SoruCevap
Yeni Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2024
- Mesajlar
- 350.999
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 17
- Puan
- 308
- Yaş
- 36
bizans imparatorluğu - doğu bizans imparatorluğunu - batı bizans imparatorluğunu - bizans imparatorları
Bizans imparatorluğu Roma imparatoru Diocletianus’un çok geniş olan ülkesinin yönetimini kolaylaştırmak için imparatorluğunu doğu ve batı diye iki bölüme ayırmasından doğdu.
Diocletianus (284-305), roma Anayasasını yeniden düzenlerken, iktidarın iki imparator arasında paylaştırılmasını uygun görmüş, imparatorluğu batı ve doğu olarak iki kısma ayırmıştı. Batı bölümünü kendisine ortak seçtiği Maximianus’a bıraktı; kendisi de doğu kısmını aldı. Hükümet merkezini Nikomedia’da (İzmit) kurdu.
Diocletianus’un yerine geçen Büyük Constantinus (306-337), Doğu imparatorluğunda birliği sağladı ve hükümet merkezini Bizantion’a taşıdı. Anlaşıldığına göre, imparator batı ile doğuyu birleştiren noktada büyük bir Latin merkezi kurmak ve imparatorluğu tehdit eden iç ve dış düşmanlara karşı savunmayı kolaylaştırmak istiyordu.
Bizantion, 11 mayıs 330′da törenle başşehir ilân edildi ve Konstantinopolis adını aldı. İmparator Bizans’ı, doğu eyaletlerini ve Roma’yı örnek tutarak yeniden teşkilâtlandırdı. Konstantinopolis’teki putperest tapınakları yıkıldı, devlet dini olarak kabul edilen (313) Hıristiyanlığın anıtlar! yapıldı. Latincenin resmi dil olması emredildi.
Constantinus’tan sonra yerine geçen imparatorlar. Roma imparatorluğu birliğini koruma fikrinden vazgeçmediler. Büyük Theodosius ölünce (395) imparatorluk Theodosi-us’un iki oğlu arasında bölümlü ve merkezi Bizans olmak üzere batı bölgesi Arcadius’a, merkezi Ravenna olmak üzere batı bölgesi Honorius’a düştü. Böylece Doğu Roma imparatorluğu, kesin olarak kurulmuş oldu (395). Yeni kurulan Bizans imparatorluğu için kavimler göçü büyük bir tehlike değildi.
İmparator Theodosius I gümüş kabartma kurs (Tarih Akademisi, Madrid).
Makedonya ve Yunanistan’da yerleşmiş olan Gotlar (395-408) ise, Arcadius zamanında batıya gönderildiler. Ancak Hun Türkleri Bizans imparatorluğu için Theodosius II (408-450) zamanında yeni ve çok tehlikeli bir düşman olarak ortaya çıktı; ama Bizanslılar para karşılığında Hunlarla barısı sağladılar. Bu sıralarda din kavgaları da imparatorluğu iyice sarsıyordu. Bir kısım Hıristiyanlar İsa’nın Tanrılığını ileri sürmüştü.
Nikaia (İznik) ruhani meclisi ise buna karşı Baba, Oğul ve Ruhulkudüs’ten ibaret üçlü bir kutsal sistem kabul ediyordu (325). İstanbul patriklerinden Nestorius ise, İsa’daki Tanrılık ve insanlık cevherinin birbirinden ayrı iki varlık olduğunu ileri sürerek İsa’nın insanlık cevherine Tanrılığından fazla değer verdi. Nestorius’a önce İskenderiye patriği Kyrillos ile papa Coelestinus karşı çıktılar.
Büyümek istidadında görünen din kavgalarına son vermek için imparator Theodosius, Ephesos’ta yeni bir ruhani meclis topladı ve burada Nestorius ile taraftarlarını afaroz ettirdi. Fakat az sonra, İsa’da yalnız bir Tanrı tabiatının var olduğunu ileri süren monofisizm mezhebi ortaya çıktı. İstanbul patriği ve papa monofisizmi reddettiler, ama Theodosius bunu Ortodoks bir doktrin olarak kabul etti (449). Bu arada İstanbul Hıristiyan yüksek okulunu kuran ve İstanbul’un yeni surlar ile çevrilmesini sağlayan II. Theodosius çocuk bırakmadan öldü ve kız kardeşi Pulcheria, Trak asıllı bir general olan Marcianus ile evlendi ve onu imparator ilân ettirdi (450-457).
