AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Aşık Paşa .

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Admin

Yönetici
Site Sorumlusu
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
265.319
Çözümler
5
Tepkime puanı
1
Puan
38
şair
Türbesindeki kitabeye göre, 1271 yılında doğmuş, 1373’te ölmüştür. Asıl adı Ali’dir. Eşinin adı Hacı Hatun olduğu, Elvan, Selman (Süleyman), Hasan Can, Kızılca adlarında oğulları, Melek adında kızı olduğu belgelerden anlaşılmaktadır.
Aşık Paşa’nın babası Muhlis Paşa hakkında geniş bilgi yoktur. Selçuklu isyanı sırasında 6 ay kadar Konya tahtında oturduğu yazılmaktadır. Muhlis Paşa’nın Eskişehir’e giderek Ertuğrul Gazi ile görüştüğü, büyük iltifat gördüğü, bu görüşmede Osman Beyin’de bulunduğu, torunu Ahmet Aşık’ı Aşık Paşazade Tarihi adlı kitabında yazılıdır. Osman Bey’in kaynatası Şeyh Edebali, Kırşehir ahilerinin büyüklerindendir. .
Aşık Paşa’nın Orhan Gazi devrinin büyüklerinden olduğu, Ahmet Aşık’ın şu mısralarından anlaşılmaktadır.
Ne geyse yakışır Orhan Gazi, Aşıkpaşa zamanında idi gazi.
Aşık Paşa, Süieyman Türkmani gibi devrin zahiri ve batınî ilminde olgunluğa ermiş bir kişiden feyz ve ışık alarak yetişti. Latifi’nin dediği gibi; “O kibar meşayihin zenginledindendi. Şahane itibar ve değeri, padişahane kudret ve gücü vardı.”
Aşık Paşa’nın yaşadığı devirde Fars dili, ilim ve şairler arasında çok yaygın olarak kullanılmakta iken, Garipname isimli eserini Türkçe olarak yazmış, Türk ve Tacik dillerini gaflet uykusundan uyandırmak için şu süri yazmıştır:
Türk diline kimse bakmaz idi, Türklere her giz gönül akmaz idi. Türk dahi bilmez idi el dilleri, İnce yolu ol ulu menzilleri.
Türk dilinde yeni manalar bulalar, Türk, Tacik cümle yoldaş olalar, Yol içinde birbirini yermiye Dile bakıp manayi her görmiye.
Aşık Paşâ’nın Garipname isimli eseri 12.000 beyittir. Türkçe yazılmıştır. Aşık Paşa 3 Kasım 1333’de vefat etmiştir. Türbesi şehre hakim bir tepedir.
HAKKINDA YAZILANLAR
Aşık Paşa, Türk dilinin gelişmesi ve yayılmasında büyük hizmetleri bulunan, bu uğurda ölümsüz eserler yazan ilk Türkçeci şairlerimizdendir.1272 yılında Kırşehir’de doğan Âşık Paşa, tanınmış mutasavvıf Baba İlyas’ın torunudur. Baba İlyas, XIII. yüzyılın başlarında, birçok Türk bilgini gibi, Orta Asya’daki Horasan Türk bölgesinden Anadolu’ya göçmüş, Kırşehir ve çevresindeki Türkmen oymaklarının şeyhi olmuş, onlarla birlikte Selçuklu Sultanı II. Keyhüsrev’e karşı yapılan Babaî ayaklanmasına katılmıştır. Oğlu Muhlis Paşa, Osman Gazi’nin güvendiği ve saydığı adamları arasındadır. Kırşehir’de yerleşen Muhlis Paşa’nın üç oğlundan en büyüğü Alâeddin Ali’dir. Bu yüzden Alâeddin Ali, baş ağa, yani en büyük kardeş olarak tanınmıştır. Baş Ağa adı zamanla Beşe, sonra da Paşa olarak söylenmiş, şiirlerinde (Âşık) mahlasım kullandığı için de, asıl adı unutularak (Aşık Paşa) adı, her tarafta ün yapmıştır.
Âşık Paşa, din ve tasavvuf bilgilerini Kırşehir’li Şeyh Süleyman’dan öğrenmişti. Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında babası ile birlikte Osman Gazi’nin yanında hizmet görmüştü. Sultan Orhan’ın Osmanlı Beyliğinin başına geçtiği yıllarda, Kırşehir’e gelerek baba ocağına yerleşmiştir.Âşık Paşa, Kırşehir’de, Ahilik örgütünün büyük bir saygıyla bağlandığı “Mürşid”i olmuş, çevresinde toplanan Oğuz Boylarına, dostluk ve kardeşlik ilkelerini aşılamış, onlara Türkçe seslenmiş, eserlerini katıksız öz Türkçe ile yazmıştır.Âşık Paşa, çevresinde yalnız Türkçe ile konuşup, eserlerini Türkçe yazmamış, aynı zamanda, o güne dek moda olan Arapça ve Farsça’ya karşı Türk dilinin güçlü bir savunucusu olmuştur.
Bilindiği gibi, Anadolu Selçuklu sultanları, özbeöz Türk oldukları, Türk Oğuz Boylarıyla Anadolu’da ilk Türk Devletini kurdukları halde, İslâmiyetin etkisiyle Arapça’ya, İran kültürünün etkisiyle Farsça’ya resmî dil gözüyle bakmışlar, Türkçe’yi savsaklar duruma gelmişlerdi. Buna karşı ilk tepki, Anadolu Oğuz Boylarından gelmiş, hatta, 1277 yılı Mayıs ayında, Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklu başkenti Konya’yı basarak, Türk dilinin devlet dili olduğunu duyurmuş ve bu konuda bir ferman çıkarmıştır.Bu fermandan sonra, Türkçe yazan ve söyleyen şairlerin sayısı artmış, Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled, Şeyyad Hamza, Yunus Emre gibi şairlerimiz Türkçe’ye hakkını vermişler, vermeye devam etmişlerdir.
Âşık Paşa’da Türkçeci bu şairler arasındadır, hatta bu konuda yüreği çok daha yanık, çok titizdir. Garibnâme adlı eserinde devrin aydınlarından, Türk diline gereken önemi vermemelerinden dolayı sitem dolu ifadelerle bahseder. Âşık Paşa, Türklük bilincine varmış, Türkçe şiirlerinde Türk’ün Tanrı ve yurt sevgisini, barışçı dünya görüşünü, dostluk ve kardeşliği, tasavvufî bir anlatımla dile getirmiştir.
Âşık Paşa’nın en tanınmış eseri, 12.000 beyitlik Türkçe Garibnâme’sidir. Mesnevî biçiminde yazılan bu eser, on bölüm içinde, dinî ve tasavvufî öğütler veren bir ahlâk kitabıdır. Yıllar sonra, Mevlid sahibi Süleyman Çelebi, Garibnâme’yi görecek ve bu eserden esinlenecektir.Âşık Paşa’nın âruz ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirleri, gazelleri, ilâhileri de vardır. Âşık Paşa, 3 Kasım 1333 tarihinde, Kırşehir’de hayata gözlerini kapamış, ölümünden sonra, mezarı üzerine, işlemeli, süt beyaz mermerlerle kaplı bir türbe yaptırılmıştır. Bugün, Kırşehir’in yüksek bir yamacında bir sanat abidesi olarak gözleri ve gönülleri doyuran Âşık Paşa Türbesini ziyaret edenler, okudukları Fâtiha ile birlikte, büyük Şaire Türk dili adına şükran duygularını da dile getirmelidirler.
 
