AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Ayasofya Muzesi İstanbul

haberci

Yeni Üye
Katılım
4 Şubat 2025
Mesajlar
51.379
Tepkime puanı
1
Puan
1
Ayasofya Muzesi hakkında bilgi
Ayasofya Muzesi tarihcesi
İstanbul Ayasofya Muzesi
imagesayasofyamuzesiistanbul5af647e932f6a
Dunyanın 8harikalarından birisi sayılan Ayasofya, Sanat Tarihi ve mimarlık dunyasının 1 numaralı yapısı huviyetindedir Bu yaşta ve bu ebatta zamanımıza gelebilmiş ender eserlerdendir Orijinal adı Hagia Sofia olan, Turklerin Ayasofya dedikleri yapı yanlış bir şekilde, Saint Sofia olarak bilinir Bazilika, Sofia isimli bir azizeye değil, Kutsal Hikmete ithaf edilmişti Onceki bir pagan mabedinin yerinde yapılmış 3 ayrı bazilika aynı isimle anlatılmıştı İmparator Buyuk Konstantin devrinde kilise yapılmadığı halde, bazı kaynaklar, ilk Ayasofya Bazilikasının onun tarafından yaptırıldığını iddia ede gelmiştir Kucuk olculerdeki ahşap catılı ilk yapı 4 yy ikinci yarısında Buyuk Konstantinin oğlu Konstantinus zamanında yapılmıştı 404 yılında, bir isyan sırasında yanan ilk yapının yerine, daha buyuk olculerde inşa edilen 2 kilise 415 yılında torenle acılmıştı 532 yılında Hipodromda yapılan bir araba yarışı sonucu cıkan kanlı isyan on binlerce şehirlinin olumune ve pek cok binanın yakılmasına sebep olmuştu Nika isyanı diye bilinen ve İmparator Justinyen aleyhine gelişen bu isyanda Ayasofya Kilisesi de yakılmıştı
İsyanı zorlukla bastıran İmparator Justinyen Ademden beri hicbir devirde gorulmemiş ve gorulmeyecek bir ibadethane yapmak icin harekete gecti Onceki bazilikanın kalıntılarının uzerine 532 yılında yapılmaya başlanan, Hıristiyanlık aleminin bu en buyuk kilisesi beş yılda tamamlanarak, 537de merasimlerle acıldı İmparator hicbir masraftan kacınmayarak devlet hazinesini mimarların onune sactı (Trallesli Anthemius ile matematikci, Miletoslu İsidorus) Kubbe inşaatı Roma mimarisi tarafından geliştirilmiştir, Bazilika planı da eski devirlerden beri tatbik edilmekte idi Yuvarlak yapıların uzerleri cok buyuk olcude kubbe ile ortulebilmişti Ancak Justinyen Ayasofyasındaki gibi dikdortgen bir mekan ortasında, dev olcude bir merkezi kubbe yapımı, mimarlık tarihinde ilk kez deneniyordu Rahiplerin koruyucu duaları okumaları devam ederken, İmparatorluğun hemen her yerinde mevcut olan erken devir kalıntılarından getirtilen cok sayıda ve değişik mermer parcaları, sutunlar yapıda kullanıldı Sonraları da bu devşirme malzeme ve bilhassa
sutunlar icin, neye yarayacağı anlaşılmaz, bir suru orijin hikayesi uyduruldu Justinyen devrinde Ayasofya bir zevk ve gosteriş urunu olarak ortaya cıkmıştı Sonraki devirlerde ise bir efsane ve sembol olarak kabul edilmiştir Bin yıl sure ile aşılamayan olculeri yanında finans zorlukları ve teknik yetersizliklerden oturu efsanevi gorulmuş, boyle bir yapının ancak kutsal kuvvetlerin yardımı ile yapılabileceği zannedile gelmişti Ayasofya bir 6yy Bizans devri eseri olmakla beraber, on misali olmayan, sonraki devirlerde de taklit edilmeyen Roma mimari geleneğine bağlı bir Deneme dir Dış ve ic gorunuşteki tezat ve iri kubbe Romanın mirasıdır Dış gorunuş zarif değildir, proporsiyonlara dikkat edilmemiş, bir kabuk gibi yapılmıştır Bunun tersine ic gorunum saray gibi gorkemlidir, goz alıcıdır; yapı, dev bir İmparatorluk eseridir Acılış merasiminde heyecanına hakim olamayan İmparator atların cektiği arabası ile iceriye dalmış, Tanrıya şukur ederek, Suleyman Peygambere ustun cıktığını haykırmıştı Bazilika etrafını cevreleyen yuksek binaları