Tahta çıkar çıkmaz Attilâ’nın vergi isteğiyle karşılaşan Marcianus bunu reddetti. Ancak Attilâ’nm ölümü ve Hun imparatorluğunun dağılması, Bizanslıları Hun tehlikesinden kurtardı. Marcianus, Theodosius zamanından beri devam eden dini anlaşmazlıklara son vermek istiyordu. Bunun için 451′de Khalkedon’da (Kadıköy) topladığı ruhani meclis, monofisizmi kötüleyerek, taraftarlarını mahkûm etti.
Khalkedon kararı adını alan bu karar Bizans tarihinde çok önemlidir. Çünkü Bizans hükümeti monofisizme cephe almakla büyük bir kısmı bu inancı benimsemiş olan doğu eyaletlerini, kendinden uzaklaştırmış oluyordu. Suriye ve Mısır’daki kargaşalıklar, yerli halkın Bizans’tan nefreti, bu zengin ve medeni ülkelerin, VII. yy.da, önce Sasanilerin. sonra Arapların eline geçmesini kolaylaştırdı.
Marcianus’un son günlerinde ve onun yerine gelen İlliryalı Leo I zamanında (457-474) Gotlar problemi ortaya çıktı. Leo I Bizans sarayında Got hâkimiyetini yeniden kurmaya çalıştı, Got kumandanlarından Aspar’ı İsauria’lıların (Suriye) yardımıyla öldürtmüş, Aspar ve yakınlarının Bizans sarayındaki nüfuzuna böylece son vermişti.
Leo I 474′te öldü, yerine torunu Leo H (474) geçti. Leo II o sırada altı yaşında olduğu için babası Zeno ile ortaklaşa saltanat sürdü. Fakat çocuk hükümdar ölünce, Zeno tek başına imparator oldu ve çok geçmeden tahtta hak iddia ederek İstanbul’u alan Basiliscus’u (475-477) devirdi. Zeno zamanında İtalya’da germen ordu kumandanlarının nüfuzu son derece artmıştı. Bunlardan Odoakar, 476′da son Batı Roma imparatoru Romulus Augustulus’u devirdi, sonra Senatus adına Bizans’a bir heyet göndererek. Zeno’dan İtalya idaresinin kendisine bırakılmasını istedi.
Odoakar, bu isteği kabul edilince, bağımsız bir hükümdar gibi davranmaya başladı. Buna karşı çıkan Zeno, Odoakar üzerine doğu kralı Theodoricus’u gönderdi. Theodoricus Odoakar’ı yendi ve Zeno’nun ölümünden sonra, merkezi Ravenna olmak üzere, Doğu Got krallığını kurdu.
Zeno, din anlaşmazlığını ortadan kaldırmak için, Henotikon adlı bir ferman yayımladı (482). Fakat bu ferman hem Ortodokslar, hem monofisizm taraftarlarınca reddedildi; bununla kalmayarak papanın da protestosuna uğradı. Böylece bir uzlaşma fermanı sayılan Henotikon sadece gerginliği bir kat daha arttırdı. Batı ile doğu kiliseleri arasında ayrılığa sebep oldu. Bu ayrılık 518′e kadar sürdü.
Zeno’nun ölümünden sonra karısı Ariadna saray muhafızlarından Anastasius ile evlendi ve onu tahta çıkardı. Anastasius I (491-518) zamanında, Bulgar Türkleri ve İslavlar Makedonya, Tesalya ve Trakya’ya akınlar yaptılar. Doğuda Sasaniler 502′de Erzurum’u (Theodosiopolis) [502] ve Amida’yı (Diyarbakır) zaptettiler fakat Bizanslılar bu yerleri kısa zamanda geri aldı. Din kavgaları Anastasius zamanında da sürdü; imparator, İstanbul patriğine verdiği söze rağmen, monofisizmi tutan bir siyaset güttü ve bu yüzden büyük karışıklıklara yol açtı.
