Ateizmin kaynağı Vatikan

theking

Yeni Üye
Katılım
2 Şubat 2024
Mesajlar
231.543
Tepkime puanı
2
Puan
38
Yaş
36
Ateizmin kaynağı Vatikan


Ateizmin kaynağı bizzat Roma Kilisesi olup özellikle de son 400 yılın ilk öncü Hıristiyan kökenli Ateistlerinin hep bu kiliseden çıktıkları görüldü
Bütün dünyada kısaca Papa denilen şahsın resmi sıfatı Papa değildir. Üç ayrı sıfatı vardır. Ve Papaya ancak bu sıfatlarıyla hitab edilebilir. Bunlardan ilki Supreme Pontifftir. Bu en üst düzeydeki ruhani önder anlamına gelir. Roma İmparatorluğu döneminden kalma bir sıfattır. O dönemde imparatorlar kendilerine Pontifus Maximus dedirtiyorlardı. Bu en yüce ruhani ve dünyevi buyurucu anlamına geliyordu. İmparatorluk yıkılıp Hıristiyanlık egemen din haline gelince Papalar kendilerine geçmişteki imparatorlar gibi bu sıfatı taktılar. Papaların resmi evraklarda ve belgelerde kullandıkları ilk sıfatları budur.İkincisi Papalar Roma Başpiskoposudurlar. Dikkat edilirse Vatikanın değil 1926 ya kadar Kutsal-Kent statüsünde olan Romanın başpiskoposudurlar.
Bu sıfatı özellikle Doğu ve Ortodoks Kiliseleri tarafından öne çıkartılır. Ortodokslar Papaya yazılı metin göndermek isterlerse en fazla His Holliness Pope diye yazarlar ve bununla da makamının önemli ve kutsal olduğunu vurgulamış olurlar kendisinin değil. Papaların üçüncü sıfatı ise Holy Father (Kutsal Peder) dir. Bu sıfat onların belki de en eski en anlamlı sıfatıdır. Hıristiyanlığın ilk yüzyılından kalma siyasi ve ideolojik olmaktan çok sempati toplamak amacıyla verilmiş sembolik bir babalık mevkiidir. Kutsal Peder nitelemesi aynı zamanda Ana (Bakire) sayılan Evrensel Kiliseyle (Katolik demek Evrensel demektir) evli oluş anlamına gelir. Diğer bir deyişle sembolik olarak Anadan (Kilise) doğmadan yani Vaftiz olmadan Kutsal Babanın evladı olunamaz. Papaların Hıristiyan olmayan devlet ve siyaset adamları için de ayrı bir sıfatı vardır. Örneğin Müslüman bir devlet adamı Papaya doğrudan yukardaki üç sıfatla hitab edemez. His Holliness veya Your Holliness demek zorundadır. Yani temsil ettiği makamı itibariyle Kutsal sayılan kişi olarak tanımlanır. Benzer şekilde Kardinal Büyükelçiler için de Ekselans denilir. Diğer Kardinallere de Monsenyör denilir. Bu hitaplar çok önemlidir. Bunların ne zaman kime nasıl kullanılacakları bilinmeden Vatikan mensuplarıyla görüşme yapılamaz.
PAPALAR VE MODERN DEVLET
