AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Asaf Halet Çelebi

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Admin

Yönetici
Site Sorumlusu
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
265.352
Çözümler
5
Tepkime puanı
1
Puan
38
1907 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde okudu. Adliye Meslek Mektebi’ni bitirdi. Çeşitli devlet memurluklarında bulundu. Çelebi, 18 yaşına kadar gazel ve rubai yazmış, daha sonra serbest şiire yönelmiştir. Doğu-Batı kültürlerini bağdaştıran, tasavvuf, dinler tarihi ve mitolojiden yararlanan egzotik bir şiirin şairidir.1958 yılında öldü.
ESERLERİ He, Lâmelif ve Om Mani Padme Hum (bütün şiirleri) adlarını taşımaktadır.
HAKKINDA YAZILANLAR
Müzmin bağımsız aday: Asaf Hâlet Çelebi Beşir Ayvazoğlu Zaman 26 Temmuz 2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde eskiden şair, yazar ve bestekârlar da olurdu; yani sanat ve edebiyatımız bihakkın temsil edilirdi. Hasan Âli Yücel, Memduh Şevket Esendal, Samet Ağaoğlu gibi bazı edebiyatçılar çok önemli siyasî görevler de üstlenmişlerdir.
Bence TBMM’de birkaç dönemdir sanat ve edebiyat dünyamız yeterince temsil edilmiyor. Politikacılar “sanatçı” deyince daha çok İbrahim Tatlıses gibi popüler isimleri anlıyor, onların şöhretlerinden faydalanmak istiyorlar. Gazetelerde yayımlanan listeleri gözden geçirdim; 22 Temmuz’da seçilen milletvekilleri arasında da, gazeteci kimliğiyle seçime girerek AKP’den Bursa milletvekili seçilen Mehmet Ocaktan dışında, edebiyatla profesyonelce ilgilenen başka bir isim göremedim.
Edebiyat adamları mı siyasete ilgi göstermiyorlar, siyasette karar verme mevkiinde olanlar mı edebiyat ve sanat adamlarını ciddiye almıyorlar, bilmiyorum. Elbette, milletvekilleri arasında eli kalem tutan çok sayıda akademisyen var, hatta Hüseyin Çelik ve Necat Birinci gibi, edebiyat alanında ihtisas yapmış olanlar da… Ama ben, bir zamanlar bu mecliste görev yapmış Abdülhak Hâmid, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin gibi, yazar ve şair olarak temayüz etmiş isimlerden söz ediyorum.
Yazar ve şairler aktif siyasete eskiden daha fazla ilgi duyarlardı. Edebiyat tarihimizin müzmin bir bağımsız adayı bile var: Asaf Hâlet Çelebi. Seçim sürecinde, boş meydanlara konuşan bağımsız adaylarla ilgili haberlere rastladıkça hep onu düşündüm.
Seçkin bir entelektüel ve kudretli bir şair olmasına rağmen, yaşarken, daha çok tuhaflıklarıyla tanınan Çelebi, şiirde, yepyeni bir ses yakalamıştı. Çok geniş bir divan şiiri ve tasavvuf kültürüne sahipti, İran edebiyatına vâkıftı ve şiir yazacak kadar Farsça bilirdi. Fransızcası sayesinde hem Batı hem de Uzakdoğu kültürleriyle ilişki kurmuştu. Bu kültürlerden devşirdiklerini şiirine taşırdı. Rüyalar, masallar, efsaneler ve menkıbelerle örülü, nüfuz edilmesi kolay olmayan bir şiir dünyası vardı. Şiirlerinde Sanskritçe, eski Mısırca, Rumca vb. kelimeler ve ibareler bile kullanırdı. Bugün zevkle okuduğumuz Om Mani Padme Hum gibi şiirlerinin yanı sıra şiir okuyuşu, tostoparlak vücudu, aşağı sarkan upuzun bıyıkları, dar ve paçaları kısa pantolonlarıyla da mizah dergilerinin vazgeçilmez malzemesiydi. “Ultra-modern” veya “bobstil şair” diye anılırdı.
Tavırları ve tekellüflü lisanıyla halis bir Beylerbeyili, şiiriyle son derece modern bir şair olan Çelebi, siyasete de ilgi duyardı. 1946’dan itibaren, yaşadığı sürece bütün seçimlere bağımsız aday olarak katıldı. 1946’da yayımladığı seçim bildirisindeki demokrasi vurgusu dikkat çekicidir. Bu bildiride demokrasiden ne anladığını, Roosevelt’in dört şartını (1. Sefalet ve açlık korkusu duymadan yaşamak, 2. Korkudan emin olmak, 3. Düşünce hürriyeti, 4. İnanç hürriyeti) hatırlatarak açıklayan Çelebi, hiç dinleyicisi olmasa bile, meydanlarda yüksekçe bir yere, mesela bir taşın üzerine çıkıp uzun uzadıya nutuklar söylerdi. Seçilmeyeceğini bilirdi elbette; bu, onun için belki seçim atmosferinden istifade ederek siyasî fikirlerini yüksek sesle ifade etme vesilesi, belki de bir oyundu. Dört yılda bir, Haldun Taner’in ifadesiyle, “Hyde Park hatipleri gibi ileri geri konuşup içini de boşaltmış olurdu.”
Râmiz’in bir karikatüründe, Çömez, Çelebi’ye “Neden milletvekili olmak istiyorsunuz?” diye sorar. Aldığı cevap pek hoştur: “Şiirlerim, inşadlarım, kıyafetimle senelerden beri milletin yüzünü güldürmüş bir şairim. Meclis’te de neşe ve şetaret havası yaratmak ülkümdür!”
Ah, sevgili Çelebi, keşke yaşasaydın da, 22 Temmuz’da seçilseydin! Öyle anlaşılıyor ki, yeni Meclis’in de öncekiler gibi, bu neşe ve şetarete şiddetle ihtiyacı var!
Yeri gelmişken hatırlatmak isterim: Bu yıl, Asaf Hâlet Çelebi’nin doğumunun 100. yılıdır, 2008 de ölümünün 50. yılı… Benden hatırlatması.
 