Anastasius’tan sonra yine tahta, saray muhafız kıtası kumandanı olan Justinus I çıktı (518-527). Justinus, Ortodoks idi, papa ile barıştı ve böylece doğu ve batı kiliseleri arasındaki anlaşmazlığa son verdi (518).
alıntı
Bizans imparatorluğu Roma imparatoru Diocletianus’un çok geniş olan ülkesinin yönetimini kolaylaştırmak için imparatorluğunu doğu ve batı diye iki bölüme ayırmasından doğdu.
Diocletianus (284-305), roma Anayasasını yeniden düzenlerken, iktidarın iki imparator arasında paylaştırılmasını uygun görmüş, imparatorluğu batı ve doğu olarak iki kısma ayırmıştı. Batı bölümünü kendisine ortak seçtiği Maximianus’a bıraktı; kendisi de doğu kısmını aldı. Hükümet merkezini Nikomedia’da (İzmit) kurdu.
Diocletianus’un yerine geçen Büyük Constantinus (306-337), Doğu imparatorluğunda birliği sağladı ve hükümet merkezini Bizantion’a taşıdı. Anlaşıldığına göre, imparator batı ile doğuyu birleştiren noktada büyük bir Latin merkezi kurmak ve imparatorluğu tehdit eden iç ve dış düşmanlara karşı savunmayı kolaylaştırmak istiyordu.
Bizantion, 11 mayıs 330′da törenle başşehir ilân edildi ve Konstantinopolis adını aldı. İmparator Bizans’ı, doğu eyaletlerini ve Roma’yı örnek tutarak yeniden teşkilâtlandırdı. Konstantinopolis’teki putperest tapınakları yıkıldı, devlet dini olarak kabul edilen (313) Hıristiyanlığın anıtlar! yapıldı. Latincenin resmi dil olması emredildi.
Constantinus’tan sonra yerine geçen imparatorlar. Roma imparatorluğu birliğini koruma fikrinden vazgeçmediler. Büyük Theodosius ölünce (395) imparatorluk Theodosi-us’un iki oğlu arasında bölümlü ve merkezi Bizans olmak üzere batı bölgesi Arcadius’a, merkezi Ravenna olmak üzere batı bölgesi Honorius’a düştü. Böylece Doğu Roma imparatorluğu, kesin olarak kurulmuş oldu (395). Yeni kurulan Bizans imparatorluğu için kavimler göçü büyük bir tehlike değildi.
İmparator Theodosius I gümüş kabartma kurs (Tarih Akademisi, Madrid).
Makedonya ve Yunanistan’da yerleşmiş olan Gotlar (395-408) ise, Arcadius zamanında batıya gönderildiler. Ancak Hun Türkleri Bizans imparatorluğu için Theodosius II (408-450) zamanında yeni ve çok tehlikeli bir düşman olarak ortaya çıktı; ama Bizanslılar para karşılığında Hunlarla barısı sağladılar. Bu sıralarda din kavgaları da imparatorluğu iyice sarsıyordu. Bir kısım Hıristiyanlar İsa’nın Tanrılığını ileri sürmüştü.
Nikaia (İznik) ruhani meclisi ise buna karşı Baba, Oğul ve Ruhulkudüs’ten ibaret üçlü bir kutsal sistem kabul ediyordu (325). İstanbul patriklerinden Nestorius ise, İsa’daki Tanrılık ve insanlık cevherinin birbirinden ayrı iki varlık olduğunu ileri sürerek İsa’nın insanlık cevherine Tanrılığından fazla değer verdi. Nestorius’a önce İskenderiye patriği Kyrillos ile papa Coelestinus karşı çıktılar.
Büyümek istidadında görünen din kavgalarına son vermek için imparator Theodosius, Ephesos’ta yeni bir ruhani meclis topladı ve burada Nestorius ile taraftarlarını afaroz ettirdi. Fakat az sonra, İsa’da yalnız bir Tanrı tabiatının var olduğunu ileri süren monofisizm mezhebi ortaya çıktı. İstanbul patriği ve papa monofisizmi reddettiler, ama Theodosius bunu Ortodoks bir doktrin olarak kabul etti (449). Bu arada İstanbul Hıristiyan yüksek okulunu kuran ve İstanbul’un yeni surlar ile çevrilmesini sağlayan II. Theodosius çocuk bırakmadan öldü ve kız kardeşi Pulcheria, Trak asıllı bir general olan Marcianus ile evlendi ve onu imparator ilân ettirdi (450-457).
