batının tövbe etmiş olsun. Tevbe, Allah katında makbul kul olmanın temelidir. Halis bir tevbe ile ve Allahtan hakikattan haya etmek suretiyle üzerindeki günah elbiseni çıkar, at.

Ey Allahın yolunu arkasına atıp dünya işlerine itina gösteren kişi! Seni insanları memnun eden, fakat Allahı kendisine öfkelendiren kişi olarak görüyorum. Hiç şüphe yok ki yakında sen o dünyadan alınacaksın. Ölüm seni oradan ayıracak. Seni yakalaması pek elemli, pek şiddetli ve pek çeşitli olan zat yakalar ve oradan alır. Bir anda herşeyini kaybeder ve herşeyinden ayrılırsın. (Fethür-Rabbani)

Nakşibendi Hazretleri

Asıl adı Muhammed Bahaeddin Buharidir. 1318 yılında Buharada doğdu. Hacegan Tarikatı şeyhi Muhammed Baba Semmasinin manevi terbiyesi altında yetişti. Gençliğinde Semerkanda giden Nakşibendi Hazretleri, Maveraünnehir Sultan Halil Ata ile tanıştı. Nakşibendi Hazretleri Hanefi mezhebindendir. Ahlak ve ilim üzerine çalışmaları ve sohbetleri ile büyük kitleleri peşinden sürüklemiştir.

Kurucusu olduğu Nakşibendi tarikatı, İmam Rabbani zamanında Hindistana yayıldı. Tarikat İstanbulun fethinin hemen ardından Osmanlılar tarafından benimsendi. Sadece İstanbulda 70ten fazla dergah bulunması halk arasında ne kadar yaygınlaştığının göstergesidir.

Nakşibendi Hazretlerinin hayatı boyunca savunduğu hakikat, Allahın kitabına sarılmayanların ve Peygamber Efendimiz (sav)in emirlerini yerine getirmeyenlerin kurtuluşa erişemeyecekleridir. Ona göre kitap ve sünnetin çizdiği daireden çıkmamalı ve hakikatın her halini Kitaba ve sünnete tatbik edebilmelidir. Bu çizgiye uymayan kişiye uymak doğru değildir. Çünkü tarikat Kuran ve Hz. Muhammed (sav)in sünneti ile hayat bulur. Nakşibendi Hazretleri bir eserinde Resulullaha bağlılığını şöyle ifade ediyor: "Bir iş ki Resulullah yapmıştır, aynen ben de öyle amel ettim ve hiç bir sünneti ihmal etmedim. Hepsini yerine getirdim ve neticesini buldum. Kendimde onun eserini gördüm.

Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretleri

1778 Bağdat yakınlarındaki Zur şehrinde doğdu. Bir çok ünlü alimden tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf dersi aldı. Hocası vefat edince onun yerine ders vermeye başladı. Derslerine tüm İslam aleminden binlerce kişi katıldı. Sekiz sene ders verdikten sonra önce Şama sonra Hicaza gitti.

1809 yılında Şeyh Muhammed Dehleviden davet alan Mevlana Halid, bu çağrıya uyarak Hindistana gitti. Buradaki eğitimini tamamladıktan sonra tekrar Bağgdata döndü. 1826 yılında Şamda vefat etti. Cenaze namazını Hanefi mezhebinin büyük alimlerinden İbn-i Abidin kıldırdı.

Mevlana Halid Hazretleri bir eserini başlangıç bölümüne, Mektubat-ı Rabbaniden şu alıntıyı yapmıştı:

İyice düşünmeli ve anlamalıdır ki, herkese her nimeti gönderen, yalnız Allahdır. Her şeyi vareden ancak Odur. Her varlığı her an varlıkta durduran hep odur. Kullardaki üstün ve iyi sıfatlar, Onun lütfu ve ihsanıdır. Allah cennetteki sonsuz nimetlere, bitmez tükenmez zevklere ve kendi rızasına, sevgisine kavuşabilmemiz için, sevgili peygambere uymamızı emrediyor.

Varolduğun müddetçe, Allahın emir ve yasaklarına iyi yapış. Size Allahı çok anmanızı, Ona sığınmanızı geçici dünyaya gönül vermemenizi devamlı ve sonsuz olan ahirete çok rağbet etmenizi, ölümü, kabirdeki yalnızlığı, hesap gününe tam olarak hazırlanmayı, sünnet-i seniyyeye yapışmayı, bidatlardan yüz çevirmeyi, müslümanların başarısı, din düşmanlarının ve mürtedlerin hezimeti için dua etmeyi tavsiye ederim. (Mevlana Halidin Diyarbakırlı bir yakınına yazdığı mektuptan)
(makale harun yahya)
 
Geri
Üst