Papalık ve daha sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan Papalık Devletleri yüzyıllar boyunca dünya siyasetine ve askeri diplomatik ve ekonomik dengelere yön vermişlerdir. Papalar’la Müslümanlar ve Osmanlılar arasında çok yoğun ilişkiler kurulmuş karşılıklı askeri ve siyasi girişimler yapılmıştır. Bunlara ilerde değineceğim. Ama önce Papalık kurumunun günümüz dünyasına armağan ettiği en önemli toplumsal-tarihsel gelişmelerden birinin üzerinde durmakta yarar vardır. Bu Modern Devlet veya diğer bir deyişle Ulus Devleti fikri ve oluşumudur. Papaların ve onların devletlerinin günümüzde etkili olan Ulus Devletini yapan temel taşları hazırlayanlar oldukları inanın bir çok toplumbilimci tarafından dahi bilinmez. Ama gerçek budur. Ulus Devletini ortaya çıkartan ve yaşatan kurumların tamamına yakınını gerçekte ilk kez Papalar ve onların Kilise Hükümetleri bulmuşlar ve tarihe aktarmışlardır. Bu nedenle Roma Kilisesi Batı Avrupada ortaya çıkan Ulus Devletinin öncüsü durumundadır. Örneğin Ulusu Devlet yapan en önemli kavramı Egemenlik kavramını ilk kez formüle edip bunu Hükümdarların Uhdesine veren yine bir Papa 2. Pius olmuştur.
Bu Papa 1453 de İstanbul'un Osmanlının eline geçmesi üzerine Egemenlik kavramının imparatorlara ait olduğunu bir belge yayınlayarak onaylamıştır.Papalık tarihi araştırmacısı Paolo Prodinin belirttiği gibi Roma Kilisesi günümüz Batı Hıristiyan aleminde yer alan modern devletlerin temel esaslarını oluşturan yargı sistemlerini; üst mahkemeleri; hiyerarsik yargı kurumlarını ve pozitif hukuku Avrupaya ilk sokan kurumdur. Daha önce ne krallar ne de halk bu tip bir yargıdan ve hukuktan haberdardılar. İlginçtir ki ilk avukatlar da Kiliseden çıkma papazlardı. Bunlar Prenslerin ve Kralların himayesine girerek o yüzyıllarda çoğunluğu okuma yazma dahi bilmeyen kralların Kilise karşısındaki haklarını ve toprak bütünlüklerini savunmuşlardı. Avrupada ilk sınır belirlemeleri işte bu Papaz-Avukatların bilgileri ve gayretleriyle oluşmuştu. İkincisi Papalık tüm Avrupada ilk kez toplu vergilendirme yöntemini uygulamaya sokmuştu. Ayrıca Roma Kilisesi tarihte ilk kez Dış İşleri Bakanı kullanmış elçilik ve konsolosluklar tesis etmiştir. İlk kez paralı asker kullanan düzenli ordu kuran da onlardı. Matbaa ve yayıncılık alanında gelişmeler yaptırmış olan da oydu. Benzer şekilde ilk Yasak Kitaplar listesini (Index) hazırlatan da oydu. Postacılık da ilk kez onlar tarafından örgütlenmiş dağıtım ağları kurulmuştu. Para basımı tekniğini geliştiren ve ilk kez Senet kullanımını yasal faizlere uygulayan da oydu. İlginçtir ki Avrupada cinsel hayatı ve genelevleri de Roma Kilisesi yönlendirmişti. Volterin yazdığına göre Paristeki genelevler bizzat Katolik Kiliseleri tarafından sağlık denetiminde genelevlerinin daha temiz ve kızlarının da daha sağlıklı olduklarını duyuran ilanlar veriyorlardı.!


