SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
Acı "Bizi Bir Yanlışa Mahkum Ettin"
Gidiyor musun diye sorma bana.
Gönderen sensin.
Ne terk etmeyi istedim seni,
ne de daha yaşamadığımız bu aşkın toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim bende
senin kadar endişeli...
Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana,
ama inandıramadım seni.
Sen sorgularken beni kafanda
ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla.
Bir tek sözün bağlardı beni sana,
oysa sen hep susmanın koynunda...
Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku
teslim alır bedenleri de.
Sütten çıkmış ak kaşık değildim
ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza.
O dünya ki bazen minicik bir odada
bazen kentin ortasında şekillendi.
Nasıl da güzeldi...
Zaten varsın diye her şey güzeldi
ama sen buna inanmadın.
Ah bu sorular.
Yaşamak varken sevdayı delice,
niye boğarız sorunlarla?
Nasıl ikna edebilirdim seni?
Ben aşk dedikçe sen dur dedin.
Ben seninleyim dedikçe sen hayır dedin.
Zaten az konuşan sen
olumsuz ne kadar sözcük varsa
bulup çıkardın ortaya.
Ben bir şey diyemedim.
Ne kadar zarar vermişim sana meğer...
Nasıl değiştirmişim seni.
Oysa hiç böyle düşünmemiştim.
Kimseye zarar vermek istemem ben.
Kimseyi olduğundan farklı bir hala getirmek istemem.
Ama öyel oldu işte.
Demek ki gitmelerin zamanı şimdi.
Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı.
Ne sevişmelerimiz kalır aklında
ne sevda sözlerimiz.
Rahat değilim diyordun ya
rahat ol artık.
Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan...
Gidişim yürekten değil, zorunluluktan.
Sanma ki bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım.
Sanma ki benden sakladığın gülüşleri
yalancı yüzlerde ararım.
Seni de götürürüm yüreğimde.
Yokluğunu taşırım.
Bulup bulup kaybettim seni.
Ne yazık ki toz-duman edemedim kuşkularını,
ne yazık ki kalamadın bana.
Öpücüğümün kokusu kalacak
kapının eşiğinde.
Kokladıkça bizi bir yanlışa
mahkum ettiğini anlayacaksın.
Alıntı
Gidiyor musun diye sorma bana.
Gönderen sensin.
Ne terk etmeyi istedim seni,
ne de daha yaşamadığımız bu aşkın toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim bende
senin kadar endişeli...
Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana,
ama inandıramadım seni.
Sen sorgularken beni kafanda
ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla.
Bir tek sözün bağlardı beni sana,
oysa sen hep susmanın koynunda...
Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku
teslim alır bedenleri de.
Sütten çıkmış ak kaşık değildim
ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza.
O dünya ki bazen minicik bir odada
bazen kentin ortasında şekillendi.
Nasıl da güzeldi...
Zaten varsın diye her şey güzeldi
ama sen buna inanmadın.
Ah bu sorular.
Yaşamak varken sevdayı delice,
niye boğarız sorunlarla?
Nasıl ikna edebilirdim seni?
Ben aşk dedikçe sen dur dedin.
Ben seninleyim dedikçe sen hayır dedin.
Zaten az konuşan sen
olumsuz ne kadar sözcük varsa
bulup çıkardın ortaya.
Ben bir şey diyemedim.
Ne kadar zarar vermişim sana meğer...
Nasıl değiştirmişim seni.
Oysa hiç böyle düşünmemiştim.
Kimseye zarar vermek istemem ben.
Kimseyi olduğundan farklı bir hala getirmek istemem.
Ama öyel oldu işte.
Demek ki gitmelerin zamanı şimdi.
Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı.
Ne sevişmelerimiz kalır aklında
ne sevda sözlerimiz.
Rahat değilim diyordun ya
rahat ol artık.
Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan...
Gidişim yürekten değil, zorunluluktan.
Sanma ki bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım.
Sanma ki benden sakladığın gülüşleri
yalancı yüzlerde ararım.
Seni de götürürüm yüreğimde.
Yokluğunu taşırım.
Bulup bulup kaybettim seni.
Ne yazık ki toz-duman edemedim kuşkularını,
ne yazık ki kalamadın bana.
Öpücüğümün kokusu kalacak
kapının eşiğinde.
Kokladıkça bizi bir yanlışa
mahkum ettiğini anlayacaksın.
Alıntı