ile buyuk bir dini merkez olarak gelişmişti Bizans İmparatorları ile Doğu Hıristiyan kilisesinin yuzyıllar surecek cekişmeleri icin sahne artık hazırdı Eşsiz ve ustunluğune rağmen yapının hayati onemde hataları vardı En onemli mesele kubbenin iriliği ve yan duvarlara yaptığı basınc idi Boylesine bir kubbenin ağırlığının temellere aktarılması icin lazım olan mimari unsurlar o devirde henuz tam gelişmemişti Yanlardan dışa doğru eğilen duvarlar orijinal, basık kubbenin 558 yılında yıkılmasına şahit oldular Yapılan ikinci kubbe daha yuksek ve daha kucuk caplı tutulmuştu Bu kubbenin de yarıya yakın kısmı 10 ve 14 yy'arda 2 defa daha cokmuştur
Ayasofya her devirde hazineler dolusu sarflar yapılarak ayakta tutulabilmiştir Turklerin şehri 1453 yılında fethetmeleri, harap durumdaki Ayasofyanın derhal camiye cevrilerek kurtarılmasına sebep olmuştur Turk mimarı Koca Sinanın 16yyda eklediği payanda duvarları, 19 yy ortasında Mimar Fossati kardeşlerin ve 1930dan itibaren yapılan diğer restorasyonlar ve kubbenin demir kuşak ile cevrilmesi onemli tamirlerdi 2000 li yılların restorasyonları, mevcut madeni portatif iskele ile daha seri yapılabilecektir Ayasofya 916 yıl baş kilise ve 477 yıl cami olarak, aynı tanrıya inanan 2 değişik dinin hizmetinde olduktan sonra Ataturkun emri ile muze yapılmıştır 19301935 yılları arasında ortaya cıkartılıp temizlenen bir kısım mozaikler Bizans'ın onemli sanat eserleri arasında yer alırlar
ZİYARET
Avlunun icerisindeki muze girişi, asırlar sonra yeniden kullanılmaya başlanan, batı yonundeki orijinal kapıdır Girişin yanında onceki, ikinci binanın kalıntıları gorulur Vaftiz olamayanların girebildikleri dış koridor 5 kapı ile ic koridora, burası da 9 kapı ile kilisenin esas kısmına acılır Ortadaki yuksek kapı İmparatorluk kapısı idi Bunun uzerindeki mozaik pano 9 yy sonunda yapılmıştır Ortada taht uzerinde oturan pantokrator İsadan bir imparator şefaat istemektedir Yanlardaki madalyonlarda Meryem Ana ve Baş Melek Gabrielin portreleri vardır İc koridor ve yan neflerin tavanındaki diğer figursuz mozaikler Justinyen devri orijinalleridirYapının ana kısmında ziyaretciyi gorkemli ve muazzam bir mekan karşılar İlk adımdan itibaren kubbenin tesiri derhal hissedilir Sanki havaya asılı gibi durmakta ve butun binayı kaplamaktadır Duvarlar ve tavanlar mermer ve mozaiklerle kaplı, rengarenk bir gorunuştedir Kubbe mozaiklerinin 3 değişik renk tonu, yapılan 3 değişik tamirat devrini gosterir Yuksekliği ve capı ile dunyanın en buyuk kubbesi iken gunumuzde de sayılı buyuk kubbelerindedir Yapılan tamiratlardan dolayı kubbe tam bir cember değildir Kuzey Guney capı 31,87 mdir Doğu Batı capı 30,87 m olup yuksekliği 55,60 mdir Kubbenin dayandığı 4 pandantifte, 4 kanatlı melek figuru, yuzleri kapatılmış olarak yer alır
Dikdortgen, geniş orta mekanın sutunlarla ayrılmış 2 yanında, karanlık neftler uzanır Orta mekan 7467 x 6980 mdir Alt katta ve galerilerde toplam 107 sutun vardır Ayasofya sutun başlıkları tum yapının en karakteristik ve belirgin, klasik, 6 yy Bizans susleme ornekleridir O cağa ait bir ozellik olan derin oyulmuş mermerler guzel bir ışık, golge oyunu ortaya serer Ortalarında İmparator monogamları bulunur Koşelerde yer alan antik porfir sutunlar, yeşil Selanik mermerinden yapılma orta sutunlar ve tumunun beyaz mermerden yapılma, zengin işlemelerle suslu başlıkları insanı eski gunlere goturur Ayasofyayı boş bir muze gorunumunden sıyırıp bazilika veya cami olarak kullanıldığı, gosterişli, mistik, değişik, eski