Aşık Paşa hakkında paylaştığınız bilgiler gerçekten çok değerli ve detaylı. Aşık Paşa'nın yaşamı, ailesi, eğitimi ve eserleri hakkında çok önemli bilgiler içeriyor. Onun Türk dilinin gelişmesine ve yayılmasına yaptığı katkıları ve Türkçe'ye duyduğu önemi vurgulayan yönleri oldukça etkileyici. Aşık Paşa, Türkçeci şairler arasında öncü bir konumda olup, Türk dilinin güçlü bir savunucusu olarak anılmaktadır.

Garibnâme adlı eseriyle Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olduğu ve Türk kültürünü, dinî ve tasavvufî öğütleri içeren ahlâk kitabı niteliğinde eserler verdiği belirtiliyor. Ayrıca yaptığı şiirler, gazeller ve ilâhilerle de Türk kültürüne ve değerlerine sahip çıktığı görülmektedir.

Aşık Paşa'nın yaşadığı dönemde Türkçe'nin öneminin arttırılması ve Türk kültürünün yaşatılması adına verdiği mücadele ise büyük bir takdiri hak etmektedir. Onun Türk dilindeki manaları keşfetmek ve Türkçe'yi savunmak için verdiği çaba, Türk edebiyatına ve kültürüne büyük katkılar sağlamıştır.

Aşık Paşa'nın Türbesi'nin de Kırşehir'de yüksek bir tepede bulunması ve ziyaretçilerine sanat dolu bir mekân sunması da onun önemli bir Türk şairi olarak hatırlanmasına katkı sağlamaktadır. Türbesini ziyaret edenlerin ona duydukları saygı ve minnet duygularını ifade etmeniz çok anlamlı ve değerlidir. Aşık Paşa gibi büyük bir şaire Türk dili adına şükranlarını sunmak, onun emeklerini ve mirasını hatırlamak için önemlidir.
 
Geri
Üst