AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Bir annenin cocuklarıyla Balkan Savaşı'nda yaşadığı bir hikaye

haberci

Yeni Üye
Katılım
4 Şubat 2025
Mesajlar
51.379
Tepkime puanı
1
Puan
1
Bir annenin cocuklarıyla Balkan Savaşı'nda yaşadığı bir hikaye
Yeni tuttuğu hizmetci kadına sordu:
Dilin Anadoluluya benzemiyor Rumelili misin sen?
Serflice koylerindendim Alnımın yazısı imiş, buralara duştum, dedi kadın
Gozleri eski şekerlenmiş şuruplar kadar donuk ve fersiz Dibe cokmuş bir gam tortusu Biraz inceleyince canı sıkıldı Akşam akşam keyfini kacırmasından korktu İcinden 'bir başkasını bulunca savarım' diye duşundu Hikayesini dinleyince bunu asla yapamadı
Balkan Savaşı kopunca, sınıra yakın koyde, bir akşamustu şu şayia yayılmış: Duşman geliyor! Gelen duşman, sadece can değil, ırz ve din duşmanıdır da Musluman erkeği sunguleyecek, kadını kirletecektir Koy halkı, mal mulk neyi varsa bırakıp kacmaya karar verir
Dul Ayşe de hazırdır; bir atın ustundedir Arkasında beş yaşındaki oğlu, belinden sımsıkı sarılmış, onunde uc yaşındaki kızı bir kuşakla dizlerinden eyere bağlı, kucağında daha bir yaşına basmamış yavrusu uykuda Tepelerden aralıksız bir yağmur yağıyor, kış başlangıcı yağmuru Herkes biliyor ki, bu surerse ovayı su basacak, caylar kabaracak, kopruler cokecek, yol iz kalmayacaktır Sırılsıklam kafile, ıslak gece icinde ilerliyor Ondeki umit Turk ordusuna yetişmek, arkadaki korku duşman ordularına ciğnenmemek
Ayşe, beline dolanan ufak kolların ara sıra gevşediğini duyuyor:
Uyuma Ali, diyor, uyuma! Onundeki baş yer yer dikliğini kaybediyor:
Uyuma Emine'm, uyuma! diyor Sonra kucağında kıpırdamalar başlayınca:
Uyu ciğerim, uyu Osman'ım, diyor Yaşlı, romatizmalı at, ikide bir surcuyor, toparlanıyor, sonra camura gomuluyor, silkinip ilerlemeye calışıyor Yağmur dinmiyor, toprak iyice cıvık hale geliyor Saplanıp bir yerde kalmaları ya da bir ırmağın akıntısında boğulmaları ihtimali buyuyor
Atın ve kendisinin kudretsizliğini goren Ayşe, yavrularına sarılarak olmeyi artık fena bulmamaktadır Asıl dehşetli korkusu, uc canlı yuku ile yaya kalmaktır
Nihayet bu oluyor Coken, yan ustu uzanan mecalsiz attan cabucak iniyorlar Zira felaket kafilesinden kopmak, Ayşe icin bundan da korkunctur Geride kaldığını anlayınca, uc cocuğu birden taşımanın mumkun olmadığını goruyor, ikisini kurtarmak icin birini feda etmek lazımdır diye duşunuyor Hangisini?
Yanında, elinden tutmuş, dizine kadar camura bata cıka yuruyen Ali'nin minik elini bırakmak istemiyor Boynuna dolanan mecalsiz elleri cozmeye de cesareti yok Kucağındaki ıslak, hareketsiz, sessiz bohca ona cansız gibi gorunuyor Soğuktan, sudan, havasızlıktan olmuştur Ananın umidi, yaşamadığını anlayarak kundağı en az camurlu, en az batak yere bırakıvermek O kıyamet icinde Osman'a eğiliyor, ses duymamak umidiyle dinliyor Ama yavrusunun ılık ılık ağladığını duyuyor, eyvah, diyor
Bir enkazı andıran kafile bata cıka ilerlemekte, kimi karanlığın icinde camura gomulmekte, kimi ustune basılarak ezilmektedir
Ayşe hala yukunu atamamıştır Soluk soluğa, buz gibi ter icindedir Ayaklarını camurdan cekecek kudreti erimekte, kolları karıncalanmaktadır O kadar ki, sol kolunun acılıp yukunu kendiliğinden bıraktığını bile anlayamıyor Şimdi goğsunun uzerinde Ali vardır Sanki uzun bir hasretten sonra birbirine kavuşmuşlardır
Bir yandan da yağmur ve camur icindeki kacış suruyor Boyle birkac saat mi, birkac dakika mı koşuyorlar ya da oyle sanıyorlar Ayşe tukeniyor, arkada bıraktıkları at gibi yere uzanıvereceğini anlayarak, haykırmak, birini imdadına cağırmak istiyor Yine koşuyor ve aniden bir hafiflik, bir canlılık duyuyor Neden sonra anlıyor ki, boynundan sarılan zayıf, ufak kollar artık yoktur Emine de dokulmuştur Cık sırtıma, sıkı sarıl sakın gevşeme Ali!diyor
Boylece kanının son ateşini yakarak, batıp cıkarak yuvarlanarak, ter ve gozyaşı yuzunu yıkayarak molasız yuruyor Ayşe Ali'sini kurtarmış olmanın sevinci ile Obur felaketlere katlanıp umitle yuruyor, kafileye yetişiyor, hatta onları geride bırakıyor Seher vakti ay yıldızlı ıslak bir bayrak cekili kucuk kasabaya varıyor Yukunu bir cephane sandığının ustune indiriyor
Kurtulduk Ali kalk! Kalk Ali! diyor
Ali kımıldamıyor Anne, saatlerdir bir ceset taşıdığını anlamıyor, anlamak istemiyor Ali kalk kurtulduk diyor Ayşe, gece yağan yağmur gibi dokulen gozyaşları icinde gulumsuyor
Hizmetci, donuk, fersiz, kuru gozlerini işaret ederek, Beydedi O gunden beri ağlayamam İstesem de gozlerimden yaş gelmez
Son gunlerde beni en cok etkileyen yazı, hayatının uzunca bir donemini surgunde geciren Refik Halid Karay'ın (18881965) Gurbet Hikayeleri'nde anlattığı bu tabloydu Gozyaşı icinde okurken, bir yandan da yaşadığı acıları ne kadar cabuk unutan bir millet olduğumuzu duşundum Halbuki, en azından iyi zamanlarımızda sahip olduklarımızın kıymetini bilmek icin Ayşe Ana'ların hikayesini bilmemiz gerekmiyor mu? Bu hikayelerin beyazperdeye taşınması iyi olmaz mı? Belki de bu sayede hangi etnik, ideolojik kimliğe sahip olursak olalım birbirimizi daha iyi anlar, ulkemizi aşkla sevebiliriz
 