orijinal gorunumunde hayal etmek lazımdır Buyuk bir İmparatorluğun baş kilisesi olduğu devirlerde apsis onunde yer alan bolme, altar, ambon ve diğer merasim gerecleri altın ve gumuş levhalarla kaplı, fildişi ve mucevherlerle suslu idiler Bazı kapılar bile boylesine kıymetli madenlerle kaplı idi Latin istilası butun bunları ve diğer bazı mimari parcaları sokerek Avrupaya taşımıştıApsis yarı kubbesinde kucağında cocuk İsa ile Meryem Ana, sağ yanda da Baş Melek mozaikleri bulunmaktadır Karşı duvardaki bir başka melek figuru tahrip olmuştur
Galeriler seviyesinde duvarlara asılı, deri uzerine yapılmış 75 m capındaki buyuk diskler ve kubbedeki yazıt, eserin cami olarak kullanıldığını hatırlatırlar 19 yy ortalarında donemin buyuk ustaları tarafından yazılan bu kaligrafiler birer şaheserdir Yuvarlak tablolarda Allah, Hz Muhammed, 4 Halife ve HasanHuseyin isimleri yazılıdır Doneminin guzel ornekleri mihrap ustu vitraylar, apsis icine yerleştirilmiş cami mihrabı, yanındaki minber ve mevlithanlar balkonu Turk donemi ekleridir Zeminde yer alan, renkli mermer parcalarından yapılmış kare kısım, belki 12 yyda ilave edilmiş, İmparatorların tac giydiği mahaldir
Ustun kaliteli mermerden yapılmış iki kuresel iri kap orta mekanın giriş yanlarında yer alır Antik orijinli bu kaplar gec 16 yyda Bergamadan getirtilmiştir Binanın kuzey koşesinde terleyen sutun bulunur Alt kısmı bronz bir kuşak ile cevrilmiş, parmak sokulabilen bir dilek deliği olan sutun hakkında bolca masal ve efsane vardır Binayı dışardan destekleyen payandaların kuzeydeki ilkinin icerisi rampadır Ust galerilere bu rampa ile cıkılır Binayı uc yonden kuşatan galerilerden muhteşem ic mekan bambaşka gorulur İmparatorluk kadınları ve kilise toplantıları icin ayrılmış kısımları vardır Kuzey kanatta bir, guney kanatta da 3lu figurler halinde 3 mozaik pano bulunur Guney galeride, yanındaki pencereden giren gun ışığı altında, Bizans mozaik sanatının şaheser panosu yer alır Buradaki konu, cok geniş son mahkeme sahnesinin tam ortasında bulunan; Diesis diye bilinen, uclu figurdur Ortada İsa onun sağında Meryem, solunda ise Hz Yahya yer alır Değişik dizili arka fon mozaikleri, figurlerin guzelliğini daha da artırır, yuz ifadeleri fevkalede realisttir
Guney galeri dibindeki 12 yy mozaik panoda, Meryem Ana ve cocuk İsa, İmparator II Komnenus, İmparatorice İrene, yan duvarında hasta Prens Aleksios yer alır Takdim edilen rulo kiliseye bağışları, deri kese ise altın yardımını belirtmektedir Macar asıllı imparatoricenin ırk ozellikleri; acık ten ve acık sac rengi belirgindir Buradaki ikinci pano, tahta oturmuş İsa, yanında İmparatorice Zoe ve ucuncu kocası Konstantin Monomakhos'dur, Konstantinnin kafası ve ustundeki yazıt kazınıp, tekrar yapılmıştır Orijinal mozaik Zoenin ilk kocasına aitti Bu panoda İmparatorluk ailesinin kiliseye şukran ve bağışları sembolize edilmektedirİc koridordan muzeyi terk ederken gorulen buyuk bir mozaik pano 10 yydan kalmadır Bozuk perspektifli figurler: Ortada Meryem Ana ve cocuk İsa, yanlarda ise şehir maketini sunan Buyuk Konstantin ile Ayasofya maketini sunan Justinyen'dir Cıkışta kısmen zemine gomulu MO 2 yydan kalma muazzam bronz kapılar Tarsustan, belki de bir pagan mabetinden getirtilerek, burada tekrar kullanılmıştır
Muze bahcesinde değişik devirlerde inşa edilmiş Turk Sanat eserleri bulunur Bunlar bazı sultanların turbeleri, okul, saat ayar evi ve şadırvandır Doğu cephesi minareleri 15, batıdakiler de 16 yyda eklenmişlerdir
Alıntı
 