Asaf Halet Çelebi'nin, 1907 yılında İstanbul'da doğduğunu ve Galatasaray Lisesi'nden mezun olduğunu biliyoruz. Sanayi-i Nefise Mektebi'nde eğitim gördü ve Adliye Meslek Mektebi'ni bitirdi. Çeşitli devlet görevlerinde bulundu. Gençlik döneminde gazel ve rubai türünde eserler yazdı, ancak daha sonra serbest şiire yöneldi. Doğu-Batı kültürlerini bir araya getiren, tasavvuf, dinler tarihi ve mitolojiden ilham alan egzotik bir tarzı olan bir şairdir. 1958 yılında vefat etmiştir.

Eserlerinden bazıları He, Lâmelif ve Om Mani Padme Hum (bütün şiirleri) şeklinde adlandırılmıştır. Edebiyat dünyasındaki etkisi oldukça büyüktür.

Beşir Ayvazoğlu'nun yazısından anladığımız kadarıyla, Asaf Hâlet Çelebi, müzmin bağımsız bir adaydı ve siyasete ilgi duymaktaydı. Şiirinde geleneksel ve modern unsurları bir araya getirerek farklı bir tarz oluşturmuştu. Çelebi'nin siyasi anlayışına dair belirgin vurguları bulunmaktadır. Demokrasiye verdiği önem ve siyasi duruşu nedeniyle dikkat çekmiştir.

Çelebi'nin siyasete olan ilgisi ve bağımsız adaylığı, kendisini farklı kılan özelliklerden biridir. Edebiyat dünyasından siyasete yansıttığı görüşler ve tavırlarıyla aykırı bir isim olarak hatırlanmaktadır. Yazara göre, günümüz siyasetinde sanat ve edebiyat dünyasının yeterince temsil edilmediği düşüncesi dile getirilmektedir.

Asaf Halet Çelebi'nin edebiyata ve siyasete olan ilgisi, onu Türkiye'nin edebiyat tarihinde önemli bir figür haline getirmiştir. Eserlerindeki derinlik ve çeşitlilik, onu çağının ötesinde bir sanatçı yapmıştır. Ayrıca, edebiyat dünyasının siyasetle olan etkileşimi ve temsil sorunu da önemli bir tartışma konusudur.
 
Geri
Üst