DİN PAPALIK VE ATEİZM


Gerçekten Ateizmin kaynağının bizzat Roma Kilisesi olduğunu söylesem şaşardınız değil mi? Nasıl olur da Tanrıdan başka güç tanımayan ve onun adına kurulduğu ve hareket etmekte olduğu varsayılan bir kurum Kilise Tanrıtanımazlığın kaynağı olur? Ama olmuştur. Özellikle de son 400 yılın ilk öncü Hıristiyan kökenli Ateistleri hep bu kiliseden çıkmışlardır. Özellikle de 15. ve 16. yüzyıllarda papazlık eğitimi görmüş yıllarca Hıristiyanlığın Tanrısı için çalışmış fakat hayatlarının belli bir dönemine gelince Ateizme geçmiş ve bu kez de aynı Tanrıya karşı amansızca mücadele etmeye başlamış sayısız papaz vardı. İşte sizlere bunlardan adı gündelik hayatta geçirilmeyen sadece Vatikan kayıtlarında bulunan ve 34 yaşındayken 1619 da Ateizm suçlamasıyla yakılarak idam edilmiş olan böyle bir papazın kısa öyküsü. Avrupada Ateizmin tarihini belgeleyen araştırmacı Nicholas Davidsonun Vatikan kaynaklarından çıkarttığı Giulio Cesare Vanini 1585 de doğmuştu. Ailesi onu küçük yaşında Cizvitlerin yönettiği okullara göndermiş sonra da yine aynı tarikatın yönettiği Napoli Üniversitesine sokmuştu.
1603 de Vanini çok sofu ve oldukça gizemli bir tarikat olan Karmelitlere kabul edilmişti. 1606 da Vanini Karmelit keşişi olarak hukuk doktoru olmuştu. 1608de Paduaya buradaki üstün başarısından dolayı da 1611de Venedike atanmıştı. Ama ne olduysa bundan sonra olmuştu. 1612 de Karmelitlerle bozuşan genç adam İngiltereye kaçmak zorunda kalmıştı. Fikir ve din suçlusu sayılan Vanini burada Hıristiyanlığın Tanrısını (İsa) kabul etmediğini ilan etmiş ve bu görüşlerini yaymak için Hollandaya Liyona ve Parise gitmişti. Bu arada iki kitap yazmış ve bunlar 1615-16 da yayınlanmıştı. Özellikle ikinci kitabı De admirandesde öne sürdüğü fikirler günümüzde kendisini keskin Ateist sanan bir çok tatlısu entellektüelinin dudaklarını uçuklatacak mahiyetteki fikirlerle doludur. Vanini aynen kendisi madde olmayan bir Tanrı nasıl olur da maddi bir dünya yaratmış olabilir ki diye sözüne başlamış ve eklemişti: Sonsuz olan Maddedir Ruh değildir Benzer şekilde cin peri ve şeytanın bizzat Kilise tarafından uydurulmuş gerçekte varolmayan yaratıklar olduklarını söylemişti. Vanini Beleş yaşamak isteyen papazların halkı korkutmak amacıyla böyle yalanlar söylediklerini göstermişti. Kutsal Kitapta yer alan Doğuş olayıyla alay eden Vanini kendi görüşünü şöyle özetlemişti: İnsan hayvandan gelmedir onun ileri bir aşamasıdır temizidir. Sizler de Doğadan başka hiç bir güce sakın tapmayın. En büyük ve tek güç madde ve doğadır. Vanini görüşlerini anlattıktan sonra vargücüyle Hıristiyanları Dinsizleştirmeye adamıştı kendisini. Söz konusu kitabı bugün bile Vatikanın yasak kitapları listesindedir hem de aradan 380 yıl geçmiş olmasına rağmen.Papazlıktan dönme Ateist Vanini bunları yazdığı zaman (1614) ne Darvinin vardı evrim kuramını geliştiren ne Karl Marx vardı Maddeye felsefi sonsuzluk kazandıran ne de günümüzün modası Doğa Tapıcısı yeşiller ve çevreciler... İlginçtir ki günümüzde kendisini keskin Ateist sanan biri futbolcu Maradonayı veya baldır-bacak şöhreti Madonnayı daha fazla tanımak için onlarla ilgili her yazıyı okuyabilir ama Vanininin hayatını merak edip okumak isteyeceğini hiç sanmam.


