AdBlock kullandığınızı tespit ettik.

Bu sitenin devam edebilmesi için lütfen devre dışı bırakın.

Allah Bize Şah Damarımızdan Daha Yakındır ?

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
350.999
Çözümler
1
Tepkime puanı
17
Puan
308
Yaş
36
Allah Bize Şah Damarımızdan Daha Yakındır ?

Allah bize şah damarımızdan daha yakın olduğuna göre Ona yaklaşmayı nasıl anlamamız gerekiyor?

Soruda geçen “yakın” ve “yaklaşma” ifadelerinin mesafe ve mekanla bir ilgisi yoktur. Allah'ın kuluna yakın olması, onun her türlü ihtiyaçlarını bizzat görmesi, bütün hücrelerinde her türlü icraatı kudret ve ilmiyle yapması, ona kendi nefsinden daha merhametli olması gibi manalar taşır. Kulun Allah'a yaklaşması ise onun razı olduğu bir kul olma vadisinde attığı adımlarla ilgidir. İmanındaki inkişaf, ilmindeki terakki, amelindeki ihlas onu Allah'a yakınlaştıran vasıtalardır.

Uzak, yakın, geçmiş, gelecek gibi ifadeler zaman ve mekanla ilgilidir. Maddi olan ve bir mekanda yer tutan varlıklar birbirlerine göre yakında veya uzakta bulunurlar. Maddeden ve mekandan münezzeh olan Allah, mekanın her yerindeki mahlukatına onların nefislerinden daha yakındır. Keza, zamandan münezzeh olan Allah, zaman nehrinde akıttığı her bir varlığa onun nefsinden daha yakındır.

Allah'ın, mahlukatına yakınlığı ve mahlukatın ondan uzaklığı zaman ve mekan ölçüleriyle izah edilemez.

Bir misal: Siz okuduğunuz kitaba ondan daha yakınsınızdır; o kendisinde nelerin yazıldığını bilmez, siz bilirsiniz... Ve kitap sizden çok uzaktır, yani sizi anlamanın, tanımanın, seyretmenin çok gerilerindedir.

Kitabın ilk sayfasındaki bir kelime ikinci sayfadakine yakındır, onuncu sayfadakine ise uzaktır. Ama onları yazan ve bilen müellif, bunların hepsine aynı derecede, aynı seviyede ve aynı ölçüde yakındır. Hepsi, onun ilminde birlikte bulunurlar.

Yakınlık ve uzaklığın bir başka cihetini bize ders veren bir hadis-i kutsi: “Kulum bana nafilelerle yaklaşır...” Yakınlaşmanın manevi olduğunu, kalbi ve ruhi olduğunu bu kutsi hadis ders veriyor bize... Nafile; farz ve vacipleri işledikten sonra kulun rabbine daha fazla yakınlaşmak, kalbini ulvi feyizlere daha ziyade açmak ve ömrünü rıza yolunda daha verimli harcamak niyetiyle yaptığı ibadetler, tefekkürler, ilticalar, şükürlerdir.

Böyle bir kul, Rabbine yaklaşma konusunda her gün biraz daha mesafe kat eder... Kat ettiği bu mesafeler de manevidir, rabbine yaklaşması da...

Büyük bir alim düşünelim. Bu zatın öğrencilerinin hepsi aynı mekanda bulunsunlar ve sıra ile ondan ders alsınlar. İlme henüz başlamış bir talebe, onun huzurunda oturup dersini aldığı zaman, o yakınlık içinde bir uzaklık vardır. çünkü o genç adam, o büyük imamı, o dahi alimi anlamanın çok ötelerindedir. İlmi ilerledikçe hocasına daha çok yaklaşacak ve ona olan hürmeti, takdiri, hayreti gittikçe artacaktır...

Tahsilinin her safhasında, hocası o talebeye yakındır, onu yetiştirmekte, ilerletmektedir... Burada uzaklık hoca için değil, talebe için söz konusudur. Kamil bir veliye mürit olmuş noksan bir insan da öyledir... Manen terakki ettikçe onun ruh dünyasından, gönül aleminden daha fazla istifade edecektir. O büyük veli ise, o müridini manevi terakkisinin her basamağında takip etmekle ona daima yakındır. Uzaklık mürşit için değil, mürit içindir.

Misallerden hakikate geçelim: Allah, kulunun madde ve mana alemini daima terbiye etmekle, o kuluna onun nefsinden daha yakındır. Kul ise ancak belli sınırlar arasında iş görebilen noksan sıfatlarıyla, bütün sıfatları sonsuz olan Allah'ı hakkıyla anlamaktan çok uzak.
 
Geri
Üst