Bu metinde anlatılan hikaye Balkan Savaşı sırasında bir anne olan Ayşe'nin çocuklarıyla yaşadığı dramatik bir olayı ele almaktadır. Ayşe, savaşın korkunç etkileri altında, kendi çocuklarını hayatta tutmak adına zorlu bir mücadele vermektedir. Bu trajik hikaye insanın sevdikleri uğruna neleri feda edebileceğini ve acil durumlarda nasıl cesur kararlar alabileceğini gözler önüne sermektedir.

Ayşe'nin çocuklarıyla savaşın ortasında yaşadığı bu zorlu yolculuk, insanın dayanma gücünü ve sevginin gücünü vurgulamaktadır. Ayşe'nin her adımı, çocuklarının güvenliği ve kurtuluşu için verdiği gayretle doludur. Bu hikaye, savaşın insanlar üzerindeki yıkıcı etkilerini ve insanın sevdikleri için neleri göze alabileceğini dokunaklı bir şekilde anlatmaktadır.

Bu metnin beyazperdeye uyarlanması, izleyicilere derin duygusal ve düşünsel bir deneyim sunabilir. Ayşe'nin cesareti ve fedakarlığı, izleyicilerde sevgi, dayanışma ve insanlık değerleri hakkında derin düşüncelere sebep olabilir. Aynı zamanda farklı kimliklere sahip insanların bir arada yaşadığı bir coğrafyada dayanışma ve sevginin önemini vurgulayarak toplumsal bir etki yaratabilir.

Bu hikayelerin paylaşılması ve anlatılması, insanların birbirini daha iyi anlaması ve empati kurması açısından oldukça önemlidir. Tarihimizde yaşanan acı olayları hatırlamak, toplumsal hafızanın güçlenmesine ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakma çabasına katkıda bulunabilir. Bu tür hikayelerin sinema veya dizi formatında işlenmesi, geniş kitlelere ulaşarak önemli mesajları ve değerleri yayma potansiyeline sahiptir.

Sonuç olarak, yaşanmış acı dolu hikayelerin beyazperdeye taşınması, izleyicilerde derin duygusal ve düşünsel etkiler bırakabilir. Bu tür projeler, insanların birbirini daha iyi anlamasına, sevgi ve empati duygularını geliştirmesine yardımcı olabilir. Ayşe Ana gibi kahramanların fedakarlıklarını ve insanlık değerlerini ön plana çıkararak toplumsal bir duyarlık oluşturabilir.
 
Geri
Üst