KİLİSE İLE MANASTIR KAVGASI


Katolik Kilisesi (Roma) ile ona bağlı olan manastırlar daima birbirlerine zor tahammül eden kuruluşlardır. Dolayısıyla Katolik Hıristiyanlıkta alttan alta ve konunun dışındakilerce bilinmeyen bir Kilise-Manastır çatışması yaşanmaktadır. Katolik aleminde Türkiyedeki okurlara anlatabilmek için bir ayrım yaparak söylersek Papazlar ile Keşişler (Monks) arasında çatışma vardır diyebiliriz.Kilisede yaptığımız bu kaba hatlı ayrıma göre iki tip din adamı vardır. Bunlardan çoğunlukla Priset=Papaz diye bilinenlere SEKÜLER denilir. Bunlar Kiliselerde görevlidirler ve insanların gündelik işleriyle uğraşırlar. Ana hatlarıyla söylersek bu papazların ilk hedefi dünyayı ellerinden geldiğince insancıllaştırmak tır. Dolayısıyla gündelik siyasetle sendika hareketleriyle işçi-öğrenci eylemleriyle bankacılıkla teknolojiyle vd. ilgilenmek zorundadırlar. Çünkü bunları bilmeden Kiliselerine gelen Katoliklere yardımcı olamazlar. Bu bakımdan örneğin futbol maçına gidip amigoluk yapan papazlarla diskoteklerde şarkı söyleyen rahibelere sıkça rastlanılır.Ama keşişler böyle değildirler. Onlar kendilerini kapattıkları manastırlarından çıkmayı pek sevmezler. Gündelik basını bile çok ender izlerler. Dış dünyayla olabilecek en az şekilde ilgilenirler. Hatta bir çok manastır kendi yiyeceğini kendi giyeceğini kendisi üretir dışardan almaz. Televizyon gibi bilgisayar gibi modern teknolojiyle pek ilgilenmezler. İşte biraz genelleştirerek tanımladığımız bu din adamlarına da Regulars (Müdavimler Daimiler) denilir. Bunlar günlerini yoğun ibadetle geçirirken örneğin Miamideki bir Katolik papaz aynı saatlerini bir beyzbol karşılaşmasında etrafına topladığı güzel kızlarla amigoluk yaparak geçiriyor olabilir.


KÖYLÜLERİ AYAKLANDIRAN KEŞİŞLER


Özellikle 11. ve 12. yüzyıllarda Papa seçimlerinde işte bu iki ayrı gurup arasında çok yoğun mücadeleler geçmiştir. Roma Kilisesine karşı en ağır eleştirileri manastırlarda kalan keşişler başlatmışlardır. Onlara göre her geçen gün zulmünü arttıran ve zenginleşmeye doymayan Kilise ve onun Papaları Hıristiyanlığı yozlaştırıyorlardı. Avrupadaki ilk köylü ayaklanmalarını kışkırtanlar ve yönlendirenler keşişler olmuştu. Köylüleri Kilise yıkmaya ve yakmaya çağıran keşişler Papanın tartışılmaz otoritesini sarsmışlardı. 13. ve 14. yüzyıllarda ilk kez feodal prenslere ve krallara sığınarak onları artık diktatörleşmiş olan Papalara karşı örgütlemişlerdi. 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa keşişler tarafından kışkırtılmış Papalar ve onlara bağlı Prensler tarafından soyulmuş köylülerin isyanlarıyla doluydu.18. yüzyıla gelindiğinde Fransada patlayan ihtilal Kilise/Manastır çekişmesini de Kilise lehine sona erdirmişti. Fransada Laiklik işte ilk kez resmen Kilise/Manastır çekişmesine son vermişti. Kilise Fransız Laisizminin esasını teşkil eden din adamı düşmanlığı (Anti-Klerikalizm) konusunda Manastırları ve daima asi davranmış olan Keşişleri ihtilalcilerin önüne itmişti. Böylelikle binlerce keşiş öldürülmüş ve manastırlara ait tüm malvarlıkları Devlete devir edilmişti. Daha sonra Kilise bunların bir kısmını yine kendi malları arasına katmakta gecikmemişti. Sonuçta özellikle Fransada ve diğer Katolik ülkelerde manastırların etkileri zayıflamış ve yoksullaşarak bir çoğu kapanmak zorunda kalmışlardı.
 
Geri
Üst