Ayasofya Müzesi, İstanbul'un simgesi olan ve dünyanın en önemli yapılarından biri olarak kabul edilen bir yapıdır. Tarihi oldukça eski olan bu yapı, Sanat Tarihi ve mimarlık dünyasındaki en önemli eserlerden biri olarak öne çıkar. İlk olarak adı Hagia Sofia olan yapı, daha sonra Türkler tarafından Ayasofya olarak anılmıştır. Başlangıçta bir pagan mabedinin yerinde bulunan yapı, zaman içerisinde 3 farklı bazilika olarak inşa edilmiştir.

İmparator I. Justinianus'un emriyle inşa edilen bugünkü Ayasofya, 532-537 yılları arasında yapılmış ve o dönem için büyüklüğü ve mimarisiyle dikkat çekmiştir. Yapı, bazilika planından farklı olarak dikdörtgen bir mekanın ortasına devasa bir kubbe eklenmesiyle öne çıkmaktadır. İnşa sürecinde kullanılan malzemelerin çeşitliliği ve mimari detaylarıyla Ayasofya, o dönemde eşsiz bir yapı olarak kabul edilmiştir.

Yıllar içinde çeşitli onarımlar geçiren Ayasofya, fatih Sultan Mehmet'in 1453 yılında İstanbul'u fethetmesiyle camiye dönüştürülmüştür. Bu dönemde yapıya Türk mimarisi unsurları da eklenmiştir. Daha sonra 1935 yılında Müze olarak ziyarete açılmış ve bugün dünyanın dört bir tarafından ziyaretçi çeken önemli bir turistik mekan haline gelmiştir.

Ziyaretçiler, Ayasofya Müzesi'nde etkileyici bir iç mekan ile muhteşem mimari detayları görebilirler. Yapının içinde bulunan mozaikler, kubbeler, sutunlar, panolar ve tarihi detaylar ziyaretçilere binlerce yıllık bir tarihin izlerini taşımaktadır. Ayasofya'nın iç mekanında yer alan freskler, mozaikler ve diğer sanat eserleri Bizans dönemine ait önemli örnekler arasındadır.

Son olarak, Ayasofya Müzesi'nin bahçesinde çeşitli dönemlere ait Türk Sanatı eserleri de bulunmaktadır. Bu eserler arasında türbeler, okul, saat ayar evi ve şadırvan gibi yapılar yer almaktadır. Bu eserler, Ayasofya'nın tarih boyunca geçirdiği değişiklikleri ve farklı kültürlerin etkileşimini gözler önüne sermektedir. Bu sayede ziyaretçiler, Ayasofya Müzesi'ni gezerken hem tarihi bir yolculuk yapar hem de farklı kültürlerin izlerini keşfederler.
 
Geri
Üst