Tahta çıkar çıkmaz Attilâ’nın vergi isteğiyle karşılaşan Marcianus bunu reddetti. Ancak Attilâ’nm ölümü ve Hun imparatorluğunun dağılması, Bizanslıları Hun tehlikesinden kurtardı. Marcianus, Theodosius zamanından beri devam eden dini anlaşmazlıklara son vermek istiyordu. Bunun için 451′de Khalkedon’da (Kadıköy) topladığı ruhani meclis, monofisizmi kötüleyerek, taraftarlarını mahkûm etti.
Khalkedon kararı adını alan bu karar Bizans tarihinde çok önemlidir. Çünkü Bizans hükümeti monofisizme cephe almakla büyük bir kısmı bu inancı benimsemiş olan doğu eyaletlerini, kendinden uzaklaştırmış oluyordu. Suriye ve Mısır’daki kargaşalıklar, yerli halkın Bizans’tan nefreti, bu zengin ve medeni ülkelerin, VII. yy.da, önce Sasanilerin. sonra Arapların eline geçmesini kolaylaştırdı.
Marcianus’un son günlerinde ve onun yerine gelen İlliryalı Leo I zamanında (457-474) Gotlar problemi ortaya çıktı. Leo I Bizans sarayında Got hâkimiyetini yeniden kurmaya çalıştı, Got kumandanlarından Aspar’ı İsauria’lıların (Suriye) yardımıyla öldürtmüş, Aspar ve yakınlarının Bizans sarayındaki nüfuzuna böylece son vermişti.
Leo I 474′te öldü, yerine torunu Leo H (474) geçti. Leo II o sırada altı yaşında olduğu için babası Zeno ile ortaklaşa saltanat sürdü. Fakat çocuk hükümdar ölünce, Zeno tek başına imparator oldu ve çok geçmeden tahtta hak iddia ederek İstanbul’u alan Basiliscus’u (475-477) devirdi. Zeno zamanında İtalya’da germen ordu kumandanlarının nüfuzu son derece artmıştı. Bunlardan Odoakar, 476′da son Batı Roma imparatoru Romulus Augustulus’u devirdi, sonra Senatus adına Bizans’a bir heyet göndererek. Zeno’dan İtalya idaresinin kendisine bırakılmasını istedi.
Odoakar, bu isteği kabul edilince, bağımsız bir hükümdar gibi davranmaya başladı. Buna karşı çıkan Zeno, Odoakar üzerine doğu kralı Theodoricus’u gönderdi. Theodoricus Odoakar’ı yendi ve Zeno’nun ölümünden sonra, merkezi Ravenna olmak üzere, Doğu Got krallığını kurdu.
Zeno, din anlaşmazlığını ortadan kaldırmak için, Henotikon adlı bir ferman yayımladı (482). Fakat bu ferman hem Ortodokslar, hem monofisizm taraftarlarınca reddedildi; bununla kalmayarak papanın da protestosuna uğradı. Böylece bir uzlaşma fermanı sayılan Henotikon sadece gerginliği bir kat daha arttırdı. Batı ile doğu kiliseleri arasında ayrılığa sebep oldu. Bu ayrılık 518′e kadar sürdü.
Zeno’nun ölümünden sonra karısı Ariadna saray muhafızlarından Anastasius ile evlendi ve onu tahta çıkardı. Anastasius I (491-518) zamanında, Bulgar Türkleri ve İslavlar Makedonya, Tesalya ve Trakya’ya akınlar yaptılar. Doğuda Sasaniler 502′de Erzurum’u (Theodosiopolis) [502] ve Amida’yı (Diyarbakır) zaptettiler fakat Bizanslılar bu yerleri kısa zamanda geri aldı. Din kavgaları Anastasius zamanında da sürdü; imparator, İstanbul patriğine verdiği söze rağmen, monofisizmi tutan bir siyaset güttü ve bu yüzden büyük karışıklıklara yol açtı.
Anastasius’tan sonra yine tahta, saray muhafız kıtası kumandanı olan Justinus I çıktı (518-527). Justinus, Ortodoks idi, papa ile barıştı ve böylece doğu ve batı kiliseleri arasındaki anlaşmazlığa son verdi (518).
alıntı