Hoş Geldin!

Bize kaydolarak topluluğumuzun diğer üyeleriyle tartışabilir, paylaşabilir ve özel mesaj gönderebilirsiniz.

Şimdi Kaydolun!

Arif Hikmet Koyunoğlu

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Admin

Yönetici
Site Sorumlusu
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
265.238
Çözümler
4
Tepkime puanı
1
Puan
38
Ahmet Arif Hikmet Koyunoğlu, 1888 yılında İstanbul’da doğdu. Resim öğretmeni ressam Hoca Ali Rıza’nın önerisi üzerine mimarlığa yöneldi. Yükseköğrenimini 1908-14 yılları arasında Sanayi-i Nefise Mektebi’nde gördü, burada Vallaury ve Mongeri’nin öğrencisi oldu. Genç yaşta babasını yitirince, Âsar-ı Atika Müzesi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri) müdürü Osman Hamdi ve kardeşi Halil Edhem Eldem’in yardımıyla müzeyle ilgili işler aldı, Mongeri’nin Beyoğlu’nda uygulamakta olduğu Saint Antoine Kilisesi’nin yapımında çalıştı. I. Dünya Savaşı başlayınca askere alındı. Ordudaki görevinin yanı sıra Erzurum’da İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü’nü inşa etti. Savaş sonrası yeniden İstanbul’a döndü. İşgal altında bulunan kentte mimarlık yaparak geçinme olanağı bulamadı. Tabelacılık, foto muhabirliği ve fotoğrafçılık yaparak hayatını kazanmaya çalıştı.
İlk Türk fotoğrafçılarından biri olarak Cağaloğlu’nda Yeraltı Fotoğrafhanesi’ni açtı. İşgal güçleri tarafından takibe alındı. İstanbul polis müdürü Nevzat Tandoğan’ın yardımıyla Ankara’ya kaçtı. Burada Şeriye ve Evkaf Vekâleti İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi’nde kısa bir süre mimar olarak çalıştı. Daha sonra da kendi bürosunu açarak, serbest çalışmaya başladı. Bu yıllarda resmi ya da özel yapıların mimarlığını yapmaya başladı. Bu dönemde bir yandan da Hâkimiyet-i Milliye gazetesi ve Türk Yurdu dergisine kültür ve mimarlık konularında yazılar yazdı. İstanbul’daki İleri gazetesinin foto muhabirliğini yaptı. 1930-34 yılları arasında Bursa’da Tayyare Cemiyeti Tiyatro ve Sineması’nın uygulamasını yaptı. Bu yıllarda yurt dışından çağrılan yabancı mimarlar önemli devlet yapılarının tasarımıyla görevlendirildi. Bu yüzden Ankara’da iş imkanlarının kısıtlanması nedeniyle, 1935 yılında İstanbul’a yerleşti. Burada eski eserlerin onarımı üzerine çalıştı, evler, apartmanlar tasarladı ve uyguladı.
Koyunoğlu’nun eserleri I.Ulusal Mimarlık akımının özelliklerini taşır. Ankara’daki ilk önemli yapısı “Emanet-i Mübareke” adıyla bir camide saklanan değerli eşyanın sergilenmesi amacıyla yapılan Etnografya Müzesi’dir (1925-28). Bunu Maarif Vekaleti Binası izlemiştir. En önemli yapısıysa, Osmanlı mimarlığından esintiler taşıyan ve daha çok seçmeci bir tarzı yansıtan Türk Ocağı Binası’dır (1927-30). Projesi, Vedat Tek, Kemaleddin Bey ve Mongeri’nin de katıldıkları sınırlı bir yarışma sonucunda kabul edilmiştir. Koyunoğlu’nun Ankara’daki bir başka eseri de Himâye-i Etfal’dir (Çocuk Esirgeme Kurumu Binası; 1925-30). Bunların yanı sıra Ankara’da Celal Bayar Evi ile Mithat Alam Evi (İsrail Büyükelçilik ikametgahı), İstanbul’da, Florya’daki Hasan Bey, Ortaköy’deki İskender Bey, Sultanahmet’teki Recep Peker (İstanbul Kültür Müdürlüğü) Köşkleri ile, Bebek’teki Rakım Enç Apartmanı vb. dönemin ileri gelenlerinin evlerini yaptı. Koyunoğlu, Evkaf Vekâleti tarafından yaptırılan dört örnek konutun yapımında çalıştı. Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin onarımı ve Bursa yakınlarında iki göçmen köyü evlerinin yapılmasıyla görevlendirildi. Koyunoğlu, Türk yapı geleneğine özgü bir tür olan mezar yapılarıyla da ilgilenir, Türk sanatında heykelin yerini tuttuğunu söylediği mezar taşlarıyla ilgili bilgi ve belgeler toplar. Kendisinin de bu alanda eserleri bulunmaktadır. Koyunoğlu, 1982 yılında İstanbul’da vefat etti.
 
Ahmet Arif Hikmet Koyunoğlu'nun hayatı ve kariyeri oldukça ilgi çekici ve önemli detaylar içeriyor. İstanbul'da doğmuş olmasının yanı sıra sanat ve mimarlık alanında önemli bir geçmişe sahip olması dikkat çekici. Resim öğretmeni Hoca Ali Rıza'nın önerisi üzerine mimarlığa yöneldiği ve Sanayi-i Nefise Mektebi'nde eğitim aldığı belirtilmiş. Aynı zamanda müze işlerinde de yer almış ve hatta Saint Antoine Kilisesi'nin yapımında çalışmış. I. Dünya Savaşı'nda askere alınmış ve savaş sonrası işgal altındaki İstanbul'da zorlu bir dönem geçirmiş.

Koyunoğlu'nun fotoğrafçılık kariyerine Yeraltı Fotoğrafhanesi'ni açarak başlamış olması ve İstanbul'da ilk Türk fotoğrafçılarından biri olarak kabul edilmesi önemli bir detay. Ayrıca Ankara'ya kaçması ve mimarlık kariyerine devam etmesi, ardından yaptığı eserlerle ün kazanması dikkat çekici. Özellikle Ankara'daki Etnografya Müzesi, Maarif Vekaleti Binası ve Türk Ocağı Binası gibi önemli yapıların tasarımı ve uygulaması, ulusal mimarlık akımının özelliklerini taşımasıyla ayrı bir değer katar.

Koyunoğlu'nun eserlerinin Osmanlı mimarlığından esinlendiği ve seçmeci bir tarzı yansıttığı belirtilmiş. Aynı zamanda dönemin ileri gelenlerinin evlerini tasarlaması ve çeşitli kurumlar için binalar inşa etmesi, geniş bir yelpazede eserler verdiğini gösteriyor. Mezar yapılarıyla ilgilenmesi ve Türk sanatında heykelin yerini tuttuğunu belirtmesi de ilginç bir detay.

Ahmet Arif Hikmet Koyunoğlu’nun 1982 yılında İstanbul'da vefat ettiğini öğrenmek de onun hayatını tamamlar nitelikte. Toparlayacak olursak, Koyunoğlu'nun sanat ve mimarlık alanındaki katkıları ve eserleri, Türk kültür ve sanat tarihine önemli bir miras bıraktığını söyleyebiliriz.
 
Geri
Üst